Âyet-i kerîmede Peygamber Efendimizin dilinden Cenâb-ı Hakk'a şöyle bir şikâyet vâkî olmuştur:
''Ey Rabbim!.. Kavmim bu Kur'ân'ı büsbütün terk ettiler!..'' (Furkan 30)
Her ne kadar bu âyet-i kerîme Mekke döneminde müşriklerin Kur'ân-ı Kerîm'e ilgi göstermemesi üzerine nâzil olmuşsa da sebebin husûsî olması âyetin mânâsını daraltmaz. Bu âyet-i kerîme bu hâliyle Kur'ân-ı Kerîm'de bulunuyorsa muhâtabı hepimiz değil miyiz?
Başka bir ifadeyle Peygamber Efendimiz ümmetinin Kur'ân-ı Kerîm'e karşı duyduğu muhabbetsizlikten alâkasızlıktan ve hürmetsizlikten de şikâyetçi olmuyor mu?
Evet bu soruları çoğaltmak mümkün... Hepimiz başta bu satırları yazmak mevkiinde olan bizler de ayrı ayrı Kur'ân'la münâsebetimizi tekrar gözden geçirme mecburiyetinde değil miyiz?
Kur'ân-ı Kerîm bizim için ''olmazsa olmaz'' mı? O gün Kur'ân-ı Kerîm-i açmasak herhangi bir âyetini veya sûresini okumasak bir âyet-i kerimesi üzerinde düşünmesek ızdırab duyuyor muyuz hasretini çekiyor muyuz? Yoksa üstünden günler geçiyor da kapağını aralamak birkaç âyet birkaç sûre okumak aklımıza gelmiyor mu?
Hemen diyeceksiniz ya namazlarda hep okuyoruz; Fâtiha'yı ve diğer sûreleri... Gerçekten namazlarda ne okuduğumuzun farkında mıyız ya da namazı nasıl edâ ettiğimizin... Bu bambaşka bir mevzû...
Tekrar aynı konuya dönecek olursak her gün bir âyet olsun merakla mânâsını öğrenmeye çalışıyor muyuz? Bir tefsir kitabını düzenli olarak okuyor muyuz? Bir sûreyi birkaç sûreyi bir cüzü kendi kendimize veya bir hoca nezâretinde ezberlemeye çalışıyor muyuz?
Hadi bunların hepsini geçtim Arapçasından yüzüne baka baka doğru bir şekilde okumayı biliyor muyuz? Peki bunları yapmadığımız yapamadığımız için vicdânen huzursuz oluyor muyuz?
Birisinin bize Allâh'ın kitabını okumayı öğretmesi için hiç yüzsuyu döktük mü? İnsan olarak pek çok şeye muhtacız; kâh bir limona kâh bir pişirimlik kahveye kah veresiye bir ekmeğe. Bunun için komşumuza bakkala manava ricâda bulunuyoruz da bir hocaya varıp
''-Kardeşim sana Allâh'ın ihsan ettiği şu Kur'ân ilminden bana da öğretir misin?'' diyebiliyor muyuz? Bunun için ricâ edip kapı kapı dolaşabiliyor muyuz?
Eğer Kur'ân bizim hayatımızda hayallerimizde öğreneceklerimiz listesinde hiç yer almıyorsa daha da ötesinde biz bunun dahî acısını derdini çekmiyorsak Peygamberimizin:
''Ey Rabbim!.. Kavmim bu Kur'ân'ı büsbütün terk ettiler!..'' şikâyeti bizi de içine almıyor mu?
Hadi bahaneleri mazeretleri kaldıralım. İnsanın gönlünde bir mâzeret ve bahane olmadıktan sonra her türlü engel aşılabilir. Haydi Kur'ân'la aramızdaki engelleri kaldıralım. Hangi yaşta olursak olalım öğrenmenin yaşı yoktur. Cenâb-ı Hakkın huzuruna bize inzâl ettiği ilâhî kelâmından bîhaber varmayalım!.. O günün utancı daha büyük ve ebedî... Allah cümlemizi bu utanca düşmekten muhafaza eylesin. Âmin.
Şebnem Dergisi