Kasım 2024 | Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|
| | | | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | | Takvim |
|
ONLİNE HAC REHBERİ | |
3D MEKANLAR | | |
|
| Rasulullah'ın (sav) Anlattığı Hikayeler | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Selsebil Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : islamgezginleri Rep Gücü : 1396 Nerden : Topraktan
| Konu: Rasulullah'ın (sav) Anlattığı Hikayeler Ptsi Mayıs 17, 2010 5:35 pm | |
| YUSUF'UN BAHÇESİ
Gökyüzünde bir tek bulut dahi görünmüyordu. Kızgın bir ateş topu halini almış olan güneş, ortalığı kavuruyordu. Sekiz saattir yoldaydı ve önünde daha bir günlük yolu vardı. İyice bitkin düşmüştü. Suyu ve yiyeceği de bitmek üzereydi. Gölgelik bir yer ve içek su bulabilmek için son bir gayretle atını sürdü.
Nihayet oturup dinleneceği bir gölgelik bulabilmişti. Atının yularını ağacın dallarından birine bağladı. Kendisi de aynı ağacın altına serilip uzandı. Bir süre sonra Yusuf’un bahçesini sula! Diye seslenen bir sesle uyandı. “Acaba rüya mı gördüm?” diye tereddüt etti. Yeniden yatmak üzereydi ki aynı sesi tekrar işitti. Sağa sola bakındı; kimseyi göremedi. Ayağa kalktı: acaba ses arka taraftan mı geliyordu? Hayır, arka tarafta da kimse yoktu. “Herhalde gördüğüm rüyanın etkisinde kaldım.” Diyerek tekrar yattı. Başını yere koyduğunda gökyüzünde küçük kara bir bulut gördü. Sanki bulutun acelesi vardı; koyarcasına tam üstünden ilerliyordu. “Allah Allah.. Bu güneşli havada bu kara bulut da neyin nesi?” diye söylenirken aynı sesi üçüncü kez işitti. Dikkatlice dinleyince sesin buluttan geldiğini anladı. İçine bir korku düştü. Ne oluyor, kim konuşuyordu? Bahçeyi kim sulayacaktı? Yusuf kimdi? Neredeydi? Bunları düşünürken üzerinden geçip giden bulutun ilerideki bir tepenin arkasında durduğunu gördü.
Hemen atına bindi. Tepeye doğru ilerledi. Ortada ilginç bir olay vardı. Çok merak ettiği bu olayın arkasındaki sır perdesini çözmeliydi. Esrarengiz bir ses, gökyüzündeki tek buluta bir bahçeyi sulamasını emrediyordu. Bahçenin sahibi olan adamı bulmalı ve olayı anlatıp Allah’ın bu özel yardımını nasıl elde ettiğini öğrenmeliydi.
Tepeyi aştığında bulut hala oradaydı. Burası kayalık bir araziydi. Bulut buradaki bir kayalığa, taşıdığı yağmuru boşaltıyordu. Evet, hava günlük güneşlikti; ama bu ufacık kayalığa bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
Yağmur doldu taştı. Bir sel yatağından akmaya başladı. Adam sel yatağını izleyerek, suyun nereye aktığını, hangi bahçeyi suladığını öğrenmek istedi. Akan suyolu boyunca yürümeye başladı. Bir müddet sonra elinde kazma kürek, gelen suyu bahçenin her tarafına ulaştırmaya çalışan bir adamla karşılaştı. “Bulutta adı söylenen Yusuf, bu adam olmalı.” Diye düşündü. Adam kendini işine öyle vermişti ki, gelen yabancıyı fark etmemişti.
Yabancı, “Merhaba! Kolay gelsin.” Diye seslendi. Adam çalışmayı bırakıp sesin geldiği tarafa döndü: “Hoş geldiniz! Sağ olun. Size nasıl yardımcı olabilirim.” Diye karşılık verdi.
Yabancı, “Adınız nedir? Adınızı öğrenebilir miyim?” dedi “Adım, Yusuf.” Diye konuştu bahçedeki adam. “Birini mi arıyorsunuz?”
“Hayır, kimseyi aramıyorum.”
“Öyleyse adımı niçin sordunuz? Herhalde birine benzettiniz.”
“Hayır, sizi birine de benzetmedim. Ben buraların yabancısıyım. Buralardan hiç kimseyi tanımam.”
Bahçede çalışmakta olan adam, elindeki küreği yere bıraktı.
“Öyleyse adımı niçin sordunuz?” diye merakla sordu.
Yabancı adam olup biteni anlatmaya başladı:
“Ben az ileride bir ağacın gölgesinde dinlenirken. Sana bu suyu getiren buluttan sesin adının söylendiğini işittim. Buluttaki bir ses “Yusuf’un bahçesini sula.” Diyordu. Bu sesi üç kez duydum. Daha sonra o bulutun bahçenin yukarısında ki kayalığın üzerinde durup bütün suyunu buraya boşalttığını gördüm. Dolup taşan su, bir sel yatağından gidiyordu. Ben de bu sel yatağını izleyerek buraya geldim. Siz de anlamış olmalısınız ki, bulutta adı söylenen adam sizsiniz. Şimdi lütfen bana söyleyin: siz bu bahçede ne yapıyorsunuz ki, Allah’ın böyle özel yardımını elde ediyorsunuz?”
Bahçedeki adam, yabancının yanına geldi. Ona bahçenin ürününden yiyecek bir şeyler ikram etti. “Uzun yoldan geldiğiniz anlaşılıyor. Buyurun, şuraya oturalım. Hem birlikte bir şeyler yeriz, hem de size hikayemi anlatırım.” Dedi. Bir ağacın gölgesine oturdular. Adam yiyecek bir şeyler getirdi. Ağzına kadar soğuk ayran dolu sürahiden misafirinin bardağını doldurdu. Ardından anlatmaya başladı:
“Aslında yaptığım çok önemli bir şey yok. Gördüğün gibi olağan bahçe işleriyle meşgulüm. Bu bahçede çalışmaya başladığımdan beri buna çok dikkat ederim. O da şudur; Ben bahçemden elde ettiğim ürünü her zaman üçe bölerim. Birini fakir ve yolculara ayırırım. Birini çoluk çocuğumla kendim yerim. Kalan birini de bahçeye tekrar ekmek üzere tohumluk olarak ayırırım. Bütün yaptığım bundan ibaret. Eğer Allah’ın yardımına ermişsem, başka bir sebepten değil sadece bundan dolayıdır.”
Birlikte bir süre oturdular, sohbet ettiler. Ardından adam, gidecek daha çok yolunun olduğunu söyleyerek bahçe sahibinden izin istedi.
Bahçe sahibi ona yolculuk süresince yemesi için yiyecek bir şeyler hazırladı. “Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Ne zaman isterseniz uğrayabilirsiniz. Sizi tekrar görmekten memnun olacağımı bilmenizi isterim.” Dedi.
Adam “Bende tanıştığımıza memnun oldum. Her şey için teşekkür ederim. Allah’ın size olan yardımı elbette boşuna değilmiş. Allah bahçenizi bereketli, sizi de dünya ve ahirette aziz eylesin.” Diye karşılık verdi. Ardından alına binip tekrar yola koyuldu.
Böylece hem buluttaki sesin sırrını çözmüş hem dinlenmiş hem de yolculuğu için yeterli miktarda yol azığına kavuşmuştu.
[Sahihi Müslim, 2984; Müsnedü’l İmam Ahmed, 7928; Kütüb_i Sitte Muhtasarı, 3251] __________________ | |
| | | Selsebil Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : islamgezginleri Rep Gücü : 1396 Nerden : Topraktan
| Konu: Geri: Rasulullah'ın (sav) Anlattığı Hikayeler Ptsi Mayıs 17, 2010 5:35 pm | |
| ALTIN KÜPÜ
Çok uzun yıllar öncesiydi. Dünya malına değer vermeyen, hakkına razı olan, hak etmediği hiçbir şeye asla elini uzatmayan, kul hakkı yemekten kaçınan dürüst ve erdemli insanların yaşadığı ülkelerden biriydi.
Bu güzel ülkenin erdemli insanlarından bir adam, birinden bir arsa satın aldı. Arsa üzerine güzel bir ev ve bir bahçe yapmak istiyordu. Bunun için ustalar çağırdı. Önce arsanın etrafını duvarla çevirdi.. Sonra tek katlı büyük bir ev yaptırdı. Geriye büyük bir alan kalmıştı. Bu alanı da insanın içine ferahlık veren çeşit çeşit ağaçların ve çiçeklerin bulunduğu bir bahçe yapmak istedi.
Arsayı kazıp toprağa fidanlar ve çiçekler dikmeye başladı. Yine bir gün bahçede çalıştığı esnada kazmasına sert bir cisim takıldı. “Büyükçe bir kaya olmalı” diyerek, etrafını kazmaya başladı. İyice kazınca bunun içi ağzına kadar altınla dolu bir küp olduğunu gördü. Küpü bulunduğu yerden dikkatlice çıkardı. Sonra onu aldığı gibi arsayı satın aldığı adama götürdü.
Adamı bulunca ona:
“Arkadaş, bu altın küpü senin bana sattığın arsadan çıktı. Altınlarını al.” Dedi.
Arsayı satan adam:
“Ben sana arsayı içindekilerle birlikte sattım. O altın küpü benim değil; senindir. Altınlarını güle güle harca.” Dedi.
Diğer adam buna itiraz etti:
“Ben senden sadece arsayı satın aldım; içindekileri değil. Bu yüzden bu altınlar benim değil, senindir.” Dedi.
İtiraz sırası arsayı satan adamdaydı:
“Olur mu efendim, ben size arsayı her şeyiyle birlikte sattım. Bu altınlar senindir. Al götür altınlarını.” Dedi.
İki taraf da altın küpünü almaya yanaşmıyordu. Bir türlü anlaşamadılar. Baktılar ki, bu şekilde anlaşamayacaklar, mahkemeye gitmeye karar verdiler.
Mahkemedeki hakim de onlar gibi tok gözlü, dünya malına gönül vermeyen ve asla haksızlığa yönelmeyen biriydi. İki adamı da dikkatlice dinledi. Sonra onlara:
“Bekar çocuklarınız var mı?” diye sordu.
Bu soruya her iki adam da çok şaşırmıştı. Onlar hakime niçin gelmişlerdi, hakim onlara ne soruyordu. Buna bir anlam veremediler. Arsayı satın alan adam:
“Benim bir oğlum var.” Dedi.
Arsayı satan adam da:
“Benim de bir kızım var.” Dedi.
Bunun üzerine hakim şu kararı verdi:
“Çocuklarınızı birbirleriyle evlendirin. Bu altınların bir kısmını onlara düğün hediyesi olarak verin. Bir kısmını siz kendi ihtiyaçlarınız için kullanın. Kalan kısmını da Allah yolunda hizmette kullanın.”
Her iki adam da hakimin bu kararından çok memnun kaldı. Çünkü hem aralarındaki anlaşmazlığı çözmüşler hem de arkadaş olarak girdikleri mahkemeden akraba olarak ayrılmışlardı.
[Sahihu’l Buhari,3285; Sahihu’l Müslim, 1721; Sünenü İbn Mace, 2511; Müsnedü’l- imam Ahmed, 8175; Kütüb_i Sitte Muhtasarı, 5939] | |
| | | | Rasulullah'ın (sav) Anlattığı Hikayeler | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |