İnsan
Üzerine kelamların cirit attığı bir konu; insan...
İnsan ve maskeleri üzerine hasbihal edeceğiz.
Öyle sıradan maskeler değil ama; gerçek, hayatın içinden maskeler…
Bunu yaparken maskeleri ikiye ayıracağız.
1. 1. Gruba kendinden olma, mizaç gereği gereği maskeler diyeceğiz. Mizaci maskeler yani..
2. 2. Guruba ise sonradan imal edilmiş tabiri caizse alçıdan olma kalıplarla imal edilmiş maskeler… sahtekarların, yalancıların, ikiyüzlülerin maskeleri…
İnsan doğar, yaşar ve ölür.
Bu klasik girişten haberim yoktu aslında. Lisede Edebiyat dersinde sınavın %30’na denk dedikleri kompozisyon dersi için yasaklanmış olan bir girişti bu. Oysa ben bundan bihaber yaşamıştım şimdiye kadar. Pişman olmuştum suratımı asmıştım.
Bu mükemmel giriş ile süsleyemeyecektim yazılarımı… Neden mi? Çok klasik ve bilindik bir giriş…
Ne alaka değil mi? İnsan işte ve maskelerinden biri; geçmiş…
Geçmişle yaşayan insanlar silsilesi…
Ama garip olanı şudur ki; geçmişe dönüp bakıldığında hep olumlu şeyler düşünülüyor. Anı denildiğinde hep tatlı anılar, gülümseten anılar canlanıyor insanın gözünde.
Yaşandığı anda huzursuzluk durumu meydana getiren anılar ise zamanın süzgecinden geçerken tatlı bir kıvama bürünüyor.
Bütün bunlar çoğunlukta olan hallerdir. Bir de bazı anılar var ki her hatırlandığında ah ulan! Dedirten tarzdadır.
Keşke diye başlar içsel bir acı ile sona erer. Dönmek ister insan geriye, en başına…
Çocuk olmak önce, sonra büyümek ve aynı akılla büyümek…
Şimdi soralım bakalım;
Bu zamanın maskesi midir?
İnsanın maskesi midir?
Yoksa toplumsal bir maske midir?
Cevaplama faslınız size bırakarak, ben buna;
mizaç gereği maskeler diyeceğim.
Bunun tersi de mümkün olabilir itirazım yok. Farklı düşünenler için kapıyı açık bırakıyorum.
Mizaç dedik, yani genotip. Anneden ve babadan gelme fiziksel özellikler ve karakteristik özellikler. Her farklı huy için bir maske belirir insanın yüzünde. Aslında buna maske dememek lazım ama dememizde de bir sakınca yok, çünkü buna mizaci maske diyoruz. Mizac; eller, baş, göz, burun, kulak, ses, vs…
Duygusallık, zalimlik, kin gütme, nefret gütme, mizaçtan meşrebe uzanan yol…
Mizacın çevre şartlarına bağlı olarak gelişen ve kendisini ancak uygun ortam bulunca dışa vuran bir sonraki boyutuna ise meşrep yani fenotip diyeceğiz. Daha doğrusu demişler, biz de hazır maskelerden birini takıp yabancı bir kelime kullandık diye fink atacağız.
Meşrep dedik…
Sıcak hava, bilinçli insanlar, boya kalemleri, fırçalar, kitaplar, tartışma ortamları vs. bağlı ortamlara göre şekil kazanmaya başlayan kişilikler.
Çocukta resim yeteneği vardır belki, ama çocuğun bulunduğu çevre buna izin vermez boya kalemi yerine eline ya kürek verirler ya da boya sandığı belki de birkaç selpak…
Mizacında olan meşrebine yansımadı, mizaci maskelerinden biri kayboldu.
Konuşma yeteneği vardır çocukta, sivridir, önde olmak ister,
Ama bulunduğu çevre tarafından, söz söyleme hakkının olabilmesi için daha seneler var deyip, başına vurularak susturulur.
Öyle bir susar ki bir daha konuşamaz…
Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz.
Mizaci maskelerden derine inip meşrebi maskelere bakacağız.
Sonrasında sahte maskelere, düzenbazlara, iki yüzlülere, yalancılara…
Söylediği yalanları, beyaz olarak isimlendiren insanların dünyasına yolculuk yapacağız. Kendisi için zarasız, karşıdaki insanlar için yılan zehri kusan yalanların dünyasına yolculuk yapacağız.
Bunu yaparken yalnız gitmeyeceğiz.
Ama elimizdeki tek materyal düşüncelerimiz olsun. Alıntılardan olabildiğince kaçınalım. Elimizde sadece mizaci maskelerimiz olsun.
Başlangıç yaptık artık,
Şimdilik
Vesselam…