[center]Kanûnî Sultan Süleyman Hânın Belgrad seferi (1521) - Müzeler Haftası - Gül mevsimi
[Gündüzün uzaması 2 dak. - Ezânî sâat 1 dakika geri alınır.]
Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. Bunlar, insanın rûhuna tat verir.Süleyman aleyhisselâmRahmetullahi Aleyh
AYET
Âl-i İmrân Sûresi
Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i İmrân” tamlamasından almıştır. İmrân, Hz.Mûsâ ile Hz.Hârûn’un babasıdır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir.
116- O inkâr edenler (var ya), onların ne malları, ne de evlatları, onlara Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar, ateş halkıdır; orada ebedi kalacaklardır. 117- Onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar. 118- Ey iman edenler! Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düşünürseniz, biz size âyetleri açıkladık. 119- İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)ın hepsine inanırsınız, onlarsa sizinle buluştukları zaman "inandık" derler. Başbaşa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: "kininizle geberin!". Şüphesiz ki Allah göğüslerin (gönüllerin) özünü bilir. 120- Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'dan gereğince korkarsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır.
GÜNÜN HADİSİ[/center]
[center]Hz.Peygamber (s.a.v.) : '' Ramazan ayı girdiğinde semanın kapıları açılır, cehennemin kapıları kilitlenir, şeytanlarda zincire vurulur.'' buyurmuştur.
[/center]
Günün Duası Allâh'ım! Bizi, bir ân bile olsa nefsimizle baş başa bırakma! Her ânını Senin rızâna uygun olarak geçiren, her adımını nefsi için değil, Senin rızân için atan kullarından eyle! Âmîn... Âmîn... Âmîn...
Günün Sözü
Ayrılığın ne olduğunu bilmek mi istiyorsun. Bil ki, ayrılık, âşıkların yoludur. Balık olanın canı, denizdir. Bu yüzdendir ki, denizden ayrı düşen balık, daima denizi özler. İnsanlar bazan gölge isterler, bazan güneş; ama gölge istemeyen bir zerre varsa, o da candır Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
BİR NASİHAT " Ağlamak istersen gözyaşı dökenlere acı. Merhamete nâil olmak istersen zayıflara merhamet et." Hz. Mevlâna (k.s.)
Ey oğul! Bağı çöz; âzâd ol.Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
GÜNÜN KISASI Sevilmek İçin Randevu Alan Çocuk... Uykusunun baldan tatlı olduğu sabahlarda, melek öpüşlerle uyandırılmaz olur. Anne bağırır: "Çabuk ol servisi kaçıracaksın!" Baba kükrer: "Ne yatmasını biliyorsun, ne kalkmasını!" Sabahları günesin doğusunu bilmez çocuk. Hiç aydınlanmadan kalkar içi. Taze bir sabah, bayat bir günün devamıdır çok zaman. Her sabah adına yuva denen, adına kreş denen o yere bırakılır. Başkalarının annesinde, kendi annesinin hasretini çeker günboyu. Sabahın köründe? benim annem ne zaman gelecek" diye gözyaşları eker solgun yüzüne dizi dizi. Akşam ne uzundur. Yuva nice gürültülü. Sevgilerini konuşurlar efkarlı saatlerde. Benim babam beni çok seviyor." "Hayır, benim babam beni daha çok seviyor." "Hadi ordan, beni hem babam hem annem daha çok seviyor." Başkalarının babası kendi çocuklarını çok severse, sanki kendi babalarının sevgisi azalacakmış gibi kavga ederler. En çok sevilen olmaktır tutkuları. Her pazartesi ne kadar sevildiklerinin ispatını yapmaya koyulurlar. "Benim babam beni hamburger yemeye götürdü." "Biz hem hamburger yemeye gittik, hem de Luna parka gittik." "N`apalım. Benim annem beni sinemaya götürdü. Arslan Kral filminde ağladık annemle birlikte." "Kızlar ağlar zaten. Ağlamanın neresi eğlenceli?" "Biz babamla maç ettiğimiz zaman çok eğleniyoruz." "Benim babam benimle değil, arkadaşlarıyla maç etmeye gidiyor." "Bak demek ki benim babam beni daha çok seviyor. Bi kere biz ikimiz,yani babamla ben, maç ediyoruz." Pazartesileri hep böyle geçer. Herkes kendi babasının en sevgili baba olduğunu ispat etmeye çalışır. Öteki çocuklar yeni sevgi ispatlarını ortaya koydukça içini bir ürperti kaplar. Başkalarının babası çocuklarını daha çok mu seviyordur acaba? O reklam gelir aklına. Kahrolası reklam. Evinizi seviyorsunuz, arabanızı seviyorsunuz... Beni sevmiyor musunuz?" İnanmak üzeredir onu sevmediklerine. Arka koltuğa gazoz döktü diye ne çok bağırmıştı babası. Ama olsun, arkadaşlarına bunu anlatmazsa eğer, babasının arabasını kendisinden çok sevdiğini nereden bilecekler. Keşke her Pazartesi en sevilen evlat oyununu oynamak zorunda kalmasaydı. Bunun için Pazartesileri hep hasta numarası yapması. Uyanamaması. En sevilen çocuk olmak yarışması bilseniz ne kadar zor diyebilse bir gün, her şey ne kadar kolay olacak. Oyunu değiştirebilirdi. Bu oyunun mağlubu olduğunu arkadasları öğrenecek diye her Pazartesi karanlık bir kuyu olmazdı o zaman. Herkesin annesinin ve babasının ne kadar iyi anne baba olduğu, çünkü onlara ne çok pahalı oyuncak aldıklarının konuşuldukları bir sıra beni anneannem çok sever" diye bağırıverdi. Sustu arkadaşları. Söyleyebilecek bir şey bulamadılar bir an. Akın boynunu büküp “benim anneannem yok" dedi. Üzüldü o zaman. Ama geri dönemezdi. Benim anneannem beni çok sever. Masal anlatır bana. Yaramazlık yapınca `dayın da böyleydi` der gülerek." Arkadaşları ne kadar dinliyor diye sustu birden. Kendisine doğru yönelmiş meraklı bakışları keyifle seyretti. Ağızları açık? Ee sonra?" diyorlardı. "Sever beni. Masal anlatır. Hiç susturmaz beni. Ben konuştukca güler. Hay çocuk der. Sen beni güldürdün. Allah da seni güldürsün" der. Herkes bir masal büyüsü ile dinlerken onu, anneannesini öteki çocuklarla paylaştığını düşünüp susuverdi. Üsteledi arkadaşları. "Hadi anlatsana!" dediler. Top havuzuna doğru koşup "Herkesin anneannesi kendine" diye bagırdı. Akın itiraz etti. Hiç olmazsa arkadaşının anneannesinde tatmadığı bir duyguyu tadacağını düşünürken ne diye oyunbozanlık yapıyordu. Kızdı. "Herkesin babasi kendisine` demiyordun ama!" Duymazlığa geldi. Anneannesini hiç kimselerle yarıştırmak istemiyordu, işte o kadar. Akşam çabuk oldu. Bu oyunu kazanmıştı. Muzaffer bir komutan edasında dolaştı bütün gün. Artık annesine neden Pazartesileri yuvaya gitmek istemediğini anlatabilirdi. Yorganın altına saklanmazdı bundan böyle. Her Pazartesi anneannesinden bir demet yapıp götürürdü. Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı: "Anne biliyormusun bugün yuvada ne oldu?" "Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum." Hiç kimsenin sevdigi şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda. Bir de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi? Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti. "Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı. "Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten." Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır? Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi. Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu. "Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor." "Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum." Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken... "Anneciğim sen yorulma diye..." "Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz." "Hani siz yoruluyorsunuz ya..." "Eeee...." "Ben de oynamaktan yoruluyorum." "Ne yapayım?" "Bilmem..." Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı. Işıklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. "Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı. Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı. "bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden asağı sarktı. Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti birden. Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu. Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına "İşin bitince beni sever misin anne?" dedi. Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu
İst. Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, evde dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle anlattı:
Kanserle mücadele, anne karnında başlar. Hamileler, çok vitaminden kaçının! Haftada 2 kere kırmızı et ve balık yiyin!
Evde, sokakta giydiğimiz ayakkabılarla dolaşmayın! Dışarıda giyilen ayakkabı kanserin en önemli sebebidir.
Gökkuşağının 7 rengindeki meyve ve sebzelerden, ne bulursanız, hepsinden günde en azından 3-5 tane yiyin!
Evde, bütün pestisitleri tutan en tehlikeli yer halıdır. Kesinlikle deterjanla değil, sirkeli su ile silin veya yıkayın!
Bulaşık makinesi deterjanı kanserojendir. Yıkadığınız bulaşıkları tekrar sirkeli suyla veya limonlu suyla silin!
Deterjandan kaçının! Zeytinyağından yapılan sabun kullanın!
Yeni alınan beyaz iç çamaşırını en az 2 kere kaynatın! Bunlar, beyazlatılmak için kanserojen maddelerle yıkanıyor.
Oda spreyleri petrol menşelidir, kullanınca zehir solunuyor.
Sebzeler, mevsiminde dondurulup saklanabilir. Yalnız bir defa çözülünce, muhakkak pişirin! Tekrar dondurmayın!
Radyasyon, kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biridir. Televizyondan çok uzak durun!
Zeytinyağı ve fındık yağı, kızartma için en uygun yağdır.
Çocuklar, fast food türü yiyecekleri haftada 3 defa yedikleri takdirde, beyin tümörlerinde 3 kat artış gözükür.
Çocuklara, meyve ve yoğurdu bol yedirin! Yoğurdunuzu günlük sütlerden evde yapın! Keçi peyniri çok faydalıdır.
Herkesi 3 beyazdan (un, şeker ve tuz) uzak tutun!
Amerika'daki çocukların tombul olmasının sebebi, her şeye şeker katmalarıdır. Ucuz ve kolay beslenmedir.
En faydalı gıda ceviz, fındık ve bademdir. Kabuklu alın!
Elma, dünyanın en faydalı gıdalarından birisidir.
ÇOCUKLARINIZA İSİMLER
Erkek : Cahit - Kız : Cahide
SOHBET - MÜBÂREK GECELER
Mübârek geceler, İslâm dininin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki duâ ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibâdet yapması, duâ ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. Kıymetli vakit, öğle namazı vaktinden, o gecenin sonuna, yani imsak vaktine kadar olan zamandır. Mübârek geceleri ihyâ etmeli, yani kazâ namazları kılmalı, Kur'ân-ı kerîm okumalı, duâ ve tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevabını ölülere de göndermelidir. Mübârek gecelerde, tevbe ve istiğfar etmek, Allahü teâlâya ilticâ etmek, yalvarmak, günahlarını düşünmek, ayıplarını kusurlarını hatırlamak, kıyâmetteki azapları düşünüp korkmak, Cehennemin sonsuz acılarından titremek lâzımdır. Af ve mağfiret için çok yalvarmalıdır. Mübârek geceler şunlardır:1-Kadir Gecesi: Ramazan ayı içinde bir gecedir. İmâm-ı Âzam Ebû Hanife “rahmetullahi aleyh” hazretleri; “27. gecesi olması çok vâki olur.” buyurdu. 2-Fıtr (Ramazan) Bayramı gecesi: Ramazanın son günü ile bayramın 1. günü, arasındaki gecedir. 3-Arefe Gecesi: Arefe günü ile Kurban bayramının 1. günü arasındaki gecedir. Arefe, Zilhicce’nin 9. günüdür. Başka günlere Arefe denmez! 4-Kurban Bayramı geceleri: Kurban bayramının 1, 2 ve 3. günlerinden sonraki gecelerdir. Bu 3 güne “Eyyâm-ı nahr” denir. 5-Mevlid Gecesi: Rebî’ul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğduğu gecedir. 6-Berat Gecesi: Şaban ayının 15. gecesidir. 7-Mirâc Gecesi: Receb ayının 27. gecesidir. 8-Regâib Gecesi: Receb ayının ilk Cuma gecesidir. 9-Muharrem Gecesi: Muharrem ayının 1. gecesi, Müslümanların kamerî yılbaşı gecesidir. 10-Aşûre Gecesi: Muharrem ayının 10. gecesidir. Bunlardan başka, Fıtr Bayramının diğer geceleri, Zilhicce ve Muharrem aylarının ilk on geceleri, haftanın her Cuma ve Pazartesi geceleri de mübârektir. Yukarıdaki on geceden beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci gecelere Kandil geceleri denir.
Bediüzzaman'dan VECİZE SÖZLER
*** (İnsan) Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Lem'alar - 10
***
Hakikat Damlaları *** Gülde bile diken vardır. İnsanın, gülün kokusunu duymayıp dikenine takılması biraz da kendi ruhundaki dikenlerden kaynaklanır. *** Yemek : Domates Çorbası, Etli Patates, Çılbır, Komposto