Sana geldim efendim…
Bilmem kaçıncı ağlayışım yapayalnız gecelerde
Sana salat ve selamlar gece gündüz hecelerde
Şu gönlüm sensizlikten her an bocalarda
Ben çaresizce yine hüzne şayan bir şekilde
Bu gece içimdeki sıkıntılarım ve tüm dertlerimle
Ben... Ben sana geldim efendim…
Sana geldim efendim…
İstiyorum ki kalbim çıksın yerinden ve dile gelsin
Yüreğim sökülüp ta canevinden sana salat ve selam getirsin
Bu aşk beni bende daha fazla çoğalmadan bitirsin
Divane gönlüm yansın da şu aklını yitirsin
Ben kaybolayım ani çığıkların boz bulanık nidalarında
Volkanların köpüklü kaynayan sularında
Yansam yanmazdım yandığım kadar böyle
Halim, ahvalim bu iken
Bense sana geldim efendim…
Sana geldim efendim…
Bendim şehrin soğuk sokaklarında inleyen aşkından
Mecnun misali çölleri karış karış arşınlayan
Ve bir sevda ateşi yakıp büyük bir sevinçle ateşe atlayan
Meczup bir görüntüyü işleyip nakış nakış yüreğime
Her soruşumda büyüdü mü içindeki aşk diye kendi kendime
Sürünerek ismin dudağımda iken yesrip çöllerinde
Sensizliğe muzdarip bu yaban ellerinde
Seni her an soluyup yasatarak aciz kaderimde
Bütün sözler istemeden tıkanırken biçare genizimde
Bir de baktım ki ben kaybolmusum engin bir vuslat denizinde
Bir baktım ki ben sana gelmişim efendim…
Bir baktım ki sana gelmişim efendim…
Bir baktım ki sana gelmişim...