05.12.2005 Dünya hayatı, bir rüya gibidir. Ölüm, bizi uyandırıp, rüya bitecek ve hakiki hayat başlayacaktır. Bu dünya, bir konaktır ve geçici bir varlık, bir görünüştür. Herhangi bir şeyin gölgesi gibi, yavaş yavaş çekilmekte, geçip gitmektedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.)
Anadolu'da yetişen evliyadan Derviş Hacı Efendi buyuruyor ki: "Ölüm bilinmeyen bir şeydir. Gelmeden görünmez, gelince de aman vermez. Ölüm seferine çıkanın da, bir daha geri dönmesine imkan yoktur. Bu yalan dünya nice defalar dolup boşalmıştır. Ölüm nice anaların yavrusunu almış, nice babaların boynunu bükmüş, nice yavruları anasız, babasız koymuştur. Herkes birbirinin öldüğünü, gül benzinin kara toprakta solduğunu görür. Bununla beraber dünyaya bağlanmaktan vazgeçmez, dünya derdini çeker, dünya işine dalar. Fakat nihâyet yaptığını bırakıp gider. Böyle olduğu halde kimse aklını başına toplayıp yalancı dünyanın halini anlayamamakta ve bu yolculuğa hazırlanmamaktadır."
Müslüman olup iman ile ölmek, hayattır, hem de, sonsuz hayat! Zira ölmek, yok olmak değildir. Varlığı bozmayan bir iştir. Ölüm, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesi, insanın bir halden başka bir hale dönmesidir. Bir evden, bir eve göç etmek gibidir. Ömer bin Abdül’aziz hazretleri; “Sizler, ancak ebediyet, sonsuzluk için yaratıldınız! Lakin bir evden, bir eve göç edersiniz!” buyurmuştur.
Ölüm, mümine hediyedir, nimettir. Günahı olanlara ise, musibettir. Müminin ruhunun bedenden ayrılması, esirin hapisten kurtulması gibidir. Mümin öldükten sonra, bu dünyaya geri gelmek istemez. Yalnız şehitler, dünyaya geri gelip, bir daha şehid olmak ister.
Dünyanın iyiliği gitti, kederleri kaldı. Bundan dolayı ölüm, her Müslüman için hediyedir. Ahir zamanda bir kimsenin dinini, imanını, ancak kabri korur.
Müminlere yapılacak ikramlardan birincisi, ölümdeki sevinçtir. Çünkü mümini rahatlandıran, ancak Allahü teâlâya kavuşmaktır. Her mümine ölüm, hayatından daha iyidir.
Bir kimsenin iman ile öleceği son nefeste belli olur. Bir insan, bu devlete kavuşunca, Allahü teâlânın ihsanları başlar. Bu anda, elbette sevinir. Bir kimseye Azrail aleyhisselamın gelip; “Korkma, Erhamürrahimine gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun. Büyük devlete erişiyorsun!” demesi, büyük saadettir. Böyle kimseye, bundan daha şerefli bir gün yoktur.
Her Müslümanın, ölüme hazırlanması lazımdır. Bunun için de, tevbe etmeli, kul hakkı altında kalmamaya dikkat etmelidir. Hakları sahiplerine verip helalleşmelidir. Allahü teâlânın haklarını da ödemek lazımdır. Şumeyt bin Aclan hazretleri, dünyada Allahü teâlânın ihsan etmiş olduğu nimetlere şükretmeyi ve onların kıymetini bilmeyi tavsiye eder ve; "Hastalık gelmeden sıhhatin, meşguliyet gelmeden boş vaktin, ölüm gelmeden evvel hayatın kıymetini biliniz" buyururdu.
Anadolu'da yetişen evliyadan Bekir Sıdkı Visali hazretleri buyuruyor ki: “Ey gaflet uykusuna dalmışlar! Artık uykudan uyanınız. Şimdi uyuyacak zaman değildir. Ey kerim olan Allahü teâlâdan yüz çevirenler! Siz Ondan yüz çevirip haddi aşıyorsunuz. Allahü teâlânın sayısız nimetleri içindesiniz. Dünyanın parasına, malına, mülküne kalbinizi bağlamayın. Bir gün gelip, her şey yok olup, elinizden çıkacak. Ancak Allahü teâlâ ve Onun sevdiği, beğendiği ameller kalacaktır. Ovalara ve çöllere sığmayan orduları olanlar nerede? O azgın, taşkın Firavunlara ne oldu? Nerede o gelmiş geçmiş krallar, hükümdarlar? Nerede onların methedicileri? Nerede onların siyah bayrakları ve sancakları? Nerede o dünyanın doğusuna ve batısına sahip olan İskender? Nerede ilim irfan sahipleri? Nerede vefalı dostlar, kardeşler, yakınlar? Onların yaşadıkları yerleri gez gör ve onlardan haber sor! Neticede hepsinin öldükleri haberini alırsın. Ümmetlerden nicesi toprak altında olup, kalbleri de hasret ile doludur. Onlar himaye, koruma altında idi. Onlar da, yaşadıkları vakitler de ölüp gitti. Zaman, esef ederek onlar için ağlamakta ve yaşlar dökmektedir. Dün onların hepsi evlerinde yaşamakta idi. Bugün ise, toprak altında kemik ve toz yığını halindedirler.”
Salih bin Beşir hazretleri buyuruyor ki: "Dünya, bizden evvelkilerin artığı, geçmişlerin terk edip boşadığıdır. Buradan, ayrılık zamanı gelmeden önce ayrılın ve ölüm, baş ucunuzda imiş gibi hareket edin!"
Süfyan-ı Sevri hazretleri, ölümü hatırladığında kendinden geçer ve herkese; "Ölüm gelmeden önce ona hazırlanın!" buyururdu.
Hacı Bayram-ı Veli hazretleri de sık sık, şöyle nasihat ederdi: "Ölümü çok hatırlayınız. Ölüm gelmeden hesabınızı yapınız. Tevbe ediniz ki, affa kavuşasınız."
|