Konu: 10-HAZİRAN-2010- PERŞEMBE Perş. Haz. 10, 2010 10:11 am
Selamün Aleyküm.
10 HAZİRAN 2010
--
Hicrî Kamerî : 27 CEMÂZİL-ÂHIR 1431
Hicrî Şemsî : 1387
Rûmî : 28 Mayıs 1426
Hızır : 36
Perşembe
Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov'un vefâtı (2008) - Gazeteciler Cemiyeti'nin kuruluşu (1946)
[Gündüzün uzaması 2 dak. - Ezânî sâat 1 dakika geri alınır.]
Kıyâmet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleri ile çağırılacaksınız. Onun için güzel isimler alınız! . Hadîs-i şerîf
AYET
Âl-i İmrân Sûresi
Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i İmrân” tamlamasından almıştır. İmrân, Hz.Mûsâ ile Hz.Hârûn’un babasıdır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir.
136- İşte onların mükafatı (ödülleri) Rableri tarafından bağışlanma ve altından ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlerdir. Çalışanların mükafatı ne güzeldir! 137- Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, şeriatler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin, dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün. 138- Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür. 139- Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir. 140- Eğer size (Uhud savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz. (Bu da) Allah'ın sizden iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez.
BİR HADİS
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmemiş olur. Hadîs-i şerîf
~~~
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammed ve ala âlihi ve ashâbihi ve sellim
DUA
Allâh'ım! Bizi, bir ân bile olsa nefsimizle baş başa bırakma! Her ânını Senin rızâna uygun olarak geçiren, her adımını nefsi için değil, Senin rızân için atan kullarından eyle! Âmîn... Âmîn... Âmîn...
BİR SÖZ
Doğru söz kalbe rahatlık verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
NASİHAT Allah, herkese herkesten daha yakındır; bir uzaklık söz konusu ise o insanlara aittir. Uzaklık, cismaniyetle, bedenle, nefis mekanizmasıyla alakalı bir husustur. Şehvet, gazap, öfke, kin, nefret, hırs ve inat... gibi kuvveler uzaklaştırıcı faktörlerdir. Bu açıdan, yakınlık, bu kuvvelerin ifrat ve tefritlerini aşmak, güzel ahlakı yakalamak, Cenâb-ı Allah'ın yarattığı üzere fıtrat-ı asliyeyi korumak, o kaybedilmiş ise ciddi bir gayretle tekrar öze dönmek demektir
OSMANLIDAN ÇEKİNMEYİN
Geçmişini kötüleyen, geçmişinden utanan, hatta inkâr eden bizim gibi bir millet az bulunur; belki de hiç yoktur. Birçok farklı kültürdeki, dindeki, dildeki insanları Osmanlı 6 asır nasıl bir arada tutabildi, bunun sırrını araştırmaktadırlar. Eski başkan Clinton ve ondan önceki ve sonraki başkanlar, “Osmanlıdan çok istifade ediyoruz.” demişlerdir. Herkes bizim geçmişimizden, kültürümüzden istifade ederken biz niçin mahrum kalalım? Yalnız kapitalist devlet adamları değil, çeşitli siyasi görüşteki birçok devlet adamı hatta komünistler bile Osmanlıdan çok şey öğrenmişler, bunları açıkça da ifade etmişlerdir. Örneğin Emekli Büyükelçi Oğuz Gökmen’in, “Bir Zamanlar Hariciye” kitabında naklettiği Yugoslavya’da görevli iken geçen şu anekdot çok ibretlidir: “Birgün, üst düzey protokol ile ava çıkmıştık. Devlet Başkanı Tito bana Osmanlı diye hitap ederek; ‘İyi, iyi ama hiç domuz vuran olmamış, sen de vuramamışsın!’ dedi. Kendisinin vurduğu 3 büyük yaban domuzu karşısında yerde yatıyordu. Bana; ‘Siz Osmanlılar yemezsiniz ama domuz öldürmeyi seversiniz!’ dedi ve arkasından gevrek bir kahkaha attı. Sonra, ‘Sizler için Macaristan’dan özel olarak beslenmiş sülünler getirttik!’ dedi. Gerçekten de öyle imiş. Kendilerinde pek kalmamış, Macarlar yetiştiriyormuş kafeslerde, getirip Kara Yorgi Ormanlarına salıvermişler... Tito çok keyifli idi. Bana; ‘Bu sülünler Mohaç’tan kaçmışlar, Osmanlıdan kaçmışlar!’ diyerek latife etmek istedi. Kendisine; ‘Bizler artık Osmanlı değiliz!’ diyecek oldum. Daha tercümeyi beklemeden; ‘Osmanlısınız bre. Osmanlısınız... Ne çekiniyorsun Osmanlıyım demekten!.. Biz bu memlekette 6 milleti bir arada yaşatmayı, yönetmeyi Osmanlıdan öğrendik!’ dedi...” Görüyorsunuz, yabancılar bile Osmanlıyız demekten çekindiğimizi biliyorlar...
ÇOCUĞUNUZA İSİMLER Erkek : Basri - Kız : Berrin Yemek :
Düğün çorbası, Domatesli yumurta, Pilav BİR KISSA
HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER.
__Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor. Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor.. Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!!!!!
Cihan padişahı emir veriyor, "Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz" Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı gönderiyor..
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum. Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor. Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
"Herkes yediğinden ikram eder" !
DUYDUNUZ MU? - TERSİNE YER ÇEKİMİ
Kırklareli’nin Yenice beldesi yakınlarında bulunan ve halk arasında; “Manyetik alan, mıknatıslı yol ve ters yokuş.” olarak adlandırılan yolda, vitesi boşta bırakılan araçlar yokuş yukarıya doğru hareket ederek, 40 kilometre hıza ulaşabiliyor. Yolun kenarından akan dağ suyunun da eğime ters şekilde, yukarıya doğru aktığı görülebiliyor. Yolda yokuş aşağıya koşanlar, yukarıya koşmuş gibi yorulduklarını söylüyorlar. Bölgede arabasıyla deneme yapan Serkan Çelik, şunları söyledi: “Buranın halkı bölgeden geçerken aracını durdurur, araçlar bu mesafeyi çalışmadan geçer. Buraya gelenler de genellikle burasını soruyorlar ve deneme yapıyorlar. Gördüklerine ise inanmakta güçlük çekiyorlar. Tonlarca ağırlığındaki araçların bayır yukarı hareket etmeleri, suyun yukarıya akması gibi tabiat kânunlarına aykırı şeylere şahit oluyorlar. Burası mutlaka bütün dünyaya tanıtılmalı.” Bazı vatandaşlar da bölgede çeşitli denemelerde bulunuyorlar. Asfalta su döküldüğünde, yuvarlak cisim (top) koyduklarında bunların da yukarıya doğru gittiklerine şahit oluyorlar.
Bediüzzaman'dan VECİZE SÖZLER.
Şükür ve muhabbet ve hamd ve ibadet ise; hayatın meyvesi olduğu gibi, kâinatın gayesidir. Lem'alar - 331
.
Hakikat Damlaları Laubali arkadaşlar ve gayr-i ciddi ortamlar insan için en büyük tehlike sayılmalıdır
HAYVANLAR ALEMİ - BAZI ÖZELLİKLERİ
Köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.
Zürafanın ses telleri yoktur, yüzemez, dili yarım metre kadardır.
Fare; kusamaz, deveden daha uzun süre susuz kalabilir.
Yılan 3 yıl kadar uyuyabilir.
Deniz kobrası, dünyanın en zehirli yılanıdır.
Kirpi, suda batmaz, yüzer.
Kutup ayısı solaktır.
Sineğin hızı saatte 8 km’dir, 5 tane gözü vardır.
Sivrisineklerin yalnız dişileri ısırır, insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.
Karınca; uyumaz, köpek kadar koku alabilir, kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.
Ayı, at kadar hızlı koşabilir.
Yunus, bir gözü açık uyur.
Devenin 3 tane kaşı vardır, 250 litre su içebilir.
Istakozun kanı mavidir.
Kelebek ayağı ile tat alır.
Sığırın midesi 4 bölmelidir.
Kanguru geri-geri yürüyemez.
Kedi, şeker tadını ayıramaz.
Timsah dilini çıkaramaz, derine batmak için taş yutar.
Kurbağanın 2600 kadar cinsi vardır.
Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuştur.
At kusamaz.
Mavi balinanın uzunluğu 33 metre, ağırlığı 180 ton kadardır.
Deve kuşu yumurtasının uzunluğu 15-20 santim ve ağırlığı 1.7 kilogram kadardır.
Çekirgenin kulağı dizindedir.
Köstebek bir gecede 90 metre tünel kazabilir.
Hamam böceği, kafası koptuktan sonra 9 gün yaşayabilir.
Boğalar renk körüdür.
Zehir oklu kurbağada, 2 200 insanı öldürecek zehir bulunur.
Penguen yüzer ama uçamaz.
Denizyıldızının beyni yoktur.
Boğazlı Kırlangıç, en hızlı uçan kuştur. (Saatte 128 km)
Pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yükseğine zıplayabilir.
Sümüklü böceğin 4 tane burnu vardır.
Tavuk sayısı insandan fazladır.
Ördek vak-vak yapınca yankı yapmıyor, sebebi bilinmiyor.
Bukalemunun dili, vücudundan 2 kat uzundur.
GÜNÜN TARİHİ - CENGİZ AYTMATOV'UN VEFÂTI
Cengiz Aytmatov 1928’de Kırgızistan'da doğdu. Babası 1937’de Stalin devrinde öldürüldü. 1953’de Kırgızistan Tarım Enstitüsü’nü bitirip veteriner oldu. 1958’de Moskova’da Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'nü bitirdi. Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Eserleri 150’nin üstünde dile çevrildi. 1968’de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Komünizm idaresinde, millete ait her şeyin talan edilmeye çalışıldığı bir zamanda, bunun aleyhinde söylemek ve yazmak cesaretini gösterebildi. 1990’dan sonra ise, sosyalist rejimi daha sert eleştirdi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra büyükelçilik de yaptı. 10 Haziran 2008 tarihinde, vefât etti. Başlıca eserleri: Zorlu Geçit (1956), İlk Öğretmenim (1962), Selvi Boylum Al Yazmalım (1970), Gün Olur Asra Bedel (1980), Darağacı (1988), Toprak Ana (2007).
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güllerRep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
Konu: Geri: 10-HAZİRAN-2010- PERŞEMBE Perş. Haz. 10, 2010 11:38 am
sıddık devam...HİZMETE......DAİM..
HiRaNuR
Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : AyNuRRep Gücü : 1000165 Nerden : istanbul