Selsebil Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : islamgezginleri Rep Gücü : 1396 Nerden : Topraktan
| Konu: Ömür Merdiveni. C.tesi Ekim 02, 2010 9:43 pm | |
| Ömür Merdiveni İnsan düşünmeden ne çok şey arzuluyor, şu fânî ve kısacık dünya hayatına ne kadar da lüzumsuz şeyler sığdırmak istiyor. Maksûda duyulan hasret, ruhun derinliklerinde çürük bir diş gibi sızlar durur. İnsan, vuslata erene kadar, aradığı şeyin lehine mi, aleyhine mi olduğunu düşünmeksizin, ırmağın dökülecek bir deniz araması gibi, hicranla inleyen bir hastanın sabahı beklemesi gibi veya çöle düşen birinin bir vaha araması gibi, maksûdunu arar durur. ‘Nerdesin, hangi bilinmezin eşiğindesin, hangi dilde saklısın, hangi yarının ardındasın, hangi mızrabın darbesiyle nağmeye dönüşürsün, hangi duanın meyvesisin?’ der inler; maksûdunu bulmak adına birçok imkân sarf eder. İnsan böylece mutluğunu şartların ipoteğine verir; şartların, sebeplerin hiç vadesi dolmayacağı zannıyla bunu yapar. Mutluluğuna icat ettiği payandalar bir bir çürüyünce, kanatları kırılmış bir güvercin gibi kalakalır orta yerde. Savunmasız, yuvasız, çaresiz… İşte ben de bir zamanlar bu güruhun bir mensubu oldum; mutluluğumu sonu gelmez sebeplerin insafına terk ettim. Denize doğru koşan kaplumbağalar gibi, ayaklarımın yere bastığına emin olunca hayat denen ummanın sularına daldım, mahir bir gavvas edasıyla. Bir zamanlar çok özlediğim üniversite yılları hızlı giden bir arabanın arka camından görünen bir manzara gibi gittikçe küçüldü, her virajda bir tarafı savrulup gitti mazi derelerine. Sonra yeni bir bekleyiş; bugünü kullanılmayan eskimiş bir eşya gibi bir kenara terk edip yepyeni muhteşem bir yarınının yolunu gözlemek. Yarının, kanatlarında düşleri taşıyan efsane bir kuş olduğu zannına kapılmak… Oysa yarınlar güzel düşleri yalnızca ‘bugün’ denen basamakları, sendelemeden çıkanlar için saklar. Her bir ‘gün’ ömür zirvelerinin eşiğine çıkan merdivenin bir basamağını teşkil eder. Ömür en saf hâliyle ebede doğru uzanan, ötelerin ışıktan-renkten atmosferinde ucu kaybolan bir merdivendir. Merdiveni ilk tırmanmaya başladığımızda ne kadar da diriydik, nasıl da basamakları aynı heyecan aynı iştiyak ile çıkacağımızı zannetmiştik. Biraz zaman geçince şair gibi söylenmeye başladık: ‘Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden!’ Ömür merdiveninin her basamağında gerçeğin çehresi değişiyor. İnsan şuurunda her üst basamağa çıkışta yeni sayfalar açılıyor; geride kalan basamaklarda ise ya ‘güneş rengi bir yığın yaprak’ veya toprağın bağrına bırakılan tohumların bir diriliş muştusuyla hayata gülümsediği görülüyor. ‘Dünya, âhiretin tarlasıdır.’ hakikatiyle hareket eden insan, geride hoş bir sada bıraktığından, ömrün akşamında şair gibi, ‘Semaya bakıp ağlamayacaktır’, ‘Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?’ diye feryat etmeyecektir. Hak âşığı bir insan, ömür merdiveninin zirvesine ulaşınca, hikmetini kavrayamadığı, zihin haritasında yeri boş kalan bütün hâdiselerin hikmetini anlayacak ve İbrahim Hakkı Hazretleri gibi: ‘Kahrın da hoş, lütfun da hoş!’ diyerek emanetini teslim edecektir. Evet, ömür bir merdivendir. Bu muhayyel merdivenin her bir basamağı bir günümüze karşılık gelir. Ve bu merdivenin uzunluğu-kısalığı meçhuldür. Ömür merdiveni ile nereye çıkacağımız, onu nereye dayadığımıza bağlıdır. Bu merdiveni bir tüy hafifliği içinde çıkmanın yolu, mâsivanın ağırlığından tecerrüt etmekten geçer; çünkü bu merdiveni tırmanırken mâsiva sırtımızda bir yüktür. Allah namına yaptıklarımız ise bizden önce ötelere ulaştığından bu merdiveni tırmanırken bize bir ağırlık vermemektedir. Recep Özdemir
| |
|