ilim sahibi olanlar ile cahil olanların yaptıkları hataların sorumluluğu aynı mıdır? Allah’ın emirlerini yerine getirmemekte, hangisinin günahı daha çoktur?
Bilenlerle bilmeyenler bir olmadığına göre, iyilikleri gibi, kötülükleri de bir olmaz. Nitekim;
- Hz. Ebu Zer el-Ğifarî, bir adamı -Arap olmayan zenci- annesiyle ayıplamıştır. Hz. Peygamber (a.s.m) bunu duyunca, Ebu Zer’e “Sen cahiliye devrinden kalma bir haslet/özellik(ırkçılık) taşıyorsun.” (Buharî, Edeb, 44) diyerek onu azarlamıştır.
Aslında Cahiliyeden kalma özellik, gayr-ı İslamî bir vasıftır. Oysa Ebu Zer, imanın zirvesinde olan bir sahabidir. Elbette bu nebevî sözler, onun imanını hedef almamıştır. Ancak, Ebu Zer gibi büyük bir insandan çıkan bu çirkin sözlerin çirkinliğinin boyutuna işaret etmek üzere kullanılmış ve bir daha bu tür hatalara girmemesi için sert bir uyarı olarak sarf edilmiştir. Çünkü, onun gibi büyük insanlardan çıkan çirkin bir söz -küçük de olsa- ondan daha aşağı mertebede olanlara nispetle büyük sayılır. (krş. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi).
Ayrıca, bu hadisten şunu da öğrenebiliyoruz ki; bir müminin bütün sıfatlarının mümin olması lazım değildir. Kişi, Müslüman olmayan bazı sıfatlar taşımakla da imandan çıkmaz.
- Hz. Üsame’nin bildirdiğine göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü, bir adam getirilip ateşe atılır. Bağırsakları ateşe saçılır. Merkebin değirmen çevresinde dolaşması gibi, kendi çevresinde dönüp durur. Derken, cehennemdekiler yanına toplanır ve ‘Be adam, senin bu durumun nedir? Bizi kötülükten sakındıran, iyiliği emreden sen değil miydin? ‘Adam şu cevabı verir: ‘Dediğiniz doğrudur; ancak ben sizden yapmanızı istediğim şeyleri kendim yapmazdım ve yapmamanızı tavsiye ettiğim şeyleri de yapardım’ (işte durum bundan ibarettir).”(Buharî, Bed’ul-halk, 10).
İmam Gazalî bu hadisi yorumlarken, “Alim olan kimsenin cezasının daha şiddetli/kat kat fazla olmasının sebebi, onun ilim sahibi olup, bilerek suç işlemesidir”… “değişik hadis/haber ve eserler (sahabe ve diğer büyük zatlardan nakledilen haberler), alim olan kimsenin işlediği suçtan ötürü, aynı suçu işleyen cahil bir kimseden daha fazla azap göreceğini göstermektedir.” (İhyau’l-ulum, 1/65-66).
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, ilim sahibi insanların yapacağı ibadetlerin sevabı da ona göre fazla olacaktır.
Önemli bir uyarı:
Bazı kimseler; “günahımız fazla olmasın diye biz bazı şeyleri öğrenmek istemiyoruz” diyebiliyorlar. Bu düşünce son derece yanlıştır. Bu gibi insanlar, hem işledikleri günahlardan, hem de öğrenmeleri gereken şeyleri öğrenmemekten sorguya çekilebilirler. Çünkü, insanın muhtaç olduğu ilmi öğrenmesi farzdır, bunu öğrenmeyen kimse, bir farzı/vacibi terk etmekle günahkâr olacağı şüphesizdir.
Yapılması gereken nedir?
Her mümin öğrenmesi gereken bilgileri öğrenecek ve onunla amel edecektir. Böylece hem ilmin hem de amelin sevabını kazanacaktır. Dileyen ilim öğrenecek, ilmiyle amel edecek ve başkasına da bunu öğretecektir. Bu takdirde ise, hem ilmin, hem amelin hem de muallimliğin sevabını kazanacaktır.