İyilik-kötülük, cesaret-korkaklik, ümit-ümitsizlik gibi uzayip giden bir ikilemler zinciri olan yasamda hersey biz insanlar içindir. Sadece birkaç örnekle yetindigimiz bu ikilemler nedeniyle insan en derin ve çarpici tek yaratiktir. Bu yüzden en karmasik varlik olma özelligini de tasir.
İyi ve kötü duygularin, düsüncelerin çarpistigi bir "arena" olan insan; kötülüklere karsi akil, iman ve/veya inanç ile donatilmistir. Akil ve inanç sahibi insanin kendi içindeki ikilemlere karsi kullandigi araç sabirdir.
İnsan varligindaki kötülükleri önleyebilmek, onlarin zararlarini giderebilmek için sabir sahibi kilinmistir. Ancak burada sabrin yanlis anlasilmamasina da ayri bir özen göstermek gerekir. Sabir demek; siddet ve zorlamaya, her türlü hakarete, eziyete dayanmak degildir. Asil sabir sözü edilen bu kötülük ve çirkinlikleri altedebilmek için gerekli olan her türlü sikintiya gögüs gerebilmektir.
iyi ve kötü arasindaki çekisme insan varliginda devam eder durur. Bu kötülüklerin üstesinden gelebilmek için "sabrin sonu selamettir" diyerek eli-kolu bagli oturmak sabir degil, miskinliktir. Haksizlik, bilgisizlik, ahlaksizlik ve siddete sabredilmez. Memleket için, bilgi için, haksizlik için kisacasi insanca yasama adina gerekli olan bütün deger ve nesneler için rahatini, emegini feda edebilmek, sözü edilen deger ve nesneleri koruyabilmek için güçlüklere katlanabilmek bir erdemdir ve bu erdem sabirdir.
insanin büyüklügü yüksek bir irade ve temiz bir karakter ile, olasi bütün zorluklara sabredebilmesindedir yoksa salt "sabrin sonu selamettir" sözünün ardina gizlenerek miskince yasamasinda degildir.
Yasam süresince devam eden ikilemler arasinda izlememiz gereken yol ise terbiye ve ahlaktir. Sinirsiz sayilan kendini savunma hakkimiz, terbiye ile sinirlidir. Goeşe' nin dedigi gibi, yasamlarimizi ve özgürlüklerimizi korumak için hergün yeniden mücadeleye zorunlu kaliyoruz. Bu mücadele sirasinda cesur olmayi deneyelim ve sevdiklerimizi çikarsiz ve sartsiz sevmeyi ögrenelim. Çünkü karsilasilabilecegimiz türlü felaketlere ancak ruhun gidasi olan sevgi ile, ruhun cesareti ve dayanikliligi ile katlanabiliriz. Bu cesaret ve dayaniklilik ise sabrin bir ölçüsüdür.
Dünya üzerinde sahip oldugumuz ya da olabilecegimiz geçici mutluluklar gözlerimizi kamastirmasin, ayni sekilde felaketlerde bizi yildirmasin. Insanin gerçek degeri servet, ün, kudret sahibi olmasinda degil, insanlara yararli olabilmesinde ve onlar için görev duygusu ve bagliligiyla yürekten gelen fedakarliklar yapabilmesindedir. Bütün bunlar için ise sabir anahtardir.
Sabrimizin en büyük besleyicisi ise ümitlerimizdir. Çünkü her ümit yeni bir baslangiç, yeni bir yasam öyküsünün öncüsüdür. Her yeni baslangiç ise ancak sabrimiz oraninda bizimdir.
Sözü Sheakspeare' in ümitsizlik ve ümit, isyan ve sabir ikilemleri arasinda gidis-gelisini örnekleyen bir siirine tasiyalim:
"Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni;
Degmez bu yangin yeri, avuç açmaya degmez.
Degilmi ki çignenmis inancin en seçkini,
Degilmi ki korkudan dili baglanmis sanatin,
Dogruya dogru derken igriye çikmis adin...
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyadan geçtim ama
Seni yalniz komak var, o koyuyor adama!"
Sözü edilen "sen" in kimligini özgür düsüncelerinize birakirken, onun insanca yasam adina sahip çikilan sabir, ümit, sevgi gibi degerlerin bir simgesi olabilecegini de düsünerek ayriliyorum bu yazidan.
Yazar: Handan