Çevrene bak; Acısı, üzüntüsü olmayan var mı? Dünya halidir bu !... Tatlısı az, acısı fazladır. Sevinci az, üzüntüsü fazladır...
Çevrene bak; Babalara , annelere.. Kardeşlere, dostlara... Evlere, işyerlerine bak... Çoğunun acılarına yürek dayanmaz. Her evden bir inilti, Bir çığlık, bir feryat yayılır... Her gözden bir yaş akar... Fakat her şeye rağmen nice felaketlere sabredenler var... Acıyı yüreklerine akıtanlar var... Bir lokma ekmeği bulamayanlar, Hayatın ağır yükünü, Cılız bedenleriyle taşımaya çalışanlar var...
Çevrene bak; Yalnız sen değilsin Sıkıntı, üzüntü ve acıyla kıvranan!... Yalnız sen değilsin Dünya cenderesinde ezilen!.. Yalnız sen değilsin Umduğunu bulamayan!.. Belki başkasına oranla, Senin gülmen gerek.. Haline şükredip sevinmen gerek!..
Çevrene bak; Nice hasta var; yıllarca yatağında kıvranan.. Acı ve sızı ile inleyen... Nice yoksul var; Evine, eşine, çocuğuna... Yüzlerini güldürecek bir haberle, Karınlarını doyuracak bir gıdayla.. Evine dönmeyi hayal eden!... Nice kimsesiz, yaşlı var; Konuşacak, halini soracak, Yüzüne gülümseyecek birini gözleyen!...
Çevrene bak; Ve umduğun şeyleri, eldekilerle telafi et. Hayatın artısı ile eksisini, Müspeti ile menfisini, Tatlısı ile acısını, Sevinci ile üzüntüsünü.. Hafifletmeye çalış!.. İster beğen,ister beğenme, İşte budur hayat ; İsyana gerek yok!... Dünya işte bu;değiştirmene imkan yok!...
Acı olmayınca tatlının değeri olmaz. Kötülük görülmeyince iyiliğin değeri bilinmez. Savaş olmayınca barışın kıymeti fark edilmez!... Yaşlılık olmazsa gençliğin, Hastalık olmazsa sağlığın, Yoksulluk olmazsa varlığın değeri anlaşılmaz!..
O halde çevrene bak ve gününü iyi yaşa!... Hayatın gerçeğinden kaçma!... Hayal alemine dalıp kanma!... Hayatı olduğu gibi kabul et!... Ve onunla barışık ol!... Elinde olanla yetin, Sahip olduğun şeye şükret!... Çevrenle yakın ol, onları mutlu et!... Gerektiğinde bağışla, affet!... Bazen de görmezlikten gel, göz yum!... İmkansızın peşinden koşma!...
Çünkü dünya; Her şeyi ele geçirmenin yurdu değildir!...
Çevrene bak; Ceza evlerinde nice hükümlü vardır; Yıllardır güneşi görmemiş, Hücresinin dışına çıkmamıştır. Huzur evlerinde nice yaşlı vardır; Yıllardır kendisiyle bayramlaşacak, Elini öpecek birini beklemiştir... Nice anne – baba vardır; Genç yaştaki çocuklarını, Ciğerparelerini kaybetmiştir. Nice evler, saraylar vardır; Neşe ve sevinç cıvıltılarıyla yaşarken, Bir anda harabeye dönmüştür... Şu halde çevrene bak, Ve sıkıntını büyütmeden, Kendini diğerleriyle kıyas et!... Çevrene , geçmişine bak ve düşün;
İnsanlığın Efendisi Son İlahî Elçi bile Taşlandı,Mübarek yüzü ve başı yaralandı... Dişi kırıldı.. Öz yurdundan çıkarıldı... Eşine iftira edildi... En yakın dostları öldürüldü.. Oğlu ,kızları öldü...
İnananlarıyla boykot edildi; Gıda bulamadı, ağaç yapraklarını yedi. Açlıktan karnına taş bağladı. Elçiliği inkâr edildi. O(a.s.m)’na şair dendi, sihirbaz, yalancı dendi.. Bundan daha büyük acı olur mu ?.
Tarihe mal olmuş tüm büyükler, Benzeri acılar çekmedi mi? Hz. Zekeriya öldürüldü... Hz. Yahya boğazlandı.. Hz. Musa yurdundan kovuldu.. Hz. İbrahim ateşe atıldı...
Diğer büyükler de aynı acıyı çekti. Fakat hiç biri, Derdini büyütmedi. Hayattan vazgeçmedi. Ümidini kesmedi. Yaşama umudunu kırmadı...