Kürsü
İbn Cerir, Hasan-ı Basrî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Kürsü, Arş'm ta kendisidir.» Hasanın böyle demesi sahih değildir, aksine ondan ve diğer sahabilerle tabiilerden gelen sahih rivayetlerde anlatıldığına göre Kürsü, Arş'tan ayrı bir şeydir.
«Kürsü'sü, gökleri ve yeri kuşatmıştır.» (el-Bakara, 255.)
İbn Abbas ile Said b. Cübeyr, bu ayet-i kerimede geçen Kürsü kelimesi ile Cenâb-ı Allah'ın ilminin kastedildiğini söylemişlerdir.
"Müstedrek" adlı eserinde Hakim de, İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Kürsü, iki ayağın bastığı yerdir. Arş'a gelince onu Aziz ve Celil olan Allah'tan başka kimse takdir edemez.»
Süddî, Ebu Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Kürsü, Arş'm altındadır.»
Süddî dedi ki: «Göklerle yer, Kürsünün içindedir. Kürsü de Arş'm önündedir.»
İbn Cerir ile İbn Ebi Hatim, İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
"Yedi kat gök ile yedi kat yer serilip biribirine bitiştirilseydi yine de Kürsü'nün genişliği kadar bir yer tutmazlardı. Bunların Kürsü'ye nis-betle genişlikleri, ancak bir çöle atılan bir halka büyüklüğündedir.»
İbn Cerir, Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
«Yedi kat göğün Kürsü içindeki büyüklüğü, bir kalkanın içine atılan yedi dirhem kadardır.»
Ebu Zer, Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu rivayet etmiştin «Arş'a nisbetle Kürsü'nün büyüklüğü, çöle atılan bir demir halka gibidir.»
Ebu İdris el-Holanî'den rivayet olunduğuna göre Ebu Zer el-Gıfarî, Rasûlullah (s.a.v.)'a Kürsü'nün durumunu sormuş, Rasûlullah (s.a.v.) da ona şu cevabı vermiştir:
«Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Kürsü'ye nisbetle yedi kat gökle yedi kat yerin büyüklüğü, ancak çöle atılan bir halka kadardır. Doğrusu, Kürsü'ye nisbetle Arş'ın üstünlüğü, o çölün içine atılan halkaya olan üstünlüğü kadardır.»
"Tarih" adlı eserinde İbn Cerir, Said b. Cübeyr'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: İbn Abbas'a, «Allah'ın Arş'ı su üzerinde idi.» ayet-i kerimesinden bahsedilerek suyun ne üzerinde olduğu sorulmuş, îbn Abbas ta şu cevabı vermiştir: «Su, rüzgarın üzerinde idi, göklerle yerleri ve bunların içinde bulunan her şeyi denizler kuşatmıştı. Bütün bunları da heykel kuşatmıştı. Heykeli de anlatıldığına göre Kürsü kuşatmıştı.»
Vehb, heykel kelimesini-şöyle açıklamıştır: "Heykel, göklerin kenarındaki bir şeydir ki, yerleri ve denizleri çadır ipi gibi kuşatmıştır."
Astronomi ilmi ile ilgilenen bazılarınm iddiasına göre Kürsü, sekizinci felektir ki, ona sabit yıldızların feleki adını verirler. Bunların bu iddiası, pek dikkate alınacak bir şey değildir. Çünkü Kürsü'nün, yedi kat gökten daha büyük olduğu sabittir. Önceki sayfalarda geçen hadislerde de anlatıldığına göre Kürsü'nün göklerle yere nisbetle büyüklüğü, bir çölün içine atılan bir demir halkasına nisbetle olan büyüklüğü kadardır. Bu da bir felekin başka bir feleke nisbet edilmesi değildir. Eğer bu iddiayı öne sürenlerin sözleri, «Biz bunu itiraf ediyoruz ama bununla beraber yine de Kürsü'ye felek adını veriyoruz.» ise, biz de ona cevaben şöyle deriz:
«Kürsü, lügata göre felekten ibaret bir şey değildir. Aksine o, bir çok selef ulemasının da ifade ettiği gibi Arş'ın önündeki bir merdiven gibidir. Böyle bir şey de felek olamaz. Sabit yıldızların, bu felek içinde murassa bir şekilde bulunduğuna dair iddiaları da delilsiz bir iddiadır. Kaldı ki onlar, bu iddialarını ileri sürerlerken de kendi aralarında ihtilafa düşmüşlerdir. Bu husus, onların kitaplarında da görülmektedir. Doğrusunu Allah bilir.
Levh-î Mahfuz
Hafız Ebu'l-Kasım et-Taberanî, îbn Abbas'tan rivayet etti ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Doğrusu, Cenâb-ı Allah Levh-i Mahfûz'u beyaz inciden yarattı. Levh-i Mahfuzun sayfaları kırmızı yakuttandır, kalemi nurdur, yazısı nurdur, onda her bir gün, 360 lahzadır. O, yaratır, rızık verir, öldürür, diriltir, yüceltir, alçaltır, dilediğini yapar.»
İshak b. Bişr, İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmiştir.
«Levh-i Mahfûz'un baş kısmında şu yazı vardır: Allah'tan başka ilâh yoktur. O birdir, dini İslâm'dır. Muhammed onun kulu ve elçisidir. Allah'a iman edip, vaadini doğrulayan, peygamberlerine tabi olan kimseyi Allah, Cennet'ine koyar.»
«Levh-i Mahfuz, beyaz inciden bir levhadır. Uzunluğu göklerle yer arasındaki uzunluk kadardır. Genişliği de doğu ile batı arasındaki genişlik kadardır. Sayfaları inci ve yakuttandır. Kapakları kırmızı yakuttandır. Kalemi nurdur. Yazısı Arş'a bağlıdır. Aslı da bir meleğin kuca-ğındadır.»
Enes b. Malik ve seleften bazıları dediler ki: «Levh-i Mahfuz, İsrafil'in cephesindedir.»
Mukatile göre ise Levh~i Mahfuz, Arş'ın sağındadır.