Gökkuşağı
Ebü'l-Kasım Et-Taberanî, îbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: Heraklius, Muaviye'ye bir mektub gönderdi, gönderirken de; «Eğer bunlarda peygamberlikten bir bilgi kalmış ise kendilerine soracağım soruların cevabını bana bildirirler.» dedi. Muaviye'ye gönderdiği mektubunda gökkuşağını ve günde sadece bir saat güneş ışığı gören yer parçasının neresi olduğunu soruyordu. Elçi mektubu kendisine getirdiğinde Muaviye: «Bu güne kadar benden böyle bir soru sorulmadı. Bunun cevabını kim verecek?» diye sordu. Kendisine bunun cevabını îbn Abbas'm verebileceğini söylediklerinde Muaviye, mektubu durup İbn Abbas'a gönderdi, o da şu cevabî mektubu gönderdi:
«Gökkuşağı, yeryüzü halkı için boğulmaya karşı bir emandır ve gökten açılan bir kapıdır. Gündüzleyin sadece bir saat güneş ışığı gören yere gelince orası israiloğullannm geçmelerine yol veren denizdir.»
Taberanî, Cabir b. Abdullah'tan rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Ey Muaz! Ben seni kitab ehli bir millete gönderiyorum. Sana gökkuşağını sorarlarsa de ki o, Arş'm altındaki yılanın salyasıdır.» Bu cidden münker ve tuhaf bir hadistir. Hatta uydurmaya benzemektedir. Hadisin ravisi Fadl b. Muhtar yani Ebu Sehl el-Basrî'nin rivayet ettiği hadislerin senedine de metnine de itibar edilemeyeceğini İbn Adiyy söylemiştir.
Yüce Allah buyurdu ki:
«Korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, yağmurla yüklü bulutları meydana getiren O'dur. O'nu, gök gürlemesi hamd ile, melekler de korkularından teşbih ederler. Onlar, pek kuvvetli olan Allah hakkında çekişirken, O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar.»
«Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizler de süzülen gemiler de, Allah'ın gökten indirip ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürme sinde, düşünen kimseler için deliller vardır.» (el-Bakara,164.)
İmam Ahmed b. Hanbel, İbrahim'in babası Sa'd'dan rivayet etti ki: Beni Gıfar kabilesinden yaşlı bir adam şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle dediğini işittim:
«Doğrusu, Allah bulutları meydana getirir, en güzel şekilde konuşur ve en güzel şekilde güler.» Yani Allah'ın konuşması gök gürlemesi-dir, gülmesi de şimşek çakmasıdır.»
İbn Ebi Hatim, Muhammed b. Müslim'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Bize ulaşan bir habere göre şimşek, bir melektir ki onun dört yüzü vardır: Bir yüzü insan yüzü, bir yüzü sığır yüzü, bir yüzü kartal yüzü, bir yüzü de aslan yüzüdür. Kuyruğunu oynatınca şimşek çakar.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, Nescî, Buharî ve Hakim, Salim'in babasından rivayet ettiler ki, Rasûlullah (s.a.v.) gök gürlemesini ve şimşek çakmasını işitince şöyle dedi:
«Allah'ım, bizi gazabınla öldürme ve bizi azabınla helak etme. Bun-. dan önce bize afiyet ver.»
İbn Cerir, Ebu Hüreyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) gök gürültüsünü duyduğunda şöyle dedi:
«Yıldırımın hamd ile kendisini teşbih ettiği Allah, noksanlıklardan münezzehtir.»
Hz. Ali (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.) gök gürültüsünü duyduğunda şöyle dermiş:
«Gök gürültüsünün kendisini teşbih ettiği Allah, noksanlıklardan münezzehtir.»
Malik, İbn Ömer'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) gök gürültüsünü duyunca şöyle derdi:
«Gök gürültüsünün hamd ile, meleklerin de korkusu ile kendisini teşbih ettikleri Allah, noksanlıklardan münezzehtir. Doğrusu bu, yeryüzü sakinleri için şiddetli bir tehdittir.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Rabbiniz buyurdu M: "Eğer kullarım bana itaat ederlerse geceleyin onlara yağmur yağdırırım, gündüzleyin de üzerlerine güneşi doğdururum, onlara yıldırımın sesini işittirmem."
«Siz Allah'ı zikredin. Çünkü yıldırım, zikreden kimseye çarpmaz.»
Bütün bunlar tefsirimizde detaylı olarak açıklanmıştır. Hamd ve minnet Allah'adır.