Sözün Kifâyetsiz Kaldığı Anda
Anlatamam ya Nebi ben Seni anlatamam
Taş kesilmiş kalbimi aşkınla ağlatamam
İncinir kelamımla korkarım yüce gönlün
Kirlenmiş harflerimde, mahcubiyet ve hüzün…
Tut elimden kaldır ki muhabbeti tadayım
Yoksa günahlarımla cehenneme adayım
Affet! Dudaklarıma değdikçe kutlu adın
Belki mecali kalmaz nefsimdeki inadın
Acizim aczim bile halimden utanıyor
Dil kanıyor ya Nebi yanan kandil kanıyor
Yüzüme gül bir nebze yüzsüzlüğümü yok et
Yüküm öyle ağır ki eziliyorum medet!
Susuzluk dedikleri senden ırak olmakmış
Küle dönmek az bile varlığınla dolmakmış
Anlatamam demiştim kalemim ağır aksak
Titriyor her kelimem harfler ruhumda tutsak
Ya Nebi ve ya Nebi hitabımın fakrini
Zengin kılıyor Rabbim adın ile zikrini
Ahmed(sas)’sin semalarda ve Muhammed(sas)’sin yerde
Rabb’e yakınlığında kalmadı hiç bir perde
Ümmetin olmak için çabalayıp dururuz
Şefaatin olmasa dalımızda kururuz
Mübarek ayağına değen kumlar kim bilir
Kaç aşığın gönlünün sahrasına serilir
Senin avuçlarında kömür ateşe döndü
Öyle yandı ki âlem bin yıllık ateş söndü
Yetmez aklım ve fikrim hayalini kurmaya
Şu gönlüme çalındı aşktan bir parça maya
Şimdi kavruluyorum körlüğüme ışık yak
Fatıman(ra) hürmetine bir kerre yüzüme bak…
Düşmanların dikenli yollarına ser beni
Ümmetimdendir de ki yutmasın Mahşer beni!
Havva KULOĞLU -