Yapmak istediklerimi yapamadığım yada yapmak istemediklerimi yapmak zorunda kaldığım zaman... Göz kapaklarımın alabildiğine ağırlaştığı, uykusuz firari gecelerimde nöbet tutmaya çalıştığım zaman... Kalbime zehirli bir hançerin saplandığı, acıdan haykıramadığım zaman... Ben böyle zamanlarda yazmayı seviyorum.
* * * Ağzımdan çıkan ateş misali kelimeler ve kavrulan dilime sükût elbisesini giydirerek, gecenin ahengine dalarak yazıyorum... Çokca konuştuğum anlarda anlatamadığım derdimi, gecenin ahengine dalarak yazdığım kelimeler bazan çok daha güzel anlatıyor. Gecenin sessizliğinde yol alırken, bazen de sesimin çıktığı kadar bağırıyorum yeter, diye...
* * * Bu gece ne diyeceğim, nede yeter... Bu gece yazmak istiyorum. Bütün olumsuz sebepler yolumu kessede, siyah gecenin sessiz kaldırımlarının, sevdalısı olan sokak lambalarının karanlığı yaran aşk'ından esinlenerek, güçlükle yan yana getirdiğim kelimelerden bir yürek fısıltıları çıkarmak istiyorum bu gece…
* * * Hiç kolay değil, aşk'ın çömleğinde yana yana kavrulmak. Kays'ın kalbine düşen bir yanardağı topundan sıçrayan kıvılcımlar yakarken suratımı, kendini dağlara vurmuş Ferhad'ın söylediği türkülerden emzirerek ısıtıyorum üşüyen cümlelerimi…
* * * Niye yazıyorum, kime yazıyorum diye sormadan kendime, sandıklarda biriktirdiğim harfleri ölüm suyuna batıra batıra yazıyorum… Siz benim ak düşen saçlarıma, yalnızlık müptelası gözlerimin yaşına ve yüksek kalp çarpıntılarıma bakmayın sakın, boş verin bunları, siz asıl olana bakın.(…)
* * * Bazen şehir bağrında çok insan barındırıyor, dert yükü gibi, bazen de derdiyle dertlendiriyor insanları. Aşk'ın tarifini bilmeyen bir fanı olarak, beni dert yükü gibi bağrında taşıyan şehirden sesleniyorum kuşlara… "Bu nasıl bir hayat sırlar içinde böyle, bu nasıl yaşamak gerçeği düşler içinde…"
* * * Bazen kanayan yüreğime avuçlarımı tutuyorum, kan doluyor avuçlarım. Bazen de secde yerinde kuruyor gözyaşlarım, yapışıyor yüzüme.
* * * Bazen Kudüs'te buluyorum kendimi. Bir tankın paletleri altında kolunu bırakan, mucahıt gibi. Bazen de Grozni yamaçlarında yapraklarına kan sıçrayan Karanfil oluyorum…
* * * Çok şeyim var kimseyle paylaşamadığım. Beni çoğu zaman üşüten geceye anlatıyorum derdimi. Sarıp sarmalıyorum, koynuna alıyor, sıcacık tutuyor, yâr oluyor, avutuyor beni... Utanılan, garip kabul edilen, söylenemeyen bazı düşüncelerimi paylaşıyorum geceyle... Hasretle sevdiğini bekleyen, yâren gibi bekliyorum kimi zaman geceyi... Kimi zaman da umutlarımı ve ümitlerimi topluyorum ceplerime geceleri, doldurup taşırıyorum, avuçlarımda saklıyorum…
* * * Karanlık genç bir adamın sessiz hıçkırıklarını şahit olurken, gözlerimi kapatıyorum karanlığa nazire yaparcasına... O anda alabildiğine hüzün yüklü bir bulut yükseliyor gökyüzünne, Irak semalarından, feryatlar ve figanlar arasından... "Ey Gül! Dikenlerini gizle, Ey arılar! Güle dokunmayın, Ey Bülbül! Gülüm için gözyaşı dökme, ben ağlarım onun için…"
* * * Çocukların çığlıkları arasında, bomba ve silah sesleri yankılanıyor kulaklarımda. Filistin'de bu gece de sokağa çıkma yasağı var anlaşılan. Bazen siren sesi makinalı tüfek sesini bastırıyor. Arada bir de bebelerin çığlıkları geliyor kulağıma. “Baba! Baba! Babamı istiyorum” diye feryat eden küçük kızın çığlıkları hiç unutulur mu? Hatırlayın nasıl feryat ediyordu "ârun aleyküm, ârun aleyküm"…
* * * Ey hayat! Ey üç günlük dünya! Bu gidiş nereye? Ne kadar sürecek bu zulüm? Ey Kalbim! Hadi kalk, kalk gidelim buralardan. Kalabalaştıkça yeryüzü, aşk'ta bir o kadar yalnızlığa terk edilerek, mahkûm bırakılıyor bu diyarda. Çeçenya'da yiğidler sevda sahnesinin Âşık rolünde oynarken, sen nasıl duruyorsun burada? Bahanen var mı? Bir bad-ı sabada yolunu kesecek Şehadet rüzgârına kapılmana engel, ya da nedir seni bezgin bırakan sevgiliye giden yolda canhıraş koşmak dururken… Nedir?
* * * Hadi kalk kalbim, bırak geçici aşk'ların esareti altında kendini inkar etmeyi, isyan türkülerini söyleme yeri değil burası, özgürlük korosuna katılmak için kanat çırpmaya başla, yalnızlar rıhtımından kalkmak üzere olan gemi seni bekliyor.
* * * Ve anla ki neye yaklaşsan sonu uzaklık ve kırgınlık, yok Yâr'dan ve Rabbinden başkası ile yakınlık…