SÜNNETİN TESBİTİ
İslâm’ın iki muhteşem, temel esaslarından biri olarak sünnet-i seniyye: “Şüphesiz Zikri Biz indirdik ve şüphesiz Biziz onun koruyucuları. Biziz onu koruyacak” âyet-i celîlesinin şümûllü manasına dahil olarak, Kur’ân’la birlikte tesbit edilmiş, yazılmış, ezberlenmiş ve hiçbir tağyîr ve tebdîle uğramadan günümüze kadar da gelmiştir. Şimdi, bu kutlu hâdiseyi sebep, seyir ve husûsiyetleri içinde ele almaya çalışacağız:
SÜNNETİN TESBİTİNİN ZARÛRÎ OLUŞU
Sünnet, Allah Rasûlü’nün hayatıdır; İslâm’ın yaşanma şekli, Allah’ın ve Rasûlü’nün ahlâkıyla ahlâklanma modelidir. Allah (cc), habîbi ve rasûlü Hz. Muhammed Mustafâ’ya (sav): “Sözü sen söyle, sikkeyi sen bas, turrayı sen kes, mührü sen vur ve insanların önünde sen dur” demiş ve O’nu, yolların ayrımında, bütün insanlara doğruyu göstermekle tavzif buyurmuştur. O da, bunu sözleri, fiilleri ve takrirlerinden müteşekkil sünnet-i seniyyesiyle yapmıştır ve yapmaktadır.
Sünnet, Rasûlullah’a açılan bir penceredir.. ve o her asırda her şahsa uzanan ve üzerinde yürünmekle İslâm’ın yümn ve bereketine ulaşılan kutlu ve mübarek bir yoldur. Nerede samimî bir kalb “Hz. Muhammed (sav)” derse, tıpkı bir televizyon ekranı gibi onun mir’at-ı ruhuna Hz. Muhammed Mustafa (sav) tecelli eder ve “nedir istediğin, söyle?” der. Evet O, hadîsinin, sünnetinin takrir edildiği, halkalar teşkiliyle müzakere olunduğu her yerde ruhen hazırdır.
SONSUZ NUR 3