Feraset, müminlere Allahın bir lutfudur Ama nasıl müminlere? Hakkın yoluna gönül koymuş, haramlara gönlünü kapamış, hayatına ve hizmetine Hak rızasını koymuş gönül erlerine Onları aldatmak pek zordur
Düşünce ve tasavvurda zenginlik, muhakemede tutarlılık, varlığın perde arkasına muttali olma ve basiretli davranma diyebileceğimiz feraset; insanın, kalbini kin, nefret, iğbirar, nifak ve ucub gibi manevî hastalıklardan temizleyip, imân, marifet, muhabbet ve aşk u şevkle bezemesi sayesinde Allahın, onun içine attığı öyle bir nurdur ki, ona mazhar olan fert, ferdîleşir, duyuş ve sezişleriyle derinleşir; hatta başkalarının gönüllerindeki sırlara aşina olup, simaların arkasındaki gerçekleri görebilir ve tabiî, eşyanın perde arkasına uyanabildiği ölçüde, Hazret-i Allâmül-Guyûbun parlak bir aynası haline gelebilir Bu mânâdaki ferasete işaret sadedinde, gayb ve şehadetin fasih lisanı Rûh-i Seyyidil-Enâm, Müminin feraseti karşısında titreyin; zira o bakarken Allahın nuruyla bakar (Tirmizî, Tefsirül-Kuran 15) buyurur
Ebu Saidil-Harrâz: Feraset ziyâsıyla temâşâ eden, Hak nazarıyla bakmış sayılır der
Vâsıtî; Feraset kalbte şimşek gibi çakıp, mukayyet bütün gayb âlemlerini aydınlatan ve insanoğlunu, topyekün varlığı, olduğu gibi görüp değerlendirme seviyesine yükselten ledünnî bir şuâdır tesbitinde bulunur
Dârânî; Feraset, nefsin derinliklerinin keşfi ve gaybın ayan, pinhânın da nihân olmasıdır yorumuyla yaklaşır konuya
Şah-ı Kirmânî; İnsan, haramlara karşı gözünü kapar, şehevânî duygulardan elini-eteğini çeker; iç dünyasını murakabe ile, dış âlemini de sünnet-i seniyyenin ihyasıyla onarır ve her zaman helal dairesinde kalabilirse, böyle biri ferasetinde asla yanılmaz hatırlatmasını yapar
Bunların hemen hepsi de, imân sayesinde inkişaf eden ferasetlerdir ve bunlarda yanılma payı da oldukça azdır Gördüren O ve gören gözler de Ondansa niye yanılsınlar ki!
Allah Rasûlünün, şahısları çok iyi tanıyıp, herkesi yerli yerinde istihdâmında, Rabbinin Ona bu tür ihsanı söz konusu olduğu gibi, Hz Ebu Bekir, Hz Ömer, Hz Osman ve Hz Alinin kerâmetvârî pek çok tesbit, teşhis ve takdirlerinde de aynı ikram-ı ilahî bahis mevzuudur
Ve o hususlarla alâkalı ferasetleri ifade etmek için kocaman mücelletler ister
***
FERASET İLAHİ HEDİYEDİR
Feraset, ister yukarıdaki tarif ve izahlar çerçevesinde kalbin, Hazret-i Allâmül-Guyûbun ilim ve füyûzâtına açılması ve bu mazhariyete erenlerin, görüş, düşünce, karar ve hükümlerinde isabet kaydetmeleri şeklindeki yorumu ile; ister, bilgi birikimi, tecrübe, mümarese, sezi enginliği ve karakter bilgilerini değerlendirerek elde edilen neticeleriyle olsun, o tamamen bir mevhibe-i ilâhiyedir ve bu ilahî mevhibeden en çok hissemend olanlar da, hiç şüphesiz -derecesine göre- evliyâ, asfiyâ ve enbiyâdır Bunlar arasında ufuk feraset ise, heykel-i akl-ı evvel Hazret-i Seyyidil-Enbiyadır ki; Allah: Keskin nazar feraset erbabı için elbette bunda ibretler vardır (Hicr, 75) beyanıyla, umum basiret, his ve idrak insanlarına işaret buyurmasına mukabil, Dileseydik onları sana (oldukları gibi) gösteriverirdik de simalarından hepsini tanır ve hepsini konuşma üsluplarından anlardın (Muhammed, 30) ferman-ı samedânisiyle o zirveler zirvesi Feraset insanının açık farkına îmâda bulunmaktadır
***
Feraset ve iman
Feraset, hadiselere ve eşyaya iman nuruyla bakmak, perde arkasındaki gerçekleri görüp hissedebilmek demektir Rabbimiz, ey iman edenler, eğer Allaha karşı hep takva dairesi içinde bulunursanız, O size hakkı batıldan ayıracak bir kabiliyet (furkan) verir (Enfâl, 29) buyurmaktadır
(Muhterem M Fethullah Gülen Hocaefendinin Mayıs 1995de Sızıntı dergisinde çıkmış yazısından istifade edilmiştir)
Ailem Dergisi
Sayı:245