Medine'de inmistir. 286 (ikiyüzseksenalti) âyettir. Kur'an'in en uzun sûresidir. Adini, 67-71. âyetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sigirdan alir. Yalniz 281. âyeti Veda Haccinda Mekke'de inmistir. Inanca, ahlâka ve hayat nizamina dair hükümlerin önemli bir kismi bu sûrede yer almistir.Hicretten sonra nazil olmustur. 286 ayettir.
2. O kitap (Kur'an); onda asla süphe yoktur. O, müttakîler (sakinanlar ve arinmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
3. Onlar gayba inanirlar, namaz kilarlar, kendilerine verdigimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.
4. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanirlar.
5. Iste onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtulusa erenler de ancak onlardir.
BİR HADİS
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmemiş olur. Hadîs-i şerîf
~~~
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammed ve ala âlihi ve ashâbihi ve sellim
DUA
Allâh'ım! Bizi, bir ân bile olsa nefsimizle baş başa bırakma! Her ânını Senin rızâna uygun olarak geçiren, her adımını nefsi için değil, Senin rızân için atan kullarından eyle! Âmîn... Âmîn... Âmîn...
BİR SÖZ
Doğru söz kalbe rahatlık verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
NASİHAT Allah, herkese herkesten daha yakındır; bir uzaklık söz konusu ise o insanlara aittir. Uzaklık, cismaniyetle, bedenle, nefis mekanizmasıyla alakalı bir husustur. Şehvet, gazap, öfke, kin, nefret, hırs ve inat... gibi kuvveler uzaklaştırıcı faktörlerdir. Bu açıdan, yakınlık, bu kuvvelerin ifrat ve tefritlerini aşmak, güzel ahlakı yakalamak, Cenâb-ı Allah'ın yarattığı üzere fıtrat-ı asliyeyi korumak, o kaybedilmiş ise ciddi bir gayretle tekrar öze dönmek demektir
OSMANLIDAN ÇEKİNMEYİN
Geçmişini kötüleyen, geçmişinden utanan, hatta inkâr eden bizim gibi bir millet az bulunur; belki de hiç yoktur. Birçok farklı kültürdeki, dindeki, dildeki insanları Osmanlı 6 asır nasıl bir arada tutabildi, bunun sırrını araştırmaktadırlar. Eski başkan Clinton ve ondan önceki ve sonraki başkanlar, “Osmanlıdan çok istifade ediyoruz.” demişlerdir. Herkes bizim geçmişimizden, kültürümüzden istifade ederken biz niçin mahrum kalalım? Yalnız kapitalist devlet adamları değil, çeşitli siyasi görüşteki birçok devlet adamı hatta komünistler bile Osmanlıdan çok şey öğrenmişler, bunları açıkça da ifade etmişlerdir. Örneğin Emekli Büyükelçi Oğuz Gökmen’in, “Bir Zamanlar Hariciye” kitabında naklettiği Yugoslavya’da görevli iken geçen şu anekdot çok ibretlidir: “Birgün, üst düzey protokol ile ava çıkmıştık. Devlet Başkanı Tito bana Osmanlı diye hitap ederek; ‘İyi, iyi ama hiç domuz vuran olmamış, sen de vuramamışsın!’ dedi. Kendisinin vurduğu 3 büyük yaban domuzu karşısında yerde yatıyordu. Bana; ‘Siz Osmanlılar yemezsiniz ama domuz öldürmeyi seversiniz!’ dedi ve arkasından gevrek bir kahkaha attı. Sonra, ‘Sizler için Macaristan’dan özel olarak beslenmiş sülünler getirttik!’ dedi. Gerçekten de öyle imiş. Kendilerinde pek kalmamış, Macarlar yetiştiriyormuş kafeslerde, getirip Kara Yorgi Ormanlarına salıvermişler... Tito çok keyifli idi. Bana; ‘Bu sülünler Mohaç’tan kaçmışlar, Osmanlıdan kaçmışlar!’ diyerek latife etmek istedi. Kendisine; ‘Bizler artık Osmanlı değiliz!’ diyecek oldum. Daha tercümeyi beklemeden; ‘Osmanlısınız bre. Osmanlısınız... Ne çekiniyorsun Osmanlıyım demekten!.. Biz bu memlekette 6 milleti bir arada yaşatmayı, yönetmeyi Osmanlıdan öğrendik!’ dedi...” Görüyorsunuz, yabancılar bile Osmanlıyız demekten çekindiğimizi biliyorlar...
ÇOCUĞUNUZA İSİMLER Erkek : Nazlı - Kız : Ömer BİR KISSA
HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER.
__Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor. Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor.. Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!!!!!
Cihan padişahı emir veriyor, "Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz" Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı gönderiyor..
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum. Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor. Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
"Herkes yediğinden ikram eder" !
Bediüzzaman'dan VECİZE SÖZLER.
Şükür ve muhabbet ve hamd ve ibadet ise; hayatın meyvesi olduğu gibi, kâinatın gayesidir. Lem'alar - 331
.
Hakikat Damlaları Laubali arkadaşlar ve gayr-i ciddi ortamlar insan için en büyük tehlike sayılmalıdır