güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Yahudilerin çevirdikleri dolaplar Paz Ocak 17, 2010 12:29 pm | |
| Yahudilerin çevirdikleri dolaplarBismillahirrahmanirrahimMeselâ, “Kızlarınızı sağ bırakıp yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlardı.” (Bakara Sûresi: 49.)Benî İsrâil'in oğullarının kesilip, kadın ve kızlarını hayatta bırakmak, bir Firavun zamanında yapılan bir hâdise ünvânıyla, Yahudî milletinin ekser memleketlerde her asırda mâruz olduğu müteaddit katliamları, kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefîhânede oynadıkları rolü ifade eder.“Sen Yahudîleri, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun.” (Bakara Sûresi: 96.)“Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü bir şeydir o yaptıkları!” (Mâide Sûresi: 62.)“Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Mâide Sûresi: 64.)“İsrâiloğullarına Tevrat'ta şöyle bildirdik: "Siz yeryüzünde iki kere fesad çıkaracaksınız.” (İsrâ Sûresi: 4.)“Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.” (Bakara Sûresi: 60; A'râf Sûresi: 7.)Yahudîlere müteveccih şu iki hükm-ü Kur'ânî, o milletin hayat-ı içtimâiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müthiş düstur-u umumiyi tazammun eder ki: Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa'y ü ameli, sermâye ile mübâreze ettirip, fukarâyı zenginlerle çarpıştıran muzaaf ribâ yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud'a ile cem-i mâl eden o millet olduğu gibi, mahrum kaldıkları ve dâimâ zulmünü gördükleri hükümetlerden ve gâliplerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor. Meselâ, "Eğer doğru iseniz, mevti isteyiniz. Hiç istemeyeceksiniz." (Bakara Sûresi: 94.)İşte meclis-i Nebevîde küçük bir cemaatin cüz'î bir hâdise ünvânıyla,milel-i insaniye içinde hırs-ı hayat ve havf-ı memâtla en meşhur olan millet-i Yehûdun tâ kıyâmete kadar lisân-ı halleri, mevti istemeyeceğini ve hayat hırsını bırakmayacağını ifade eder.Meselâ “Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu.” (Bakara Sûresi: 61.)-1- , şu ünvanla o milletin mukadderât-ı istikbâliyesini umumi bir sûrette ifade eder.İşte şu milletin seciyelerinde ve mukadderâtında münderîc olan şöyle müthiş desâtir içindir ki, Kur'ân, onlara karşı pek şiddetli davranıyor. Dehşetli sille-i te'dib vuruyor. (Sözler, 25. Söz)Bediüzzaman Said NursiSÖZLÜK:CEM-İ MÂL : Mal toplamak, mal biriktirmek. DEHŞET : Ürkmek, korkmak, şaşırmak, telaşlanmak. DESÂTİR : Düsturlar, kanunlar, prensipler. DOLAP : Hile, hile ile iş görme. DÜSTUR-U UMÛMİ : Genel prensip, kaide. FESÂD : Bozukluk ve fenâlık, karışıklık, haddi aşıp zulmetmek. FUKARÂ : Fâkirler. GÂLİB : Üstün, yenen, mağlûp eden; ekser, çoğunluk. HÂDİSE : Olay. HAVF-I MEMAT : Ölüm korkusu. HAYAT-I BEŞERİYE-İ SEFİHÂNE : İnsanların haram ve yasak eğlencelerle dolu hayatı. HAYAT-I İÇTİMÂİYE : Sosyal hayat, toplum hayatı. HIRS : Açgözlülük, kanaatsizlik. HIRS-I HAYAT : Hayat hırsı. HUD'A : Hile, oyun; aldatma, düzen. HÜKM : Karar, emir, kuvvet, hâkimlik, âmirlik; irâde, kumanda, nüfuz. İHTİLÂL : Ayaklanma, devlete isyan, bozukluk, karışıklık. KOMİTE : Kötü bir maksat için toplanmış gizli cemiyet. LİSÂN-I HÂL : Birşeyin duruşu ve görünüşü ile bir mânâ ifâde etmesi. MAHRUM : Maddî ve mânevî nîmetlerden uzak kalma. MÂRUZ : Birşeyin karşısında ve tesiri altında bulunan, uğrama. MECLİS-İ NEBEVÎ : Peygamberimizin (a.s.m.) meclisi. MEVT : Ölüm; hayatın sona ermesi. MİLEL-İ İNSÂNİYE : İnsan milletleri. MİLLET-İ YEHUD : Yahudî milleti. MUKADDERÂT : Kader; Allah tarafından takdir edilenler. MUKADDERÂT-I İSTİKBÂLİYE : Gelecekteki kader, alın yazısı. MUZAAF : İki kat, iki misli, katmerli. MÜBÂREZE : Çekişme, kavga, dövüş, mücâdele, çarpışma. MÜNDERİC : Birşeyin içine konulmuş bulunan, içinde bulunan, derc edilen. MÜTEADDİD : Pekçok. Türlü türlü, çeşitli. MÜTEVECCİH : Yönelmiş, dönmüş, bir yere doğru yola çıkan. NEVÎ : Çeşit ile alâkalı; cinse ait RİBÂ : Fâiz. SA'Y Ü AMEL : Çalışıp gayret etmek, çalışmak ve işlemek. SECİYE : Huy, karakter, güzel ahlâk. SERMAYE : f. Ana mal. Esas para. SİLLE-İ TE'DİB : Edeplendirme tokadı. TAZAMMUN : İçinde bulundurma, içine alma, ihtivâ etme, muhît olma. YAHÛDÎ : Hz. Yakub'un (a.s.) oğlu Yahuda'ya mensub olanlar. Mûseviler, Beni İsrail. | |
|