Nefise binti Münye anlatır:
Huveylid'in kızı Hatice, ileri ve doğruyu görür; şerefini korur, sağlam karekterli , akıllı bir kadındı. Allah, onu bu meziyetlerle birlikte daha da şereflendirmeyi diledi.
Hatice , o zamanlar Kureyş kadınlarının soy sop, şeref ve zenginlik bakımından da en ileri olanıydı. Bunun için herkes elinden gelse onunla evlenmeye can atar, malını mülkünü onun yolunda saçardı.
Kervan Şam ticaretinden döndüğü günlerdeydi. Hatice beni hususi bir maksatla Muhammed'e(s.a.v) gönderdi. Ona sordum:
- Seni evlenmekten alıkoyan nedir?
- Elimde evlenebileceğim param yok!
- Peki, bu sağlansa... Sen mala, cemale, şerefe ve denkliğe davet edilsen, icabet etmez misin?
- Kimdir bu?
- Hatice'dir!
- Bu, bana nasıl olabilir?
- O, bana düşen bir vazifedir!
- Ben de dediğini yaparım!.. Nefise binti Münye büyük ve temiz Hatice'ye koştu. Durumu nokta ve çizgi çizgi anlattı...
Hz. Hatice Allah Resulünüe haber gönderdi:
- Beni alsın!... Alır mı? İnsanlığın Efendisi vaziyeti amcalarına açtılar.
Ebu Talip sordu:
- Alır mısın? Alemlerin Rabbinin, alemlere rahmet olarak gönderdiği Cenab-ıPeygamber:
- Evet... buyurdular...
Ebu talip Hatice'nin kapısında:
- Tak tak!
- Kim o?
- Ebu Talip!
- Buyurun... Ebu Talip içeri alındı ve bir köşeye oturtuldu. Ve sordu:
Ya Hatice! Duyduklarım doğru mu? - Evet...
- Öyleyse işi karara bağlayalım.
- Ya Ebu Talibi ! Amcamın evine git. Benim kardeşinin oğlu Muhamed b.Allah'la yapacağımizdivacı konuş...
- Ey Hatice! Benimle şaka etme!
- Bu Allah'ın emridir!...
Ebu Talip ve Hamza, Hatice'nin amcasına gittiler. Ebu Talib, ondan Hatice'yi insanlığın tacına nikahlamak için resmen istedi. Hatice'nin amcası da bu teklifi uygun buldu. Ebu Talb'in mallarından yirmi genç deve mehir biçildi. Karşılıklı olarak amcalar tarafından Arap adetince belağatli birer hutbe okundu. Hatice, koyun kestirdi, hazırve davetli bulunan Kureyş büyüklerine muhteşem bir ziyafet çekti ve evliler aynı gece zifafa girdiler.
Nikah töreninde Peygamber amcası Ebu Talib beliğ bir hutbe okudu:
- Allah'a hamd olsun ki , bizi , İbrahim'in zürriyetinden , İsmail'in neslindenMead'ın aslından Mudar'ın unsurundan yarattı. Bize, yönelebileceğimiz, ziyaret edeceğimiz bir Beyt, huzur ve emniyet veren bir Harem ihsan etti.
Bizi ,o mükerrem evin bekçisi ve insanların reisi kıldı.
Bundan sonra asıl maksada gelir ve derim ki: Kardeşimin oğlu Muhammed bin-i Abdullah ile kureyş'tenhangi bir genç tartılacak olsa, hasep ve nesepçe, akıl ve faziletçeO, hepsinden ağır basar. Gerçi malı azdır. Fakat , mal dediğin nedir ki? Gelip geçici bir gölge, bir perde, alınır verilir, iğreti bir şey!..
Allah'a yemin ederim ki,bundan sonra, onun mertebesi daha çok büyüyecek, daha çok yükselecek...
Şimdi O, sizden kızınız Hatice'yi zevceliğe istemekteve müeccel mehir olarak da 20 deveyi vermeyi taahhüt etmektedir.
Karşı tarafın hutbesi:
- Allah'a hamd olsun ki, bizi de anlattığın gibi yarattı. Sadıklarından daha fazlasıyla üstünlük verdi... Biz deArapların ulusu ve reisiyiz. Siz de böylesiniz. Kimse sizin fazlanızı inkar, hayr ve şerefinizi görmemezlik etmez.
Biz de sizinle yakınlık kurmaya istekliyiz. Ey kureyştopluluğu! Şahit olunuz ki, benHuveylid'in kızı Hatice'yi şu kadar mehirleMuhammed bin-i Abdullah'la evlendirdim!
Büyük ve temiz Hatice'nin amcası Amr b. Esed de ayağı kalkıp şöyle dedi:
- Ey Kureyş topluluğu! Siz şahid olunuz ki, Ben deMuhammed bin-i Abdullah'a Huveylid'in kızı Hatice'yi nikahladım! Allah Resulü de iki deveyi kestirip bütün halka muhteşem bir ziyafet çekti. Ebu Talib de aynı şeyleri yaptı. Herkesi eve davet etti, yemek yedirdi...
Mukaddes yeğeniyle Hz. Hatice'yi de buyur etti. Allah Resulü ve ulvi zevcesi Ebu talib'in evini şereflendirdiler. Ebu Talib sevincinden ağladı şöyle dedi:
- Allah'a hamd olsun ki, bizden üzüntüleri giderdi...