SU
Kendine sırdaş arıyordu
Önce buluta verdi sırrını.
]Ağır geldi sır buluta.
Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.
Sonra göle gitti su.
Ona anlattı derdini.
Bu arada bulut suyun sırrını tekrar tekrar yağmur yapıp,
Dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için,
Zaman zaman taşıyordu göl ve suyun sırrı iyice açığa çıkıyordu.
Sonra nehre ulaştı suyun sırrı.
Nehir aldı suyun sırrını çekti gitti.
Dereye verdi.
Dere biraz daha yavaş olsa da nehirden,
O da götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze..
Çağlayanlar, şelaleler, akarsular..
Hepsi kayboluyordu bir anda.
Sonra bir gün su takip etti dereyi.
Dereye, okyanusa kavuşunca fark etti su,
[b]bütün sırlarının akarsularla,
çağlayanlarla, ırmaklarla…
okyanusa taşındığını.
Karar verdi su.
Sırrını okyanusa verecekti.
Öyle de yaptı zaten.
Tüm sırlarını okyanusa verdi.
Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu.
Ne taştı okyanus,
ne bir başkasına taşıdı suyun sırrını,
ne de kurudu….
Geçen karşılaştık suyla.
Bir bardaktaydı.
[b]Suskundu.
Çok uğraştım konuşturamadım.
Ben, tam giderken ”Dur!”
dedi su.
Durdum!
” Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!
Taşıyamazlar,
kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar….”