Bediüzzaman hazretleri şöyle der:
İmanla hayatlanmak farzlarla süslenmek ve günahlardan kaçınmakla Müslüman bu dünya hayatından da lezzet alabilir. Said Nursî şu sözüyle hayatı en güzel şekilde yaşamanın formülünü verir:
"Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz hayatınızı imân ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz."
Kur'an-ı Hakim'in nazarında imandan sonra en çok esas tutulan takva ve salih ameldir.
Takva yasaklardan ve günahlardan kaçınmaktır. Takvanın üç mertebesi vardır:
1. Şirki terk etmek
2. Günahları terk etmek
3. Allah'tan başkasını terk etmek.
Salih Amel: Emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.
Said Nursî "Her zaman def-i şer celb-i nef'a râcih olmakla beraber bu tahribat ve sefahet ve câzibedar hevesat zamanında bu takvâ olan def-i mefasid ve terk-i kebair üssü'l-esas olup büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş.
Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için takva bu tahribata karşı en büyük esastır." derken şerleri def etmenin faydalı şeyleri celb etmekten önce geldiğini ifade eder.
Yani takvanın salih amelden önce geldiğini belirtir. Şu zamanın dehşeti karşısında çok önemli bir de müjde verir: "Farzlarını yapan kebireleri işlemeyen kurtulur."
SON SÖZÜ DE RİSALE İLE BAĞLAYALIM İNŞ.
"Ey cirmi ve cismi küçük ve cürmü ve zulmü büyük ve ayıp ve zenbi azîm biçare insan! Kâinatın hiddetinden mahlûkatın nefretinden mevcudatın öfkesinden kurtulmak istersen işte kurtulmanın çaresi: Kur'ân-ı Hakîmin daire-i kudsiyesine girmektir ve Kur'ân'ın mübelliği olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnet-i seniyyesine ittibâdır. Gir ve tâbi ol."
"Helâl dairesi geniştir keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i İlâhiye ise hafiftir azdır. Allah'a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki tarif edilmez. Vazife ise yalnız bir asker gibi Allah nâmına işlemeli başlamalı. Ve Allah hesâbiyle vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli sükûnet bulmalı. Kusur etse istiğfar etmeli: "Yâ Rab kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emânetini kabzetmek zamanına kadar bizi emânette emîn kıl. Amin!" demeli ve O'na yalvarmalı."