Selsebil Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : islamgezginleri Rep Gücü : 1396 Nerden : Topraktan
| Konu: müslümanın duruşu Cuma Ocak 29, 2010 1:29 pm | |
| Müslüman her zamanda ve zeminde duruşu, tavrı, kişiliği ile belirginleşerek, kendini ispat eder. Yani toplum içine nazar edildiğinde kimlerin Müslüman, kimlerin gayri Müslim oldukları net ve belirgin olmalıdır. Müslüman’ın diğer insanlardan farkı olmalı.
İlk önce Rabbinin huzurunda Müslüman nasıl olmalı ona bakalım. Müslüman Elest bezminde vermiş olduğu “Belâ” sözünün arkasında olmalıdır. Rab olarak yalnız ve yalnız ’ı bilmeli, O’ndan gayrisini asla İlah-Rab edinmemelidir. Çünkü Müslüman hergün günde en az kırk defa ’a böyle bir söz veriyor. “İyyake ne’budu ve iyyake nestaîn” Yalnız sana kul oluyor ve yalnız Sen’den yardım diliyoruz Rabbimiz” diye ’ımıza söz veriyoruz. İşte bu sözümüzün arkasında mıyız?
Acaba ’tan gayri kimlerden yardım istiyoruz? Kimin önünde el pençe divan duruyoruz. Müslüman sadece ve sadece ’ın huzurunda eğilmelidir.
Oysa bugün düzen maalesef insanları kula kul olur hale getirmiştir. Birileri işlerini gördürmek ve şahsi çıkar sağlamak için birilerine kul köle olmuş durumdadır. İş bununla da kalmayıp, bir de zalimlerin destekçileri olmuş durumdadırlar. Bu herkesin gözleri önünde cereyan eden bir gerçektir.
Müslüman’ın duruşu, Nemrud karşısında Hz. İbrahim (A.S.)’ın duruşu gibi olmalıdır. Ki O, bütün ihtişamına ve dünyalık gücüne rağmen Nemrud’a asla boyun eğmedi ve Sırat-ı Müstakim’den ayrılmadı. Sadece ve sadece ’a yönelerek ve ’a güvenerek Nemrud’un ateşine gözünü kırpmadan atıldı da Rabbi Teala, O’nu selamete çıkardı. Müslüman da Hz. İbrahim (A.S.)’ın yolunda giderek dünyada hükümranlık kurmaya çalışan zalimlere asla boyun eğmemeli ve yalnızca ’a kul olmalıdır.
Güvencesi olan bir kul bilmeli ve inanmalıdır ki, dünyadaki krallığını ilan etmiş zalim bir kişiyi bir topal sivrisinek ile Rabbimiz helak edecek güç ve kuvvetin yegane sahibidir.
Müslüman’ın duruşu, Hz. Musa (A.S.)’ın Firavun karşısındaki duruşu gibi olmalıdır. İlahlık iddiasında olan bir zalim hükümdar Firavun karşısında dimdik durarak, ’ın dinini tebliğ eden, bütün güç, kuvvet ve sihirleri karşısında tek güvencesi olan Hz. Musa (A.S.) yine bütün zorluklara rağmen galip gelmiştir.
Bütün mücadelesi Rıza-i İlahi için olan her inanmış kulun önüne çıkan bütün engelleri, Aziz ve Celil olan (cc), denizi ortasından ikiye ayırarak yolundaki bütün engelleri kaldıracaktır. Yeter ki O’na güvensin O’na dayansın.
Yine Müslüman’ın duruşu, Ebu Cehiller ve Ebu Lehebler karşısında “Güneşi bir elime, ayı öbür elime verseniz davamdan vazgeçmem” diyen Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz gibi olmalıdır.
Yolu Sırat-ı Mustakim, Dayanağı (cc) olan Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.), çektiği o kadar çileye rağmen birkez dahi olsun şikayet etmedi, geleceğe hep umutla baktı ve mutlak galibiyetin sahibi oldu.
Günümüze geldiğimizde Müslüman Ayet ve Hadisler ışığında yoluna devam etmeli, asla dosdoğru yolundan ayrılmamalıdır.
Evvela Müslüman korkak olmamalıdır. Çünkü her şeyin Hakimi olan (cc), bütün insanlara olduğu gibi bize de şah damarımızdan daha yakındır. Ne düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi, ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı herkesten daha iyi O bilmektedir. Kadir’i Mutlak’tır. Her şeye gücü yetendir.
Bugün Müslümanları gerçek kimliklerinden uzakta yaşamaya iten nedir? “Şarkta bir Müslüman’ın ayağına diken batsa, garptaki bunu yüreğinde hissetmezse gerçek iman etmiş sayılmaz” mealindeki hadisi şerif gereği, neden din kardeşlerimizin dertleriyle hemdert olmuyoruz? Dünyanın her bölgesindeki Müslüman din kardeşlerimiz küfrün pençesi altında inim inim inlerken onlar için ne yapıyoruz? Başımızı ellerimizin arasına alıp uzun uzun düşünmeliyiz. Ne kadar Müminiz ve ne kadar Müslümanız?
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”
Hitap hepimize ve işte Müslüman için duruşunu belirten bir Hadisi Şerif. Gördüğümüz haksızlık karşısında yine Hadisi Şerif ışığında hareket etmek mecburiyetindeyiz. Bakınız ne kadar güzel uyarıyor ’ın Resulü (S.A.V.) bizleri…
“Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin, ki bu, îmânın en zayıf derecesidir”
Müslüman hiçbir şekilde tarafsız olamaz. Her zaman ve zeminde tarafını belli etmek zorundadır. İyilikle kötülüğü, haksızlıkla haklılığı ayırt etmek ve her zaman haklının yanında olmak zorundadır. Bu dinimizin bir emridir.
Gördüğü haksızlık, kötülük karşısında dimdik olmalı Müslüman ve o kötülüğü izale etmek için çalışmalıdır. Gücü nisbetinde, eliyle, diliyle, kalbiyle.
Sakın dördüncüsü olmasın ki bundan sonra imandan zerre miskal bulunmadığı yine Hadisi Şerifte buyurulmaktadır. Yani kötülüğün yanında, tarafında olmamalıdır.
Yine Müslüman, iyiliği emredip, kötülükten nehyetmekle mükelleftir. Hadisi Şerifte Efendimiz açık bir şekilde ikaz ediyor:
“Bana hayat bahşeden Allâh’a yemin ederim ki, siz ya iyiliği emreder kötülükten nehyedersiniz ya da kendi katından üzerinize bir azap gönderir de o zaman duâ edersiniz fakat duânız kabûl edilmez”
Herşey açık, ya emri bil maruf nehyi anil münker, ya da azap. Peki Müslüman ne kadar daha kabuğuna çekilmiş olarak yaşayacak. Ne zamana kadar “banane” diyecek. sonumuzu hayır etsin. Ya gidişatımızı düzelteceğiz, ya da azaba uğrayacağız.
Müslüman’ın Davranışını belirleyen Hadisi Şerif: "Sakın zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, haber koklamayın, rekabet etmeyin, hasedleşmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, ey `ın kulları, `ın emrettiği şekilde kardeş olun. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona (ihanet etmez), zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkir etmez. Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini tahkir etmesi yeterlidir. Her Müslüman’ın malı, kanı ve ırzı diğer müslümana haramdır. sizin suretlerinize ve kalıblarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva şuradadır -eliyle göğsünü işaret etti- : Sakın ha! Birinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey `ın kulları kardeş olun. Bir Müslüman’ın kardeşine üç günden fazla küsmesi helal olmaz."
Müslüman Kuran ve Sünnet ışığında her zaman ve zeminde duruşunu sergilemeli, asla bunların dışına çıkmamalıdır. Aksi halde kaybeden taraftan olur ki Rabbim cümlemizi muhafaza buyursun.
"Biz 'ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası 'ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz"
’ın boyası İslam’dır. İslam, ’ın insanlar üzerindeki görmek istediği bir boyadır, bir renktir. Öyleyse gelin hep birlikte ’ın boyasıyla boyanalım, ’ın üzerimizde görmek istediği renklere bürünelim.
yaratmış olduğu bütün insanların üzerinde kendi boyası olan Hak Din İslam’ı görmek istiyor. Bunun için bütün zamanlarda her millete kendi içinden Peygamberler göndermiştir. Peygamberleri vasıtasıyla da insanların Kendi yoluna uymalarını, aksi taktirde helak olacaklarını bildirmiştir. Hak yola gidenler kurtuluşa ermiş, batıl yola gidenler de ebedi helake uğramışlardır. Son Peygamber olarak ta Hz. Muhammed (S.A.V.)’i bütün insanlığa göndermiş, herkesin O Peygamberin izinde yürümesini murad ederek, insanları son kez uyarmıştır.
İşte son Peygamber olarak gönderilen Efendimizin yolunda yürüyenler bizzat ’ın boyasıyla boyananlardır. Onlardır gerçek kurtuluşa erenler.
Hakiki Müminler, müminleri yüzlerinden tanırlar. Çünkü onda ’ın nuru, ’ın boyası vardır.
Mümin her yerde mümindir, asla kimlik ve kişilik değiştirmez. Ayrıca yine mümin kimliksiz ve renksiz olamaz.
Müslüman her yerde ve her ortamda rengini belli etmeli, Kimliğini ortaya koymalı, her zaman haklının yanında, zalimin karşısında olmalıdır.
Bugün dünyada yaşayan olaylara baktığımızda maalesef Müminler renklerini ve kimliklerini belli etmekten korkar hale gelmişler, bu renksizlikten faydalanan gayri Müslimler ise ellerinden geldiğince bizlerin üzerine yüklenmekteler. Bunun sorumlusu bizleriz. Çünkü bizler bize emredildiği şekilde İslam’ı yaşamıyoruz. Yine bize emredildiği şekilde ’ın boyasına bürünmüyoruz.
Kendi içimizde ‘emri bil maruf ve nehyi anil münkeri’ yaşamıyoruz ki kalkıp gayri Müslimlere İslam’ı tebliğ edelim. İslam yaşanarak yayılan bir dindir. Yaşamadan başkasına tebliğ etsek te tebliğimiz cevap bulmaz. Onun için en başta kendimiz Mümin rengine bürüneceğiz, daha sonra da çevremizdeki insanlar bizim boyamızla boyanacak Mümin olacaktır.
Demek ki tebliğin ilk şartı bizzat yaşamaktır. Yani Mümin zaten dininin gereğini yaşasa bizzat İslam’ı tebliğ etmiş olacak ve etrafına gülün koku yayması gibi güzellikler yayacak, çevresini İslam ile aydınlatacak ve İslam’ın yayılmasını sağlayacaktır. Aksi taktirde İslam’a zarar verecek, yaşamadığı gibi yaşanmasına da engel olacaktır.
Çünkü her Müslüman bulunduğu yerde İslam’ın bir bekçisidir ve her Müslüman gözünü dört açmalı ki bulunduğu yerden İslam’a bir fitne – zarar sızmasın.
Kuran neyi emrediyorsa onu yaşamak her Müslüman üzerine farzdır. Kuran bireysel hayata olduğu gibi toplumsal hayata yönelik te emirleri ve yasakları vardır. İşte bu emirler ve yasaklar yaşandığında toplum, “İslam Toplumu” olacaktır.
İslam’ın toplum hayatına nakşedilmesiyle hayatın bütün güzellikleri ve saadeti tüm toplumu kaplayacak, huzur, refah toplumu meydana gelecektir.
İslam birliği emrediyor, bizler ayrılıktayız. İslam Cihadı emrediyor, bizler cihaddan bihaber yaşıyoruz. İslam ‘emri bil maruf ve nehyi anil münker’i emrediyor, bizler ‘banane’ deyip geçiyoruz. Daha niceleri…
Hani İslam toplumu, Hani ’ın boyası toplum olarak üzerimizde görebiliyor muyuz?
’ın boyasının tezahürü, ’ın emir ve yasaklarıyla görülebilir. Birey olarak ve toplum olarak ’ın emir ve yasaklarıyla muamele edildiğinde İslam’ın rengi zuhur eder.
Sonuç olarak Rabbimiz bizleri bu kısa dünya hayatına imtihan için gönderdiğini biliyoruz. Öyleyse son nefesimizi vermeden mutlaka ’a kulluk etmeli, sadece O’na dayanmalıyız. Aksi halde kaybedenlerden ve farklı boyayla boyananlardan oluruz ki Rabbim cümlemizi muhafaza eylesin Rabbim`in rızasına uyan kullardan oluruz inşa ın rızasını gözeterek sadece onun razı olacagı şekilde yaşarız inşa | |
|
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Geri: müslümanın duruşu Cuma Ocak 29, 2010 4:32 pm | |
| Rabbim`in rızasına uyan kullardan oluruz inşa ın rızasını gözeterek sadece onun razı olacagı şekilde yaşarız inşa Amin | |
|
HiRaNuR Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : AyNuR Rep Gücü : 1000165 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: müslümanın duruşu Çarş. Şub. 03, 2010 12:11 pm | |
| Amin inşaAllah Allah razı olsun... | |
|