güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Bir Türk, Amerika'da Afrika'yı anlattı!.. Çarş. Şub. 10, 2010 3:14 pm | |
| Beyaz insan kara gecede yazmış kaderini kara kıtanın, kara bir günde üstelik kanlı kalemle…’ Onlar gıdaya ve suya, en önemlisi insanca muameleye aç Afrika’nın, kara talihini değiştirmek için yola çıktılar. Kuş uçmaz kervan geçmez diyarlara aş götürdüler, suya hasret kara derili masumlara su kuyusu açtılar. Bu şefkatli eller, eğitimi de unutmadı. Gönüllüler ordusunun fertleri ‘Kara İncilerin’ geleceğine biraz olsun umut olabilmek için pek çoğumuzun haritada yerini gösteremeyeceği ülkelere okullar açtılar. İşte bu yazıyı, o ülkelerden birinde geçen duygu yüklü anları size aktaran bir ‘aracı’ olarak görün… Doktor Fahrettin ve onun, hani ‘kimse yok mu yardım eli uzatacak’ denildiğinde arkasına bakmadan ‘ben varım’ diyen türden yiğit arkadaşları Nijer’i, Orta Afrika Cumhuriyetini ve Sudan’ı karış karış dolaştılar. Yüreklerinde Afrika’nın asırlardır yolunu gözlediği sevgi, yanlarında onları tok tutacak kadar yiyecek ve bölge halkının dertlerine derman olacak ilaç ve ameliyat malzemeleri… Orada yaşananlar yürek burkuyor.. Neler olup bitmiş bize, o anları bizzat yaşayan kişi yani Doktor Fahrettin Er anlatıyor. Gönül isterdi ki, Anadolu’dan Afrika’ya uzanan şefkat elinin bütün kahramanları orada olsun. Amerika’da Boston’dayız.. Boston Üniversitesi amfilerinden biri ‘Afrika’ için kiralanmış, Boston Turkish Culturel Center tarafından.. Salon hınca hınç dolu.. Bir Türk Amerika’da Afrika’yı anlatmaya başlıyor. Doktor abi konuşmasını kendi çektiği fotoğraflarla süslüyor. İlk fotoğrafla; 4 öksüz Afrikalı dünyaya ‘‘elimden tutacak Kimse Yok mu?’’ diye sesleniyor. 1 buçuk saat sürecek sunum başladığı gibi duygu yoğunluğuyla ilerliyor. Ekip, bazı şeylerin para almadan da, karşılıksız yapılabileceğini ispatlıyor. Böyle uhrevi amaçlarla yola çıkan bu sevdalılara, Allah da yardım ediyor. Onları havaalanından Nijer’e götürecek jeep ve minibüslere başta çıkmayan izin, çocuğu Türk Kolejinde okuyan Müsteşar yardımcısı bayanın oluruyla çıkıyor. Müsteşar yardımcısı Türk ekibini ‘çocuğumdan çok memnunum size vefa borcumu ödemek istiyordum’ sözleriyle uğurluyor.
Ekip daha önce de Afrika’ya çok kereler gittiği için artık pek çok yerde tanınıyor. Herkesin canına tak eden eşkıyalar bile onlara zarar vermiyor, bakın onların Nijer’e yeniden geldiğini duyan ülkenin büyük aşiretlerinden biri olan Duarek aşireti, ekibe nasıl bir jest yapıyor.
Salonda herkesin gözleri doluyor. Türklerin geldiğini duyunca ellerindeki bir bezden Ay-yıldızlı bayrağımızı yapıyorlar. Bayrakta yıldızın yeri ay’a daha yakın olmuş ne önemi var..
Kurdukları 1 buçuk odalı ameliyathanede, gündüz 50 dereceyi bulan çöl sıcağında çalışmak mümkün olmadığı için 5’ten gece 11-12’ye kadar çalışıyorlar.. Açlıktan incecik olan bedenler, guatrdan yüzleri şişen insanlar ve devamlı ağlayan bebekler görüyorlar. Her 2 kişiden birinde ileri derecede fıtık var. Ve sıtma.. Sıtma bu ülkede ölümcül ve sıtmaya karşı neyle korunuyorlar biliyor musunuz? Kertenkele ile.. Nijer’de kertenkele çok önemli öyle ki paranın üzerinde bile onları görebiliyorsunuz.
Günler yorucu geçiyor ekip için ama onlar mutlu, yüzlerde huzurun verdiği tebessümler beliriyor. Kapıda kilometrelerce uzaktan tedavi olmak için sıraya girenlerin bekleştiğini anlatıyor Dr. Fahrettin. Onları düşünerek artık ne kadar uyuyabiliyorlarsa uyuyorlar. Bu arada Fahrettin Bey kilometrelerce uzaktan nasıl geldiklerini de anlatıyor hatta bir fotoğrafını bizlere gösteriyor. Elinizdeki su şişesini yere attığınızda o artık Afrika’nın pek çok yerinde bir ayakkabıya dönüşüyor…
Fahrettin Bey, hayatında daha önce karşılaşmadığı vakaları ilk kez Afrika’da gördüğünü anlatıyor.. Nijer’de ortalama ömür 40 sene.. Ve Nijer dünyada binde 269 ile bebek ölümlerinin en hızlı olduğu ülke. Buna rağmen insanlarda inanılmaz bir tevekkül var. Nüfusun % 97’sinin Müslüman olduğu bu ülkede her yerde insanların ellerinde tespihlerle ‘Ya Sabır’ çektiğini anlatıyor Dr Fahrettin. Ve her 4 isimden birinin Abdülaziz olduğunu. Çünkü 1860 yılında ülkedeki 7 büyük kabilenin arasındaki bir türlü çözülemeyen problemi Osmanlı padişahı Abdülaziz çözmüş. Nijerliler de buna hürmeten yaklaşık 150 yıldır çocuklarına Abdülaziz ismini veriyor. Anlattığında beni oldukça sarsan minik Ali’nin (Fransa Müslüman kimlik unutulsun diye Ali’lerin tamamını ‘Ela’ diye değiştirmiş.) sözleri sizi de vuracak. Minik Ali, yaşı anestezi kaldırmayacak kadar ufak olduğu için ekibimiz ameliyattan vazgeçmiş. Çok acil ameliyat olması gereken Ali ekibimizi ikna eder ama bir ricası vardır anestezi olamadığı için elleri ve ayaklarının bağlanmasını ister ve o dayanılmaz acıyla ameliyat bitene kadar dilinden ‘Inna Lillahi ve İnne İleyhi Raciun’ ayetinin sözleri dökülür. Ekip bu teslimiyet ve tevekkül karşısında gözyaşlarıyla tamamlayabiliyor ameliyatı.
Altın, elmas zengini topraklarda insanlar açlıktan ölüyor. Tezadın böylesi! 500 bin kişiye bakılıyor bu gidiş-gelişlerde. 30 bin ameliyat yapılıyor, insanlar vücutlarındaki ağrılardan kurtarılıyor, kataraktan görmeyen gözlere ışık oluyor ekibimiz. Ama Nijer çocuk yaştaki annelerin ülkesi.. Tam 300 bin çocuklu anne var sokağa atılmış.. İşte bu istatistik onlara, ‘daha kat edilecek yol var’ dedirtiyor.
Hüzün bulutlarını Nijer’deki okulumuzun, Bedir Türk Kolejinin müdürü Yaşar Bey’in anlattıkları biraz olsun dağıtıyor. Yaşar Bey, bölge halkına okulun 8 ayda tamamlanacağını söylediğinde, yöre halkı ‘bunlar Müslüman olamaz’ demiş. Başlamışlar okul yapılırken işçileri sorguya, kah Fatiha süresini sormuşlar kah namazın rekatlarını.. Ve okul zamanında bitmiş. Yani daha açılmadan görevini yapmış, kötü bir önyargı silinmiş Nijer’de.
Gelin okulun nasıl bittiğini de yine doktor abiden dinleyelim. Bedir Kolejine ses sanatçılarımız Kıraç, Murat Göğebakan ve Erhan Güleryüz maddi-manevi destek sağlamış. Ama yoğun talepten okulu büyütmeleri gerekince okul müdürü Yaşar Bey, bölgede milyarlarca olan kelebeklerin kanatlarından tablolar yaptırmış ve oradan gelen paralarla okulun geri kalanı bitmiş. ( O tablolardan birini geçenlerde Genel Yayın Yönetmenimiz Metin Bey’in odasına girerken görmüştüm.) Yönetmen Ahmet Uluçay, ‘Karpuz kabuğundan gemiler yapmıştı’. Bizim öğretmenlerimiz de Afrika’da ‘Kelebek kanadından okul yapıyor.’…
Bu müthiş Türklerin Afrika’da en büyük yardımcıları ise, yine oralarda açılan ve Türkiye’nin gönüllü tanıtım elçisi olan Türk Okulları. Dr. Fahrettin abi ABD Boston’da anlatıyor Afrika’yı, çünkü Boston da bir Afrika ülkesi olan Senegal’le kardeşlik köprüleri kurmuş. Kurban etlerini Afrika’ya gönderen Boston’da yaşayan Türkler yardımı, dayanışmayı iyi biliyor. 300 milyonluk Afrika’nın düzlüğe çıkması için 300 milyonluk ABD’ye çok iş düşüyor. Uzmanlar ABD gıdada israfı % 10 önlese ‘Afrika’da açlık problemi azalır’ diyor.
Zaten konferansın sonunda Haiti için yardım kampanyası başlatıldı. Müthiş Türkler bu kez depremde 200 bin insanın hayatını kaybettiği Haiti’nin yaralarını sarma telaşına düştü. Başında Mehmet Ali Bey’in olduğu Boston Culturel Center ekibi hala Haiti’de. Orada çadırlar kuruldu. Her gün 2 bini aşkın kişiye sıcak yemek veriliyor, yöre halkına ilaç dağıtılıyor.
Uğur TELLİ Samanyolu Haber
http://www.samanyoluhaber.com/y_3923...-anlatti!.html | |
|
HaZaN Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : HaZaN Rep Gücü : 656
| Konu: Geri: Bir Türk, Amerika'da Afrika'yı anlattı!.. Paz Mart 14, 2010 4:21 pm | |
| | |
|
HiRaNuR Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : AyNuR Rep Gücü : 1000165 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: Bir Türk, Amerika'da Afrika'yı anlattı!.. Salı Mart 30, 2010 10:24 am | |
| | |
|