Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler...
3 posters
Yazar
Mesaj
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güllerRep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
Konu: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Çarş. Şub. 24, 2010 11:51 am
Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler...
Bugün sizlere ilahiyatçı yazar Mehmet Dikmen hocanın hazırlayıp istifademize sunduğu 1001 Hadis kitabından bazı hadisleri yorumlarıyla birlikte takdim ediyorum. Muhtemeldir ki, beni çok etkileyen bu hadisleri siz de büyük bir istekle okuyacak, sevgi ile değerlendirmeye alacaksınız. *** 1- "Allah bir kulunun hayrını isterse onu istihdam eder!. Dediler ki: -Ya Resulallah! İstihdam ne demektir? Allah hayrını dilediği kulunu nasıl istihdam eder? Buyurdu ki: -İstihdam, o kulunu hayırlı işlerle meşgul etmesi, ömrünü İslami hizmetlerle değerlendirme aşk ve şevkini duyurmasıdır." Anlaşılan odur ki, insanın hayatında kusurlu, yanlışlı devreleri olabilir. Hatta geçmiş bir devrede ileri derecede hatalara da düşmüş olabilir. Ama bir gün olur da niyetini düzeltirse, Allah o kulunu bu niyeti hürmetine yanlışlarından döndürür; hayırlı ve faydalı işlerde çalışma aşk ve şevki duymaya başlar. Hayatını böylesine hayırlı hizmetlerle sürdürüşü, o kulun istihdam edildiğine işaret sayılır. Öyle ise geçmişteki yanlışlarınıza bakıp da ümitsizliğe düşmeyin, her şeyden önce niyetinizi düzeltin, hayırlı hizmetlerle hayatınızı değerlendirmeye bakın, istihdam edilenlerden olmayı dileyin ki, istihdam lütfu sizde de tecelli eylesin. 2- "İnsanların arasında kalarak eziyetlerine tahammül eden Müslüman, insanlardan uzaklaşarak tek başına yaşayan Müslüman'dan hayırlıdır!" Evet, İslam'da Allah'a kulluk niyetiyle de olsa insanların arasından uzaklaşıp tek başına yalnızlık hayatını tercih etmek daha hayırlı görülmemiştir. Çünkü Allah'ın rızasını kazandıracak pek çok ibadet ve hizmetler insanların arasında bulunarak yapılabilir. İnsanlardan koparak yapılacak ibadet ve hizmetler sınırlıdır. Halbuki toplumun içinde kalarak yapılacak hizmetler ve salih amellerle topluma örnek olmaya, moral vermeye ihtiyaç vardır. Toplumdan kaçarak onları örneksiz ve moralsiz bırakmakta fayda yoktur. 3- "Cömert insanın ayağının kayıp düşmesine takılıp kalmayınız. Çünkü Allah, ayağı kayan cömert insanın elinden tutar, düştüğü yerden kaldırır, yine istikametine yönlendirir!" Demek ki cömertlik Allah'ın çok sevdiği özel bir vasıftır. Allah, cömert kulunun maruz kaldığı irade dışı musibet ve hatalarını sahip olduğu cömertliği hürmetine kaldırır, cömert kulu için özel bir lütuf ve merhameti söz konusu olur. Yeter ki o cömert insan, hatasından hemen dönsün, tövbe istiğfarında gecikmeye maruz kalmasın. 4- "En büyük hıyanet, kendisini doğru gösterip de itimadını kazandığı insanlara yapılan hıyanettir!" Evet, insanlara önce dürüst biri gibi görünüp itimadını kazandıktan sonra beklenmedik bir anda ihanet edip, aldatmaya yönelmek, tam manasıyla bir münafıklık alameti ve müminlikle izah edilemeyen bir ihanet örneğidir. Halbuki mümin, içi dışı aynı olandır. Onun, dıştan güvenilir biri olarak görünüp içten gizli niyet ve hesaplar peşinde olması, müminliğine yakışmayan bir aldatmadır. Efendimiz (sas) ise, "Aldatan bizden değildir!" buyurmuştur. 5- "Birlik, beraberlikten ayrılmayın. Kurdun topluluktan ayrılan koyunu kaptığı gibi şeytan da birlikten ayrılan insanı kapar, vesveseye atar. Unutulmamalı ki, Allah'ın ikram ve ihsanı, birlikte olanların üzerinedir, ayrılıp dağılanların üzerine değil."
23 Şubat 2010, Salı Ahmetşahin
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güllerRep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
Konu: Geri: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Çarş. Şub. 24, 2010 11:51 am
Kutlu Do?um sahibinden, ya?ay???m?za yön veren sözler...
Bir ülke halk? kom?ulardan olu?ur. Kom?ular birbirleriyle sevgi, sayg? ve yard?mla?ma içinde iseler ülke halk? da ayn? ?ekilde kar??l?kl? sevgi, sayg? ve dayan??ma içinde olurlar, birlik beraberliklerini korurlar. Kom?ularda birlik beraberlik zedelenmi?, yard?mla?ma zaafa u?ram??sa ülke halk?nda da ayn? tezahürler görülür, birlik beraberlikte gev?eme ve zaafa u?ramalar söz konusu hale gelir. Bunun içindir ki Allah Resulü Efendimiz, kom?u hakk?na büyük önem vermi?, kom?unun kom?usu ile iyi geçinmesi, hakk?n? gözetmesi, sevgi ve sayg?n?n korunmas? konusunda yeminli uyar?larda bulunarak buyurmu? ki: Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, kul tam Müslüman olmaz, çevresindeki insanlar onun elinden ve dilinden emin olmad?kça ve yine kul tam iman etmi? say?lmaz, kom?ular? onun kötülü?ünden selamette bulunmad?kça!.. Bu neden böyle? Çünkü kom?ular birbirinden emin olursa ülke halk? da birbirinden emin olur. Birbirine kenetlenmi? insanlardan olu?an ülke halk? meydana gelir. Kom?ular aras?nda bu birlik sa?lanmazsa kom?ulardan olu?an ülke halk? aras?nda da istenen gönül birli?i sa?lanamam?? say?l?r... Bundan dolay? kom?u haklar?n?, ana-baba haklar?na benzeten Efendimiz buyurmu? ki: Kom?unun kom?u üzerindeki hakk?, annenin evlatlar? üzerindeki hakk? gibidir. Anne ile evlat nas?l birbirilerini sevmeleri, saymalar?, haklar?na dikkat etmeleri, k?r?p incitmemeleri gerekiyorsa, kom?ular da birbirlerini böyle sevmeli, saymal?, kar??l?kl? haklar?na dikkat etmeliler ki, ülke halk? da benzeri sevgi, sayg? ve beraberlik içinde olsunlar, gev?eyip çözülmeler söz konusu olmas?n.. Efendimiz (sas) kom?u hakk? konusundaki uyar?lar?ndan birinde de ?öyle buyurmu?tur: Kom?u hakk?na dikkat edin. Ben kom?u hakk? konusunda Cebrail'den o kadar ?srarl? tembih ald?m ki, neredeyse kom?unun kom?uya mirasç? olaca??n? dahi zannettim!. Bundan dolay? me?hur sahabi Abdullah bin Amir bin As, kesti?i kurban?n etinden Yahudi kom?usuna da vermesi için o?luna ?srarla tembihte bulunurken ?öyle demi?tir: Yahudi de olsa kom?umuza yard?mda bulunmal?y?z. Allah-ü Teala kom?uya yard?m konusunda o kadar s?k ikazda bulundu ki, neredeyse kom?uyu kom?uya mirasç? k?lacak zannettik biz. Bu yüzden sahabeler kom?uyu üzen bir tutum içinde olmaktan öylesine çekinmi?ler ki, evindeki fareler kom?usuna kaçar da kom?uyu rahats?z etmi? olurum endi?esiyle evine kedi getirmekten vazgeçenler bile olmu?tur. Bir ba?ka sahabi de, kom?unun avlusundaki a?ac?n dallar?ndan kendi avlusuna gece dökülen hurmalar? sabah kalkan çocuklar al?p da kom?u hakk?n? yemi? olurlar endi?esiyle sabah namaz?n? mescitte k?lar k?lmaz evine ko?up avluya dökülen hurmalar? toplayarak kom?usunun avlusuna atm??, çocuklar?na kom?u hakk? yedirmi? olma tehlikesinden böylesine kaç?nma dikkati göstermi?tir. F?k?hta kom?u hakk?, birinci derecede kap? kom?ulu?uyla ba?lar, bundan sonras? duvar kom?ulu?uyla çevreye do?ru geni?leyip gider. Kap? kom?usundan ?ikâyetçi olan aceleci bir kom?uya Efendimiz'in ilk yol göstermesi ?öyle olmu?tur: ?lk olarak sen kom?unu incitmekten sak?n, sonra ondan gelecek olan incitmelere de birazc?k sab?rl? ol, bundan sonra konu?up anla?arak yanl??? düzeltip, helalle?meye bak?n. Kom?u hakk?, kul hakk?ndan say?ld???ndan dolay? sahabeler kom?u hakk?ndan hep titremi?lerdir. Bunun için imkân sahibi kom?ular yoksul kom?ular?n?n ihtiyaçlar?n? kar??lay?p dualar?n? almak için yard?mdan asla geri kalmam??lard?r. Böylece ülke halk?n?n birlik beraberli?ini de, kendi aralar?ndaki kom?u haklar?na riayetle sa?lam??lard?r. Bu konuda uzun söze hacet yoktur. Sadece ?u söz kom?u hakk?n?n önemini anlatmaya yetmektedir: Kom?unun kom?uya olan sayg?s?, evlad?n annesine olan sayg?s? gibi olmal?d?r. (Tenbih-ül'gafilin) a.sahin@zaman.com.tr
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güllerRep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
Konu: Geri: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Çarş. Şub. 24, 2010 11:52 am
Gül ve çocuk
Aziz kariler Önümüzde bir kutlu doğum var. İnsan ile hayatın gayesi arasındaki doğru çizgiye tutunmak için yeni bir fırsat! İslam’ı tarih içinde algılama gibi derin bir yanılgı içerisindeyim! Sanki Kur’an bin dörtyüz küsur yıl önce inmiş! Cihanın Efendisi de bir o kadar yıl önce doğmuş! Sanki ben de o yaştayım! Oysa ne büyük yanılgı bu! Kur’an benim için yeni nazil oluyor! Hz. Peygamber kudsî hutbesini yeni okuyor! Zira ben bu vahye yeni muhatap oluyorum! Hep beraber 50 yaşındayız! Cihan’ın en güzel kelimelerini arz etmeliyim O’na! Ama bu boş bir gayret nasılsa! Bir söz sultanı işin sırrını çoktan çözmüş! “Ben Muhammed (aleyhisselamı) sözlerimle güzelleştiremedim, Ancak Muhammed (aleyhisselamın) anılması benim sözlerimi güzelleştirdi.” Bu sırra tutunarak yeniden doğumunuzu kutlar, duanızı beklerim! Gül ve çocuk (1) Göz alabildiğine uzayan susuz, kanlı, sessiz ve karanlık çölde yaşayan bedevî, sadece hayatını sürdürmek için ihtiyacı olan eşyalarını devesine yükler, konak yerinde su içtiği batak kurumadan evvel hareket etmiş olurdu. Uzun çöl içerisinde günlerce gidecek, yeni bir vaha bulacak, vahşi çöl hayvanlarının çoktan kurtlanmış suyuna ortak olmaya çalışacaktı. Onu bekleyen sadece vahşi hayvanlar olmazdı. Ya kendisinden az önce buraya yükünü indirmiş bir bedevi ile karşılaşacak ya da az sonra burayı keşfeden bir grup bedevi etrafını kuşatacaktı. Yapılacak iş belliydi. Bu suyun başında ancak güçlü olan kalabilirdi. Çölün geleneğine mahkûm olan kadın ağlamayı bilmezdi. Ya kocası kendine yeni ortaklar getirecek ya da kendisi yeni sahibinin cariyesi olacaktı. Çöl zayıfları çabuk yutar, suyun yeni sahibi kısa zamanda her şeye sahip olurdu. Bu hayatta kız doğmak en büyük suçtu. Babasına yardım edemez, su için düşmanla savaşamazdı. Babası savaşı kaybettiği zaman ise ona yüz karası olacak, mağrur zalimin elinde oyuncak olacaktı. Ya da doğarken işlediği suçun cezasını vahşî çölün ıssız bir deresinde hayatı ile ödeyecekti. Çöl bu haldeyken kâinatın şeklini değiştirecek bir nur doğuma hazırlanmaktaydı. Hira sancılıydı, sabırsızdı. Koynunda sakladığı müjdenin doğumu için Cebrail’i bekliyordu. Yetimler gözyaşlarını silecek bir el bekliyor, mazlumlar dertlerine kucak açacak şefkatli bir sine istiyor, masum kızlar, hayata tutunabilmek için vahşi kalpleri ısıtacak bir gül bekliyorlardı. Hira’dan doğan Nur ile gül devrinin başladığı günlerde Gül Sultanının kızı Zehra Betül doğdu. Asırlardır direnen çöl yenilecekti onun doğuşuyla. Gözden ırak, aç, çıplak, kızgın kum dalgalarının yuttuğu minnacık çiçekler, onun doğuşuyla vahşi çöle karşı direneceklerdi. Zehra Betül! Sen çölün sessiz kurbanlarına ışık oldun! Sen ölmüş kalplere hayat ve sevgi oldun!. Hira’dan doğan Nur her şeyi kendine mahkûm eden vahşi çölü yendi. Rabb’in kelamı gökten yeryüzüne inmiş, vahşetleri yakmış, karanlıkları aydınlatmış, kalplerde tutuşturduğu iman ateşi, güneşin hararetini söndürmüştü. Zehra Betül sen doğdun! Tam vaktinde geldin! Sen O’ndan bir parçaydın. İnsanlığa sevgiyi öğreten zatın ciğer paresiydin! Cennette yetişen bir gül gibi baban başını koklar “bu benden bir parçadır” derdi. Çöl sevmeyi o zaman öğrendi. Kalpler sağnak sağnak merhamet indiren Zatın nuruyla yeniden dirildi. Senden sonra doğan bütün küçük çiçekler, artık gönüllerin süsüydü. Minnacık yanaklarındaki tebessüm sanaydı. Sana minnettar idiler. EN SEVGİLİ VE GÜL ŞEHRİ Bütün güller Medine gülünün kokusunu taşırlar. Gülistandır O’nun şehri, gülşendir, gülzârdır. O gül dalıdır, dünyanın bütün şehirlerine gül dağıtır. O’na gelenler solmaz bir gülle dönerler memleketlerine. Gül Muhammed Aleyhisselam’ın teridir aslında...! O’nun temiz ruhunun gıdası gül kokusudur. Medine sokaklarından geçmişse gül kokusu sarar bastığı yerleri. Gelip geçenler ‘Gül Padişahı! En Sevgili buradan geçmiş’ derler. Gelinlik kızlar O’na gelirler gül kokan terinden birkaç damlayı çeyizlerine koymak için. Seher vaktinin saba rüzgârı ile cilveleştiği sokaklarda Habeşli Bilal’den önce küçük kız çocukları düşer yollara. Ellerinde birer sitil su, Gül Padişahının kapısına gelirler! Gül yanakları okşar, gül tenli eller.
Sonra sitile uzanır gül dalı parmaklar. Misk u amber kesilir Gül Şahının ellerini öpen sular! Küçücük adımlarla evlerine dönerken gül yanaklı küçük kızlar, Medine gül şehri olur köşe bucak serpilir sular. Her sabah gül Padişahının şehrinde aynı telaş yaşanır. Bu manzarayı kıskanır gökte yıldızlar. (2) GÜL NE KIŞTA NE HAZANDA SOLARDI Yerleri ve gökleri yaratan Rabbin son elçisiydi O. Kur’an onu tarif ederken “size karşı çok merhametli rauf ve ihsan etmeyi çok seven kerim bir peygamber” diye tarif ediyordu. Rabbi ile başbaşa kaldığı uzun gecelerde ona kulak verenler “ey Rabbim ümmetim, ey Rabbim ümmetim” diye inlediğini işitirlerdi. Yüreği bütün varlık âlemini kaplamış, her bir mevcudun ibadetini kendi ibadeti gibi toplamış, kainatta eseri görülen umumi Rububiyete karşılık vermek için yükseldiği Mirac’ta alemlerin Rabbine arzetmişti. Huzurda yine “ümmetim ümmetim” diye inledi. Allah u tealanın ihsan ettiği nuraniyet ile ümmetinden her bir ferdin saadetiyle mesut, her bir canlının elemi ile me’yus olurdu. Ümmetine nasıl da düşkündü. Sevdi mi ne kadar samimi sever, acıdı mı ne kadar yürekten acırdı. Ağladı mı ne kadar içten ağlardı!. Bütün ömrü acılar, mücadeleler, yoksulluklar içinde geçti. Üç öğün üst üste karnı doymamış, istirahat içinde, yün bir döşek üzerinde yatmamıştı. Çabucak ihtiyarlayıverdi. 63 yıllık ömrünün son senelerinde teheccüd namazlarını oturarak kılabilir haldeydi. Sevenleri ondan önce ayrıldılar dünyadan. Çok sevgili eşi Hz. Hatice gideli yıllar olmuştu. Alllah ve Rasülünün aslanı Hz. Hamza, Uhud’da sonsuzluğa kavuşmuştu. Erkek evlatlarının ardından birer birer kızları da gitmişti. Bir tek Hz. Fatıma kalacaktı geriye. Ömrünün son yıllarında nübüvvet ağacı bir gül daha açmıştı. Mısır kralı Mukavkıs’ın kendine hediye ettiği cariyesi Mariye anneden bir erkek çocuğu olmuştu. Ona dedesi İbrahim’in adını verdi. Hemen her gün İbrahim’i sütannesinin evinde ziyaret ederdi. Onu kucağına alır sever, diğer eşlerine gösterir “oğlumu nasıl buldunuz” diye sorardı. Bu mutluluk uzun sürmedi. Bir gün Aleyhisselam oğlu İbrahim’i sol uyluğu, torunu Hüseyin’i sağ uyluğu üzerine oturtmuştu. O sırada Cebrail geldi, “Allah teâlâ bu iki çocuğun birini almak murad etti. Sen birini tercih et” buyurdu. Hz. Peygamber Hüseyin’i tercih etse hem kendi yanacak, hem Fatma’nın ciğeri yanacaktı. Fatma’ya kıyamadı. İbrahim’i tercih etti. İbrahim vefat eti. Hüseyin her ne zaman onun yanına gelse “Merhaba ey uğruna oğlumu feda ettiğim, hoş geldin” derdi. İbrahim sütannesi Ümmü Seyf’in evinde bir yıl kadar yaşadı hicretin onuncu senesinde vefat etti. Ardından “Ey İbrahim, ölüm Allah’ın emri olup biz de yakın zamanda sana kavuşacak olmasaydık senin için daha fazla feryat figan edecektim. Göz ağlar kalp mahzun olur, Rabbimizin razı olduğundan başka söz söylemeyiz. Ey İbrahim senin firakınla mahzunuz” diyebildi sadece.(3) GÜLÜN KALBİNE DÜŞEN ATEŞ Gül nesli âleme Zehra Betül’den yayılacaktı. Gül dalı kendisine emanet edilen söz tohumlarını birer birer tomurcuk edip Gül Padişahının kucağına veriyordu. Gülün iki adıydı artık Hasan ile Hüseyin! Ah ne var ki O yüce şefkat henüz kucağına aldığı, daha doya doya koklayamadığı Hüseyin’in katledileceğini öğrendi. Ey şefkatli Nebi! Ey cömert Rasül! Nasıl da dayandı kalbin? Gözyaşlarındaki sır neydi. Beyaz kundağı ile gelen Hüseyin’e baktıkça, Kerbela toprağına düşmüş, yaralarından kanlar akar gördüğün vücuduna nasıl dokunabildin? Onu kardeşi Hasan ile güreşirken ya da sokakta sırtında gezdirirken Kerbela’yı nasıl unutabildin? Candan aziz bildiğin Zehra’ndan bunu nasıl saklayabildin? Ben şehadet ederim ki sen Allah’ın hak Rasülüsün. Bu acıya bir peygamber yüreği dayanır çünkü. Bu yükü bir peygamber kalbi taşır ancak. Esma bt. Umeys öyle anlatmıştı hani: “Hasan’ın doğumundan bir yıl sonra Hüseyin dünyaya geldi. Onu beyaz bir hırkaya sardım, Allah’ın Rasulüne götürdüm. O Hüseyin’in sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okudu. Sonra onu bağrına bastı ağladı. Ben ‘niye ağlıyorsun ya Resulallah?’ dedim. ‘Oğlumun haline ağlıyorum, benden sonra onu isyankâr, zalim bir taife katledecekler, onlara şefaatim yetişmeyecektir’ buyurdu. Sonra ‘Esma bu sırrı Fatma’ya söyleme o henüz doğum yaptı’ dedi.”(4) GÜL PADİŞAHI GİTTİKTEN SONRA Sen bütün güllerini yetim bırakıp gittin Efendim. Cennet çiçeklerin yanakları ellerine öksüzdü şimdi. Adın dudaklardan sürgün! Kara kıvırcık gözler bir daha gülümseyemedi ardından! Hiç birini sevemedik senin sevdiğin kadar. Yoksulluğun içimizde büyürken cihanı kapkara bir vahşet sardı ardından. Şimdi güllere düşman ülkeler vardı. Şimdi güllere düşman anneler vardı. Sana geleceğiz efendim. Gül şehri Medine’ne geleceğiz. Dostları uğurladığımız yerde hasretini paylaşacağız, göç mevsimlerinde. Bizden gurbete gidenler sana koşarlar. Ak giysilere bürünmüş, yorgun kervanları, sana kavuşma ümidi taşır susuz vahalarda. Gün gelir limanlar dolar taşar gurbet yolcularınla! Bütün umutlarımızı sana göndeririz her mevsim. Dualar selamlar göndeririz adına adanmış gözyaşıyla ağarmış şafaklarda. Sen umudusun gurbete düşmüş duaların! Sana kavuşma umudu tatlılaştırır acılarımızı! Sana kavuşma umuduyla uğurlarız bir daha dönmeyecek yolcuları! Sana geleceğiz Efendim hazan vurmuş güllerinin tutup elinden! Anne olamamış rahimlerde parçalanan tomurcuklarla! Ruhsatsız otel odalarında unutulmuş, Batı başkentlerinde parklara bırakılmış masumlarla! Dünyanın bütün güllerini toplayıp kapına geleceğiz Efendim! Bağdat’tan Bosna’ya gül yanaklardan dökülmüş kanlarla! “Gül kokan ellerini öpmeye geleceğiz” Güllerini daha doğmadan kıran anneleri Şafak vakti bombalanan toprak evleri Yalnızca sana şikayet edeceğiz. DİPNOTLAR: 1- Daha önce kaleme aldığım bu yazıyı yeniden toparlayıp kutlu doğumunuzu kutlamak istedim! Kabul edilmesi dileğiyle (RB) 2- Müslim, Fezâil 80, (2329). Hasaisü’l Kübra, Celaleddin Suyutî, 1/115 3- Buhârî, Cenâiz 44 4- Rudanî, nr. 8807
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güllerRep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
Konu: Geri: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Çarş. Şub. 24, 2010 11:53 am
Gürsel ARIKAYA tarafından hazırlanan kutlu doğum slaytları:
Konu: Geri: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Çarş. Şub. 24, 2010 8:13 pm
Hristiyan bir bayan, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü ve müslümanlar için bu günün önemi hakkında sormaktadır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününün, müslümanlar için önemi nedir? Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum günü, ne zaman ve nasıl kutlanır?
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Birincisi:
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-, Allah'ın elçisi olup insanların hepsine birden gönderilmiştir. Allah Teâlâ insanları, onun vesilesiyle şirk karanlığından çıkarıp îmân nuruna ileterek kurtarmış ve onların ellerinden tutarak onları dalâletten hidâyete ve dosdoğru yola iletmiştir.
Bu soru, sizin için, İslâm dîni hakkında geniş çaplı araştırma yapmanıza bir başlangıç oluşturmasını, İslâm dînini tanımanızı ve onun hakkında birçok yeterli bilgiyi okumanıza vesile olmasını ümit ederim.
Bu hanîf dîn İslâm hakkında daha fazla bilgiye sahip olabilmeniz için Kur'an-ı Kerim tercemesi (meâli) elde etmeye gayret etmelisiniz. Hiç şüphe yok ki bu dîne girdiğiniz zaman İslâm'da bize kız kardeş olmakla mutluluğumuz kat be kat artacaktır.
İkincisi:
İslâm'da ibâdetler, büyük bir esas (temel) üzerine kurulmuştur. O esas ise şudur:
Allah -azze ve celle-'nin, kitabı Kur'an-ı Kerim'de meşrû kıldığı ile Peygamberi ve Elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in getirdiği sünnetten başka bir şeyle Allah Teâlâ'ya ibâdet etmek, hiç kimseye câiz değildir.
Her kim, Allah -azze ve celle-'ye, Allah Teâlâ'nın ve Elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emretmediği bir şeyle ibâdet ederse, şüphe yok ki Allah -azze ve celle- o şeyi ondan asla kabul etmez.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bize bunu şu hadisi ile haber vermiştir.
Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki
"Her kim, bu işimizde (dînimizde) onda olmayan bir şeyi ona ihdâs eder (açık veya gizli Kur'an ve sünnette aslı olmayan bir şey getirir)se, o ihdâs ettiği şey, kendisine reddolunmuştur (bâtıldır)." (Buhârî ve Müslim).
Bu ibâdetlerden birisi de, bayramlardır. Zirâ Allah -azze ve celle- kutlamamız için bize iki bayramı (Ramazan bayramı ile Kurban bayramını) meşrû kılmıştır. Bu iki bayramın dışında bir bayramı kutlamak, câiz değildir.
Bu konuda (486) nolu sorunun cevabına bakabilirsiniz.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğduğu günü (Mevlid-i Nebevî'yi) kutlamaya gelince, bilinmesi gerekir ki, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bize bu günü kutlamayı meşrû kılmamış, kendisi de bu günü kutlamamıştır. Aynı şekilde ashâbı da -Allah onlardan râzı olsun- bu günü kutlamamışlardır. Halbuki onlar, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i bizden daha fazla seviyorlardı ama bununla birlikte onlar bu günü kutlamamışlardır. Bu sebeple biz, Allah -azze ve celle-'nin, Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emirlerine uymamızı emretmiş olduğu emrine uyarız.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur
((... وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا ...)) [ سورة الحشر من الآية: 7 ]
"Rasûl size neyi verdiyse (hüküm olarak neyi meşrû kıldıysa) onu hemen alın.Neyi de (almaktan veya yapmaktan) yasakladıysa ondan hemen vazgeçin." (Haşr Sûresi: 7).
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur
((... فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْدِي فَسَيَرَى اخْتِلافًا كَثِيرًا، فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الْمَهْدِيِّينَ الرَّاشِدِينَ، تَمَسَّكُوا بِهَا وَعَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ، وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الْأُمُورِ، فَإِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ، وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلالَةٌ.)) [ رواه أبو داود وصححه الألباني في صحيح أبي داود ]
"Zirâ sizden her kim, benden sonra yaşarsa, (dînde) çok ihtilaflar görecektir. Bu sebeple benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolu bulmuş râşid halîfelerimin sünnetini alın ve onlara, azı dişlerinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın. (Dînde aslı olmayıp) sonradan çıkarılan yeniliklerden sakının. Çünkü (dînde) sonradan çıkarılan her yenilik, bid'attir.Her bid'at, dalâlettir (sapıklıktır).Her dalâlet (in sahibi) de, ateştedir." (Ebu Davud rivâyet etmiş, Elbânî de 'Sahih-i Ebî Davud; hadis no: 3851'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sevgisini açıklayan şeylerden birisi de, emrettiği ve yasakladığı her işte ona uymak ve itaat etmektir.İşte bunlardan birisi de doğduğu günü (Mevlidi-i Nebevî'yi) kutlamamak sûretiyle kendisine uymak ve itaat etmektir.
Bu konuda (5219) ve (10070) nolu soruların cevaplarına bakabilirsiniz.
Bir kimse, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğduğu günü yüceltmek ve ona saygı göstermek istiyorsa,onun yerine başka bir şer'î seçenek (alternatif) getirmelidir: İşte o seçenek de, (nâfile olarak tutulan) Pazartesi günü orucudur. Bu oruç, sadece Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğduğu güne özel değildir. Aksine her Pazartesi günüdür.
Nitekim Ebu Katâde el-Ensârî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, Pazartesi günü orucu hakkında sorulunca o şöyle buyurmuştur:
- O günde (Pazartesi günü) dünyaya geldim (doğdum) ve o günde (Pazartesi günü) bana vahiy (Kur'an âyetleri) inmeye başladı." (Müslim; hadis no: 1987).
Perşembe günü ise, amelelr kaldırılır ve Allah Teâlâ'ya arz edilir.
Sözün özü:
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamayı, ne Allah -azze ve celle-, ne de Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- meşrû kılmıştır. Dolayısıyla müslümanların, onun doğum gününü (Mevlid-i Nebevî'yi) kutlamaları câiz değildir. Aksine Allah Teâlâ'nın emrine boyun eğmeleri ve Elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emrine itaat etmeleri gerekir.
Allah Teâlâ'dan sizi hidâyete ve dosdoğru yola iletmesini niyâz ederiz.
Allah Teâlâ en iyi bilendir.
Muhammed Salih el-Muneccid
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güllerRep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
Konu: Geri: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Salı Mart 02, 2010 1:46 pm
Doğru dedin kardeşin Ameller niyetlere göredir. Allah teala Takeddes Hazretleride en iyi bilendir. Niyetimizi ve size acıklamalarımızı yaptığımız halde hala yazıyorsunuz. Rabbim niyetinize göre muamele yapsın size.O'na havale edildiniz. Selametle.
HaZaN
Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : HaZaNRep Gücü : 656
Konu: Geri: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Perş. Mart 04, 2010 2:14 pm
Rahman c.c. razı olsun... emeğine ve yüreğine sağlık..
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güllerRep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
Konu: Geri: Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler... Perş. Mart 04, 2010 3:43 pm
Ecmain olsun kardeşim.
Kutlu Doğum sahibinden, yaşayışımıza yön veren sözler...