Gürkan Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : Gürkan Rep Gücü : 145 Nerden : Aksaray
| Konu: Başkaları hakkında kötü düşünmek Ptsi Mayıs 17, 2010 4:55 pm | |
| Herhangi bir kimse hakkında kesin olarak bir şey bilmeden, o kimseyi kötü bilmek ve öyle karar vermek, kötü huylardandır. Böyle düşünmek, haramdır ve büyük günahlardandır. Zira Kur'an-ı kerimde bir âyet-i kerimede mealen; (Ey iman edenler, suizan etmekten kendinizi koruyun! Zannetmenin bazısı günahtır) buyurulmaktadır.
Resulullah efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde; (Suizan etmeyiniz! Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayınız, kusurlarını görmeyiniz, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyiniz, birbirinizi çekiştirmeyiniz, kardeş gibi birbirinizi seviniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, yardım eder. Onu kendinden aşağı görmez) buyurmuşlardır.
Herhangi bir Müslümanın günah işlediğini zannetmek, muhakkak o yapmıştır veya zaten ondan böyle şeyler beklenirdi gibi zan ve tahminlerde bulunmak, suizan olur ki, büyük günahlardandır. Böyle günahlar yalnız tevbe etmekle affolmaz. Zira bu gibi günahlara kul hakkı da girmektedir. Bunun için tevbe ile beraber, helalleşmek de lazımdır. Kalbe gelen bazı kötü düşüncelere uygun olarak söz söylenmedikçe veya hareket edilmedikçe suizan olmaz.
Başkaları hakkında kötü düşünmek ve onları kötü bilmek haram olduğu gibi, insanların kötü düşünmesine sebep olacak söz ve hareketlerde bulunmak da, uygun değildir. Bir gün Peygamber efendimiz, sokakta hanımı ile konuşurken, yanlarından geçmekte olan kimseye; -Bu konuştuğum kadın, benim hanımım Safiye'dir, buyururlar. Bunun üzerine o kimse; -Ya Resulallah, sizden de mi şüphe edilir? diye arzedince, Resulullah efendimiz; -Kan, insanın damarlarında dolaştığı gibi, şeytan da insana nüfuz eder, kalbine şüphe sokar, buyurdular.
Hazret-i Ömer'in halifeliği zamanında da bir gün bir kimse, bir kadınla sokakta şüphe uyandıracak şekilde konuşuyordu. Hazret-i Ömer, bu durumu görünce, o kimseye yaklaştı ve öfkeli bir şekilde bakmaya başladı. Hazret-i Ömer’in bu bakışlarından vaziyeti anlayan adamcağız; -Efendim bu kadın yabancı değil, benim hanımımdır, dedi. Bunun üzerine hazret-i Ömer; -Mademki bu kadın senin hanımındır, öyle ise ne diye şüpheyi üzerinize çekecek şekilde konuşuyorsunuz? diyerek o kimseyi azarlamıştır.
İslam âlimlerinden bir zat da, talebelerine ders verirken; "Herhangi bir konuda, alamet ve işaretlere bakarak hemen kesin hüküm vermek doğru değildir. Böyle yapmaktan sakının, hemen kesin hüküm vermeyin!" diyerek şöyle bir misal verir: "Mesela evinize girerken, bir köpeğin, burnunda yoğurt bulaşığı olduğu halde evden çıktığını görseniz, eve girdiğinizde de yoğurt kabında köpeğin burnu girecek kadar bir çukurluk bulunsa, yine de bizzat gözünüzle görmediğiniz için veya başka gören olmadığı için "Muhakkak bu köpek, bu kaptaki yoğurda burnunu sokmuştur" diyerek kesin bir hükümde bulunmayın!" diye anlatır.
Talebelerden birisi, kalbinden, hocasının bu anlattıklarına itiraz ederek, "Bu köpeğin bu yoğurda burnunu soktuğu apaçık meydanda iken, niye kesin hüküm verilmezmiş?" diye düşünür. Hocası, talebenin bu düşüncesini anlar fakat bir şey söylemez.
Bir zaman sonra, bu talebe, şehrin kenarında bulunan evinin yakınındaki ağaçlıkta bir hayvan keser. O anda helaya sıkıştığı için, elindeki kanlı bıçakla çalıların arasına ihtiyacını görmek için gider. O sırada şehirde bir kişi bıçaklanmış ve bıçaklayan şahıs da kaçmıştır. Jandarmalar, kaçan katili ararken, çalıların arasında ihtiyacını gideren bu kişiyi gizlenir halde görünce şüphelenip yanına varırlar. Elinde bıçak ve üzerinde kan izlerini görünce, suçlu zannı ile bu talebeyi alıp götürürler.
Talebe, her ne kadar bu işle benim bir ilgim yok dediyse de, elindeki bıçak ve üzerindeki kan izleri, cinâyet zanlısı olarak, nezarete atılmasına sebep olur ve mahkemeye çıkarılır. Zamanın kadısı yani hakimi, bu talebe hakkında yapılan ithamları ve talebeyi dinledikten sonra;"Her ne kadar zan altındaki bu şahısın, çalılıklar arasında gizlenmesi, elinde bıçak ve kan izlerinin bulunması sebebiyle hadiseyi onun işlediği şüphesini kuvvetlendiriyorsa da, onu, ölen kimseyi bıçaklarken bizzat gören şahit olmadığı için beraatına karar verilmiştir" der.
Talebe, suizan etmenin cezasını, birkaç gün nezarette kalarak, ucuz atlatmış olur. Alamet ve işaretlere bakarak karar vermenin doğru olmayacağını anlar ve hocasına yaptığı suizannına da tevbe eder.
Netice olarak, Şemseddin Sivasi hazretlerinin buyurduğu gibi: "Allahü teâlânın emri üzere kimseye suizan etmemeli, hüsn-i zanda bulunmalıdır. Zira hiç kimseyi araştırmak ve teftiş etmekle vazifeli değiliz.”
Allahü teâlâya hüsn-i zan etmeli Sadece insanlara karşı değil Allahü teâlâya karşı da suizanda bulunmaktan çok sakınmalıdır. Mesela, bir kimsenin, günahlarının af olmayacağını zannetmesi, Allahü telaya karşı suizan olur. Halbuki Allahü teâlâ, şartlarına uygun olarak yapılan her tevbeyi kabul edeceğini ve her türlü günahı affedeceğini bildirmiştir. Bunun için, Cenab-ı Hakka karşı her zaman hüsn-i zan etmeli, tevbemi kabul eder ve beni affeder diye düşünmeli, bu şekilde inanmalıdır. Zira hadis-i kudside; (Kulum beni nasıl zannederse, ona zannettiği gibi muamele ederim) buyurulmuştur.
Tevbesinin ve duasının kabul edileceğini ümit ederek tevbe eden kimseyi de, Allahü teâlâ affeder. Hadis-i şerifte; (Yemin ederim ki, Allahü teâlâ, kendisine hüsn-i zan ederek yapılan duayı, elbette kabul eder) buyuruldu.
Peygamber efendimiz, ölüm halinde olan bir gence; -Kendini nasıl hissediyorsun? diye sual ettiği zaman, o genç; -Efendim, günahlarımdan korkuyorum, ancak Allahü teâlânın af ve merhametinden de ümidimi kesmiyorum, diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz; -Bu korku ile ümit, şu ölüm anında kimde bulunursa, Allahü teâlâ, ona umduğunu verir ve onu korktuğundan emin kılar, buyurdu.
Kadi Yahya bin Eksem hazretleri vefat etmişti. Bir kimse onu rüyada görüp halini sorduğunda, cevap olarak buyurdu ki: "Allahü teâlâ bana; -Ey ihtiyar, bu halin nedir? diye sual edince, beni büyük bir korku kapladı. Ben de; -Ya Rabbi, bana dünyada böyle bildirmediler, dedim. Cenab-ı Hak: -Nasıl bildirdiler? buyurunca, ben de ravilerin ismini sayarak, "Ben Müslüman olarak saçı sakalı ağaran kuluma azap etmekten haya ederim" buyurduğunu bildirdiler, dedim. O zaman Rabbim bana; "Sen ve raviler sadıksınız. Ben de seni mağfiret ettim" buyurdu" diye bildirmiştir.
İsrailoğullarından bir kimse, insanları Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşürür, onlara hep zorluk gösterirdi. Kıyamet günü Allahü teâlâ bu kimseye; (Sen kullarıma rahmetimden ümit kestirdin. Bugün sen de rahmetimden mahrum kaldın) buyuracak buyuruldu.
Bir Müslümanın ölümü yaklaştıkça Allahü teâlâya olan hüsn-i zannının kuvvetli olması lazımdır. Yani ben her ne kadar günahkâr isem de Allahü teâlâ beni affeder diye ümit etmelidir! Nitekim hadis-i şerifte; (Sizden biriniz ölürken mutlaka Allahü teâlâya hüsn-i zan etmelidir) buyuruldu. Başka bir hadis-i şerifte de; (Allahü teâlâ buyurdu ki: Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl zannederse öyle bulur) buyuruldu.
Müslüman, suizan sahibi değil, hüsn-i zan sahibi olmalıdır. Hüsn-i zan, suizannın tersidir. Bir kimseyi iyi zannetmektir. Hüsn-i zan edileceklerin başında Allahü teâlâ gelir. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlâya hüsn-i zan etmek ibadettir) buyuruldu.
Allah’ın rahmetinin, affının bol olduğunu bilmelidir. Günahlarımız çok olsa da Allahü teâlânın affedebileceğini düşünmek hüsn-i zan olur. Kur'an-ı kerimde bir âyet-i kerimede mealen; (Ey günahı çok olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah günahların hepsini affeder. O sonsuz mağfiret ve nihâyetsiz merhamet sahibidir) buyurulmaktadır.
Netice olarak, yakînen bilmeden ve gözle görmeden hiç kimse hakkında kötü düşünmemeli ve o kimseyi kötü bilmemeli, hüsn-i zan etmeli, yani onun hakkında iyi düşünmelidir. Başkası hakkında kötü düşünmek uygun olmadığı gibi, başkalarının yanlış ve kötü düşünmelerine sebep olacak davranış, söz ve hareketlerde bulunmak da uygun değildir. Bundan da sakınmak gerekir. Ayrıca Allahü teâlâya da hüsn-i zan etmeli yani benim günahlarımı ne kadar çok olsa da tevbe ettiğim zaman affeder ve beni bağışlar diye düşünmeli ve bu şekilde inanmalıdır. | |
|
Selsebil Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : islamgezginleri Rep Gücü : 1396 Nerden : Topraktan
| Konu: Geri: Başkaları hakkında kötü düşünmek Ptsi Mayıs 17, 2010 4:59 pm | |
| Allah razı olsun bilgilendirici paylaşımın için kardeşim... | |
|