Kasım 2024 | Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|
| | | | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | | Takvim |
|
ONLİNE HAC REHBERİ | |
3D MEKANLAR | | |
|
| Peygamberimiz (s.a.v)yaşantısından anılar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Peygamberimiz (s.a.v)yaşantısından anılar C.tesi Ocak 09, 2010 3:08 pm | |
| ] [/size]Her Duası Kabul Edilen Çocuk Peygamberimizin daha küçük yaşlardayken yaptığı dualar bile Allah tarafından kabul ediliyordu. Bu dualardan biri de “yağmur duası” idi. Cürhüme adlı biri bu olaya şahit olduğu için, daha sonraki yıllarda bunu şöyle anlattı: “O zamanlar Mekke’nin dışında yaşamaktaydım. Önce müthiş bir kuraklık görüldü. Ekinlerle birlikte sebzeler de kurudu. Bu yüzden de kıtlık ortaya çıktı. İnsanlar açlık içinde kıvranırlarken, hayvanlar da ot bulamayıp ölmeye başladı. Mekke halkından bir kısmı, yağmur yağdırması için Lât ve Uzza adıyla bilinen putlardan, bir kısmı da Menat'tan yardım istiyordu. O günlerde yolum Mekke’ye düştü. İnsanlar putlara yalvarıp dururlarken, bir ihtiyar yüksek bir sesle bağırarak: 'Ey İnsanlar! Aranızda Hz. İbrahim’in soyundan gelen bir kişi (Ebu Talip) varken, başka bir şeye başvurmak gereksiz' dedi. Bunun üzerine (Peygamberimizin amcası) Ebu Talip’e giderek yağmur duası yapmasını istediler. Ebu Talip bu teklife “hayır” demedi ve vakit geçirmeden Kâbe’ye geldi. Yanında da küçük bir çocuk vardı. O çocuğun elinden tutuyordu. Çocuğa dikkat ettim, yüzü sanki güneş gibi parıldıyordu. Ebu Talip, Kâbe duvarına dayanıp dua etmeye başladı. Ben ondan çok çocuğa bakıyordum. O küçük çocuk (peygamberimiz) parmağıyla gökyüzünü işaret etti. O sırada hiçbir bulut görünmüyordu. Hava açıktı. Biraz sonra tek bir bulut ortaya çıktı, her tarafa yayıldı. Sanki bir sel akar gibi yağmur başladı.” … Amcası Ebu Talip, o çocuğun kıymetini çok iyi anlamıştı. Bu yüzden de onu bağrına bastı. Ve son nefesine kadar, o yüce Peygambere kanat gerdi. Peygamberimiz, daha sonraki yıllarda birçok yağmur duasında daha bulundu. Ve bu duaları, ellerini indirmeden önce kabul edildi. Yüce Rabbimiz, o kıymetli Resulünün hiçbir duasını geri çevirmemişti. O Resulün (peygamberin) en büyük duası da, bütün insanların Allah’ı tanıması ve böylelikle Cennet’e gitmesiydi. (Cüneyd Suavi)
En son güller tarafından C.tesi Ocak 09, 2010 3:11 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Geri: Peygamberimiz (s.a.v)yaşantısından anılar C.tesi Ocak 09, 2010 3:08 pm | |
| Peygamberimizin (s.a.s.) DoğumuMîlâdın 571, Rebîülevel ayının 12.gecesi, (Nisan ayının 20.günü) Mekke ufukları ağarırken Peygamber Efendimiz, Hz.Muhammed-ül Mustafa Sallallâhü Aleyhi ve Sellem dünyâyı şereflendirdi. O'nun doğduğu sabah, âlem başka bir âlem oldu, cihan nurla doldu. Zirâ O'nun teşrifleri sıradan bir hâdise değildi. Bütün peygamberlerin geleceğini müjdelediği ins-ü cin'in ve melâikei kirâmın teşriflerini beklediği bir peygamberdi O.. Bu yüzden, geceler içinde benzeri yoktur. Kâinâtın en azametli hâdisesi bu gece vukûa gelmiştir. Bütün âlem bu geceyi bekliyordu. Peygamber Efendimiz'in babası Abdullah, az zaman önce vefât etmiş olduğundan, annesi Hz.Âmine hiç zahmet çekmeden dünyâya getirdiği bu nur topu çocuğu, dedesi Abdulmuttalib'e müjdeleyince, bahtiyar dede torununun doğumuna pek sevindi. Hemen bir ziyâfet vererek O'na isim koydu. Kureyş uluları; "Bu ziyâfete sebep olan çocuğa ne isim koydun?" diye sorduklarında, Abdulmuttalib; "Muhammed ismini verdim." dedi. Onlar; "Ecdâdında olmayan bu ismi vermekten muradın nedir?" diye sorunca, Abdulmuttalib; "Umarım ki O'nu yerde halk, ulvîlikler âleminde Hakk pek çok övecek" diye cevap verdi. (Zîra, Muhammed; «pek çok hamd-ü senâ olunmuş kimse» mânâsına gelmektedir.) Peygamber Efendimiz'in doğduğu gece dünyâda fevkalâde hâdiseler oldu. Şöyle ki: O devrin en büyük devleti Kisrâ'nın sarayında, mimarların mühendislerin yıkılmaz diye rapor verdiği ondört sütun çöktü. Sâvâ gölü kurudu. Mecûsîlerin uzun müddetten beri sönmeden yakıp tapındıkları ateşgedeleri söndü. Müşriklerin Kâbe üzerine koymuş oldukları putlar devrilip kırıldı. Onların, hâşâ, Allah diye tapındıkları putları küp kırığına dönmüştü. Bütün bunlar çok mühim bir şeye işâret ve beşâretti. Çünkü, Hak gelmiş, bâtıl zâil olmuştu. Hakkı telkin ve tebliğ edecek olan Kâinâtın Efendisi, Peygamberler Peygamberi, Fahri âlem, Muhammed'ül Mustafa (S.A.V.) doğmuştu. Gerçekten ilerde İran'ın saltanatı yıkılacak, Bizans İmparatorluğu dağılacak, putperestlik sönecek, küfrün bataklığı kuruyacaktı. | |
| | | güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Geri: Peygamberimiz (s.a.v)yaşantısından anılar C.tesi Ocak 09, 2010 3:09 pm | |
|
Rasûl-i Ekrem: Uzuna yakın orta boylu, iri kemikli, iri yapılı, güçlü kuvvetli, biçimli bir insandı. Cildi yumuşak, teni kırmızı-beyazdı. Kirpikleri siyah ve uzun, gözleri kara ve büyücek, iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakındı. Saçları ne dümdüz, ne de kıvırcıktı. Sakalı sık ve bir tutamdı. Büyük başlı, hilâl kaşlıydı. Alnı yüksek, burnu çekme, boynu uzun, göğsü genişti. Karnı ile göğsü birdi. Şişman değildi . Zayıf da değildi. Sıkı etliydi. Ayaklarının altı çukurdu, düz değildi . Gözleri uzağı görür, kulakları uzaktan ses alırdı. Ağzı genişçeydi. Dişleri sıktı. Yüzünün bütün çizgileri görülürdü. Omuzları etli, omuz kemikleri enliydi: (631).
Hâsılı Rasûl-i Ekrem diğer Peygamberler gibi âzası tamdı ve mükem-meldi (632). Fakat, onların en güzeliydi. Güzel yüzlüydü. Güzel vücutlu idi.
Cevdet Paşa der ki: "Rengi ne kireç gibi ak, ne de karayağız, belki ikisi ortası ve gül gibi kırmızıya bakar, beyaz ve berrak, mübarek yüzünde nur parlardı. Gözlerinin akında bile kırmızılık vardı. Dişleri inci gibi parlar, söylerken Onun dişlerinden nur saçılır, gülerken ağzı bir lâtif şimşek gibi ziya saçarak açılırdı.
Vefatında saçısakalı henüz ağarmaya başlamıştı". (633). Meddâh-ı Ra-sûl: Hassân ibni Sâbit-il-Ensârî'rim meşhur kıt'asını: (634) onüç asır sonra "M. Nuri" adında bir Türk şairi şu suretle Türkçeye çevirmişti: "Görmedi asla dîdeler senden güzel bir kimseyi Doğmadı hiç bir kadından senden ecmel Yâ Nebi! Ayb ü noksandan müberradır vücûd-i akdesin Arzun üzre yaratmış gûya Yezdan seni." Ashâbdan Hazreti Câbir: - Peygamberin yüzü güneş gibi, ay gibi parlaktı. Mehtaplı bir gecede bir kere Peygamberimizin, bir kere de ayın yüzüne baktım. Resulün yüzü daha çekiciydi." demişti. İki omuzunun arasında "Nübüvvet Hâtemi" vardı. Fakat, bu "Nübüvvet Mühürü" bir güvercin yumurtası kadar kırmızı bir gudde (beze, yumruca) idi. Siyah benler bir araya gelerek uzun kıllı bir ben oluvermişti: (635).
| |
| | | | Peygamberimiz (s.a.v)yaşantısından anılar | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |