Geleceğin emniyet ve güven üzerine kurulması, geçmişin iyi bilinip tanınmasına, hissedilip ruhlarda korunmasına bağlıdır.
İnsan, düşünce dünyasına göre şekillenen bir varlıktır. O, nasıl düşünüyorsa, istidadı ölçüsünde, öyle olmaya namzettir. İnsan, belli bir düşünceye göre, eşya ve hadiselere bakışı devam ettiği sürece, karakter ve ruh yapısı itibariyle, yavaş yavaş giderek o düşünce çizgisinde bir hüviyet kazanır.
Yarla hemdem olmayan hicrandaki azabı bilemez.
İnsan bir şeye kendini kaptırdığı ölçüde, yavaş yavaş o şeyin tesirine girer ve onda fani olur.
Her türlü muvaffakiyetin ilk şartı iman ve mücadele gücüdür.
İnsan imtihanlarla saflaşır ve özüne erer. Hayat, imtihanlar sayesinde yeknesaklıktan kurtulur ve renklilik kazanır. Ruh imtihan gördüğü nisbette olgunlaşır ve büyük işleri göğüsleyebilecek hale gelir. Geçirilen imtihanın ağırlığı ve soruların terleticiliği nisbetinde, ferd, insanlık mektebinde sınıf geçmeye ve yükselmeye başlar.
Ruhunu inançla yükseltip, gönlünü faziletlerle donatanlara ne mutlu.
Çile, yüce hedeflere varmanın ve yüksek neticeler elde etmenin tek yoludur.
Her doğuş bir ölümün ve her ölüm de yeniden bir doğuşun habercisidir.
İnsan herhangi bir ideale, inandığı ölçüde gönül verir ve alâkadar olur.
Sebeplere riayet bir mükellefiyet ve vazife; neticenin, Allah'ın elinde olduğuna inanmak ise tevhiddir.
Hak yolunda, millet yolunda çekilen sıkıntılar kadar insanı günahlardan arındıran, ulvileştiren ikinci bir şey daha yok gibidir.
Hizmet ve himmetin en küçüğü dahi mübecceldir ama, büyük himmetlere ihtiyaç hissedildiği bir yerde mini gayretler gerçek hizmete ihanettir.
Ruhu kanatlandırıp pervâz ettirecek ve kalbi dâima canlı tutacak tek şey, Yaratıcı'nın hoşnutluğu düşüncesidir.
İman bir bütündür tecezzî ve inkısam kabul etmez.
Allah, kolu kanadı kırıkların melcei ve menceidir. O, ibadet edenlerin Ma'bududur. O, dertlilerin dermanı, yaralı gönüllerin derdinin şifasıdır. O, kâinatın nuru ve ziyasıdır. Her şey O'nunla hallolur. O'nu bulduğun zaman, hâdiselerin senin başına getirdiği dağdağalardan, sıkıntılardan, belâ ve musibetlerden kurtulursun.
İnsan, hür değilse insan da değildir. Esir insana insan denemez. zindandaki bir insana da insan denemez. Kefere ve fecerenin sultası altında, onların müsaade ettiği hayatı yaşama, onların müsaade etmediği hayatı yaşamama gibi bir zillet içinde bulunmak da insanlık demek değildir. Böyle insanlıktan Allah'a sığınırız. Böylesi bir hayata razı olanları da Allah ıslah eylesin.
İnsan, iradesiyle insandır.
Cihad, insanın kendi özüne ermesi veya insanların özlerine erdirilmesi ameliyesidir. Bir bakıma cihad insanın yaratılış gayesidir.
İnsanın kusurlarından sıyrılmasının ilk yolu, kusurun kusur olarak bilinmesidir. Bu bilmeyi bir ürperti takip etmilidir ki, insan kusurlarından kurtulmayı becerebilsin.
İki isbat edici, binlerce nefy ve inkâr ediciye tercih edilir.
Düşünce bir tohum, davranışlarımız onun tomurcukları, sevinç ve kederlerimiz de meyveleridir. "Güzel gören güzel düşünür;" güzel düşünen, ruhunda iyi şeylerin tohumlarını inkişaf ettirir ve sinesinde kurduğu cennetlerde yaşar gider. Herkesten ve her şeyden şikâyet eden, etrafına, ruhunda kurduğu karanlık dünyaların, ziftli menfezlerinden bakan karanlık ruhlar ise, hiçbir zaman iyiyi göremez, güzel düşünemez ve hayatlarından lezzet alamazlar.
Milleti kurtarma ve yüceltme gibi yüksek duygularla yola çıkanlar, her şeyden önce fıtrat kanunlarıyla zıtlaşmaya düşmekten tir tir titremelidirler. Tabiat kanunları, Yaratıcının nurlu ve hikmet dolu bir kitabı olarak, her zaman başvurulması iktiza eden bir ibret dershanesidir.
Gerçek saadet, insan zihninin dağınıklık ve perişaniyetten kurtarılması, insan kalbinin itminan ve istirahata ermesinden ibarettir.
Muhit ve zamanın getirdiği ihtiyaç ve zaruretlere karşı lâkayd kalan veya inat gösterenler, zamanın insafsız paletleri altında ezilip giderler de, feryatlarına kulak veren bile olmaz.
Her millet, kendi ruh ve kabiliyetine uygun, kendi düşünce ve inancı çizgisinde müessese ve teşkilât ister.
Bir insanın tavır ve davranışlarındaki intizam, onun ruh ve fikir intizamından meydana gelir. Hareketlerindeki ledünnîlik ise vicdanının ötelere açık olmasından.
Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir ve mülkünde yalnız mülk sahibi tasarrufta bulunabilir.
İnsan, sevdiğini onu tanıdığı nisbette sever.
Tenasüb-ü illiyet prensibine göre kuvvetler arasında dengenin bulunmadığı zamanlarda, teknik davranmakta zaruret vardır.
Fert, ümitle varlığa erer; toplum onunla dirilir ve gelişme seyrine girer. Bu itibarla, ümidini yitirmiş bir fert var sayılamayacağı gibi, ümitten mahrum bir toplum da felç olmuş demektir.
Kendini yenileme devamlı var olabilmenin ilk şartıdır.
Meşakkat mükâfata esastır.
Cumhuriyet geniş katılımlı ve herkesin memnun olacağı bir sistemdir.
Günlük meselelerle çok meşgul olan insan, başka meselelere karşı gabîleşir.
Ümit her şeyden evvel bir inanç işidir. İnanan insan ümitlidir ve ümidi de inancı nisbetindedir.
Ümit, insanın kendi ruhunu keşfetmesi ve ondaki iktidarı sezmesinden ibarettir. Bu sezişle insan, kâinatlar ötesi Kudret-i Sonsuz'la münasebete geçer ve onunla her şeye yetebilecek bir güç ve kuvvete ulaşır. Bu sayede, zerre güneş; damla derya; parça bütün ve ruh kâinatın bir soluğu haline gelir.