Kasım 2024 | Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|
| | | | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | | Takvim |
|
ONLİNE HAC REHBERİ | |
3D MEKANLAR | | |
|
| Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar C.tesi Ocak 30, 2010 7:43 pm | |
| Fethullah Gülen | Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar | "(O) İki Doğunun ve İki Batının Rabbidir." (Rahmân, 55/17) İlk nazarda bu ayet-i kerime, iki nihaî doğu ve batının sınırlarını gösteriyor. Mesela, yazın güneşin doğup-battığı yerler ile kışın güneşin doğup-battığı yerler farklı farklıdır. Güneş yazın en nihaî noktada batıyor ve en nihaî noktada doğuyor. Kışın, en kısa günlerde de en edna noktadan doğuyor ve yine en edna noktada batıyor. O zaman her gün güneş değişik meşrikte doğuyor, "şuruk-i şems" oluyor, değişik mağripte batıyor ve "gurub-u şems" oluyor. Böylece en nihaî şuruk ve gurup açıları içinde değişik meşrikler ve mağripler bulunuyor demektir. Onun için "İki doğunun ve iki batının Rabbi" deniliyor. Evet bu mülahazaya göre, her gün için ayrı bir doğuş ve batış noktası sözkonusu olsa da nihayet sınırların zikri ile aradaki nisbî meşrikler ve mağribler, yakın oldukları kutuplara irca edilerek mesele iki meşrik ve iki mağrib şeklinde ele alınmıştır. Aslında Kur'ân-ı Kerim bütün buutları nazar-ı itibara alarak çoğul kipiyle: "Hayır hayır doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki…" (Meâric/40) demiş, esas ve mebde' olan doğu buudunun yanında, tâbi ve doğu buudunun bir devamı sayılan batı buudunu da zikretmiştir. Ayrıca burada ay ve güneşle beraber, teker teker küre-i arza göre doğup batan bütün ecrâm-ı semaviyenin şuruk ve gurub çerçevelerine de işaret edilmiş olabilir. Hatta meselenin sadece arz açısından ele alınıp onun dönüşüyle meydana gelen ihtilaf-ı metâli' ve ihtilaf-ı meğârib mülahazası da nazara verilmek için böyle bir üslup seçilmiş olabilir. Bundan başka, arzın güneşin etrafında, güneşin de kehkeşan içinde belli bir yörüngede dönerek yoluna devam etmesiyle her zaman bize geniş iki maşrik ve iki mağrib sunmaları söz konusudur ki, bu iki ilahi mekik doğrudan doğruya -diğerlerininki dolaylı yoldan olsa- bize Cenab-ı Hakk'ın hem kudretini hem de nimetini hatırlatmaktadır. Kudret, cennet ve ebediyetin teminatı olması, nimet de ruhanî ve cismanî arzu ve emellerimize cevap vermesi bakımından şükretmeyi ve nankörlüğe düşmemeyi gerektirmesi açısından, tulû ve gurubların çağrıştırmasıyla gözlerimizi her açıp kapayışta kendi kendimize: "Şimdi Rabbinizin hangi eltâfını yalan sayacaksınız?" der, şükranla geriliriz. |
| |
| | | güller Gelişmiş üye
Ruh Hali : Lakap : güller Rep Gücü : 1693 Nerden : Dünya misafirhanesinde yolcu.
| Konu: Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar C.tesi Ocak 30, 2010 7:45 pm | |
| Fethullah Gülen Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar | | "Gerçekten Senin İçin Âhiret Dünyadan Daha Hayırlıdır." (Duhâ, 93/4) Duhâ suresi Mekke'de, Efendimiz'in (sav) en sıkıntılı anlarından birinde nazil olan bir sure. Ebu Leheb'in karısı Ümmü Cemil, inkitâ-i vahy döneminde gelip Efendimiz'i (sav) -haşa- alaya alarak: "Sahibini görmüyorum, herhalde seni terketti" dedi. İşte böylesine bir atmosfer içinde Allah (cc) "Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı. Gerçekten işin sonu senin için başından daha hayırlıdır" diyerek, Rasulü'nü teselli etti. Bu ayet değerlendirilirken, eğer Efendimizin yaşadığı günler mülâhaza edilecekse, cümlenin manası; senin sonun önünden, yarının da bugününden daha hayırlı olacaktır manasına gelir. Nitekim tarihin şehadetiyle de öyle olmuştur. O'nun devrinde başlayarak O'nun ikbal yıldızı ve dava atlası her yeni gün eskiye nazaran daha bir parlamış ve daha bir renklenerek genişlemiştir. Aslında bundan sonra gelen ayet ve surelerle de Cenab-ı Hak, hep Rasulü'nü tebşire devam etmiş ve O'nun parlak geleceğini nazara vermiştir. Mesela; "Elem neşrahleke sedrek" veya "Vel Adiyat" gibi sureler, Efendimiz'in (sav) ümid kaynağı olmuştur. Nasıl olmasın ki, bugün biz bile ne zaman "Vel Adiyat"ı okusak, tozu dumana katan, harıl harıl koşan, kıvılcımlar saçan atları veya bugüne göre tankları, uçakları, onlarla şehballaşan ruh-u revan-ı Muhammediyi görür gibi oluruz. Duhâ suresinde ferdî sıkışmışlık ve bunalmışlığın arkasında, gelecek itibarıyla ve toplum plânında elde edilecek bir hakimiyet-i ruhiye çizgi çizgi tüllenmeye başlar. Ayrıca bu surede bir hüzün musikisi de vardır. Âdiyat suresinde ise, gümbür gümbür mehterin davul ve kösünün sesi duyulur gibi olur. Yani muhteva ve onun ifade ettiği manaya göre Kur'ân, harfleri, kelimeleri öylesine seçmiştir ki, buna vâkıf olan insanların kendilerinden geçmeleri ve bayılmaları söz konusudur. Ayrıca Duhâ suresindeki üslûb, psikolojik açıdan da bir hususiyet arzetmektedir. Mesela, orada Efendimiz (sav) teselli ve tesliye edilirken, önce kuşluk vaktine yemin edilmiş. Ardından geceye kasem edilerek söze başlanılmış. İşte bu mülahaza ile " Ve'd-Duha" dediğinizde, -inanın- kuşluk vaktinde güneşin şualarının, yüzünüzü-gözünüzü aydınlattığını ve sizi sevince gark ettiğini görüyor ve hissediyor gibi olursunuz. Rica ederim, aradan ondört asır geçmiş ve geçen bu sürede Kur'ân, onca ülfet ve ünsiyet ağına takılmış olmasına rağmen, bizim gibilere "Ve'd-Duha" derken bunu hissettiriyorsa, kim bilir o Nebiler Serveri neler hissetmiş ve neler duymuştur..! Duyana da, Duyurana da canlar kurban. Ayrıca bugüne göre yarının, bu hâle göre bir sonraki hâlin, şimdiki mudâyeka veya nisbî mazhariyetlere, hikmet buudlu ihtarlara nisbeten rahmet enginlikli ve kudret televvünlü geleceğin daha hayırlı olacağı hatırlatılarak ilk muhatabı itibariyle, hayatının başlangıcına göre peygamberliğinin Mekke'deki sıkıntılı günlere nisbeten Medine döneminin merkezdeki sınırlı açılıma kıyasla muhit hattındaki geniş çemberin va'di verilip, sûrî nikmet kuşağı hakiki bir nimet atmosferine çevirilerek, O Ferîd ü Kevn ü Zaman'a evvelen ve bizzat, O'nun anlayışlı müntesiplerine de sâniyen ve bi'l-araz hayırlı bir akibet muştulanıyor. Evet hem O'na hem de O'nun vefalı mensuplarına: "Vel Ahiretü hayrün leke minel ûlâ" denilerek O'nun ve hakiki ümmetinin böyle iyi hâlden daha iyi hâle, izafi hayırlardan hakiki hayırlara, imandan amele amelden ihsana, âlâmdan lezâize, mudâyakalardan ferah-feza iklimlere ve neticede uhrâlar uhrâsı olan cennet ve rü'yetullah'la noktalanan hakiki ahirete varılacağı bişareti verilmektedir. |
| |
| | | HaZaN Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : HaZaN Rep Gücü : 656
| Konu: Geri: Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar Salı Nis. 27, 2010 1:29 pm | |
| | |
| | | HiRaNuR Site Yöneticisi
Ruh Hali : Lakap : AyNuR Rep Gücü : 1000165 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar Salı Nis. 27, 2010 4:46 pm | |
| | |
| | | | Kur'ân'dan İdrake Yansıyanlar | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |