Ebu Kılâbe yoluyla Sabit ibnu'd-Dahhâk (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
"Sabit, Ebu Kılâbe'ye; Resulullah (s.a.v)'e, ağacın altında (1)bey'at ettiğini ve Allah Rasullunun şöyle dediğini haber verdi:
Kim İslam'dan başka bir din adına yalan yere kasten yemin ederse, o kimse, dediği gibi (o dinden) olur
.(2) Kim de kendini herhangi bir şeyle öldürürse, kıyamet günü (kendini öldürdüğü) o şeyle azab olunur.(3) Kişi, sahip olamadığı bir şey hususunda adakta (4)bulunamaz buyurmuştu. (Buhârî, Cenâiz 84, Eymân 7; Müslim, İmân 176-177 (110); Ebu Dâvud, Eymân 7 (3257); Tirmizî, İman 16 (238); Nesâî, Eymân 7; İbn Mâce, Keffârât 3 (2098); Ahmed b. Hanbel, 4/33, 34)

Bir rivayette ise, şu ilave yer almaktadır:


Mümin kimseye lanet etmek, onu öldürmek gibidir.(5)Herkim, mümin bir kimseyi küfürle itham ederse, onu öldürmüş gibidir. Kim kendisini herhangi bir şeyle keserse, kıyamet gününde, o şeyle kesilir. (Buhârî, Edeb 44, 73; Müslim, İmân 177 (110) )

Diğer bir rivayette ise, şu ilave yer almaktadır:

Kim malını çok göstermek için yalan yere bir şey iddia ederse, Allah, o enin malını daha ziyade azaltmaktan başka bir şey (6)yapmaz (Müslim, İmân 176 (110) )

Tirmizî'nin bir rivayetinde ise, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

Kişi, sahip olamadığı bir şey hususunda adakta bulunamaz. Mümine lanet eden kimse, onu öldüren gibidir. Bir mümini kafirlikle itham eden kişi, onu öldüren gibidir. Herhangi bir şeyle kendini öldüren kişiye, Alîah, kıyamel gününde, kendini öldürdüğü şeyle azab edecektir. (Tirmizî, İmân 16 (238) )
Bazı rivayetlerde,
Hz. Peygamber (s.a.v)'in "Sahip olamadığı bir şey hususunda..." ifadesi yer almaktadır. (Buhârî, Edeb 44; Müslim, İmân 176 (110); Nesâî, Eymân 31; Tirmizî, İmân 16 (238); Ebu Dâvud, Eymân 7 (3257) )

Genel Kaynak : 7 Hadis İmamının İttifak Ettikleri Hadisler ( Polen )


1 -
Ağacın altında yapılan bu bey'ata, "Rıdvan Bey'atı" denilir. Bu bey'at, Mekke'ye 8 mil uzaklıkta bulunan Hudeybiye'de büyük bir ağacın altında olmuştur. Bu olayın özeti şu şekildedir: Hz. Peygamber (s.a.v), hicretin 6. yılında Zilkade ayında yanında 1400 kadar sahabi olduğu halde umre yapmak amacıyla Mekke'ye doğru yola çıkmıştı. Fakat Kureşliler, Müslümanların Mekke'ye girmelerine engel olmaları üzerine Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Osman'ı, Kureyşlilerle görüşmesi için Mekke'ye göndermişti. Onun öldürüldüğü söylentileri üzerine Hz. Peygamber (s.a.v), Kureyşlilerle savaşmaya karar verdi. Bunun için sahabilerinden, ölünceye kadar savaşacaklarına ve savaş meydanından kaçmayacaklarına dair bu ağacın altında bey'at aldı. Fakat Müslümanlar ile Mekkeüler arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma, İslam Tarihİ'nde "Hudeybiye Anlaşması" olarak bilinir.

2-
Bu yeminde maksat; "Şöyle edersem kâfir olayım, Yahudi olayım..." gibi yeminlerdir. Burada tehdit ve azab bakımından mübalağaya işaret vardır. O kişinin, bu sözüyle Yahudi olacağı veya İslam'dan uzak olacağı anlamına gelmez. Hz. Peygamber (s.a.v)'İn, "Namazı terk eden kflfir olmuştur" sözü de bu şekildedir. İbn Hacer (ö. 852/1447) ve Münzirî (ö. 656/1258)'de, bu tür sözlerle yemin eden kimsenin, Yahudi ve kâfir olmayacağı doğrultusundadır. Bu tür sözler, şeriat örfünde yemin sayılır mı, sayılmaz mı? Bu sözlerin yerine getirilmemesi halinde kefaret gerekir mi, gerekmez mi meselesi ihtilaflıdır.
ibnü'l-Cevzî (ö. 597/1200)'ye göre; küfür olan dinlerden birine yemin eden kişi, kâfire benzer. İmam Şafiî (ö. 204/819} ile İmam Mâlik (ö. 179/795)'e göre; bu tür sözler yemin olmayıp bu tür bir sözde durmamak kefareti gerektirmez.
İmam Ebu Hanîfe (ö. 150/767), İmam Ahmed (6.241/795), Nehaî, (ö. 95/713), Evzâî (ö. 157/774), Sevrî (ö. 161/777) ise bu tür sözlerin yemin mahiyetinde olup bozulması halinde kefaretin gerekli olduğu görüşündedirler. Örneğin, Allah zıhar yapana kefareti emretmiştir. Çünkü zıhar, günah ve yalan bir sözdür. Anılan sözlerle yemin etmek de günahtır. Bundan dolayı kefaret gerekir. Bununla ilgili olarak 213 nolu hadise bakabilirsiniz

3-
İnsanın nefsi, mutlak olarak, kendisinin değil, Allah'ındır. Kişi, kendi nefsi hususunda istediği gibi tasarrufta bulunmaz. Ancak Allah'ın İzin verdiği şekilde tasarrufta bulunabilir. Burada insanın, kendisini öldürmesinin günahının başkasını öldürmenin günahı gibi olduğu anlatılmaktadır.

4- Bu, "Allah hastama şifa verirse, filanca kimse hür olsun" sözü gibi. Yine sahibi olmadığı halde bir köleyi azad etmek veya başkasının koyununu kurban etmek üzere adakta bulunan kişi, adağını yerine getirmesine gerek yoktur.
Burada kişi, kendisine ait bir şey üzerinde değil de, başkasına ait bir şey üzerinde tasarruf sahibi olmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla da kişi, başkasıyla ilgili adakta bulunması halinde bu adağını yerine getirmesine gerek yoktur,

5- Buradaki benzetme, günah hususundadır. Bazıları da, bunun, haram olması hususunda olduğunu söylemişlerdir. Çünkü mümini öldürmek, onu nasıl tasarruftan alıkoyarsa, lanet etmekte onu rahmetten alı koyar.

6- Bu ifade, insanın, kendinde olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme hususunda her İddiayı kapsamaktadır. Malı yok kendini zengin göstermek, soyunu büyük tanıtmak, alim değilken alim görünmek gibi.