Yedi Kat Yerin Yaratılması Île İlgili Ayet Ve Hadisler
Yüce Allah buyurdu ki:
«Yedi göğü ve yerden de bir o kadarım yaratan Allah'tır, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın ilminin her şeyi kuşattığını bilmeniz için Allah'ın buyruğu bunlar arasında iner durur.» (ct-Talâk, 12.)
Buharî, Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan şöyle bir rivayette bulunmuştur: Ebu Seleme ile birkaç kişi arasında bir arazi ihtilafı vardı. Bunlar birbirleriyle çekiştiler. Ebu Seleme, Hz. Aişe'nin yanma gidip durumu anlattı. Hz. Aişe de ona şöyle dedi:
Ey Ebu Seleme! Araziden uzaklaş. Zira Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Bir kimse, bir karış kadar yeri zulmen alırsa, bu zulmü yedi kat yerden onu kuşatır.»
Buharî, Salim'in babasından rivayet etti ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Bir kimse, hakla olmaksızın biraz yer alırsa, o kimse kıyamet gününde yedi kat yere batar.»
Buharî, Ebu Bekir'den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Zaman, Allah'ın göklerle yeri yarattığı günkü gibi kendi asli heyeti ile dönmüştür, sene oniki aydır.»
Allah, bilir ya bu hadis ile şu ayet-i kerime kastedilmiştir:
«Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah'tır.»
Yani yerden de yedi kat gök sayısınca yedi kat yaratmıştır. Allah'ın ilk kitabında ayların sayısı nasıl oniki ise zamanımızda da bu aynıdır. Gökler de nasıl ki yedi kat ise, yerler de yedi kattır.
Buharî, Said b. Amr b. Nüfeyl'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Hakkını alıp Mervan'a verdiğimi iddia eden Erva benimle tartıştı. Ben de kendisine şöyle karşılık verdim:
- Ben mi senin hakkım alıp Mervan'a vermişim? Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğuna şahid oldum: «Bir kimse haksız yere bir karış yer alırsa bu, kıyamet gününde yedi kat yerden onu kuşatır.»
İmam Ahmed b. Hanbel, İbn Mesud'un şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Dedim ki:
«Ya Rasûlallah, hangi zulüm daha büyüktür?» Rasûlullah buyurdu ki: «Kişinin, kendi kardeşinin hakkından aldığı bir zira'lık yerdir. Aldığı o yerdeki çakıl tanelerinden her biri, mutlaka kıyamet gününde onu yerin dibine batırıncaya dek kuşatır. Yerin dibinin derinliğini de ancak onu yaratan bilir.»
Bu hadisler, yedi kat yerin mevcudiyetini isbatlayan mütevatir derecedeki hadislerdir. Bununla kastımız şudur ki, yer tabakaları üst üstedirler. Bir alttaki tabaka, bir üsttekinin orta hizasmdadır. Jeoloji âlimleri böyle derler. Nihayet yedinci tabakaya varılır ki, onun iç boşluğu yoktur ve sessizdir. Ortasında merkez vardır ki, o da takdiri bir noktadır. Ağırlıkların merkezidir. Arada bir mani bulunmadığı takdirde her taraftan gelen şeyler oraya düşer. Bir çekim gücü vardır. Yalmz yer tabakaları arasında boşluk var mıdır, yoksa üst üste yığılı halde midirler? Bu hususta ihtilaf vardır ve neticede iki kavil ileri sürülmüştür. Bu ihtilaf, gök tabakaları hakkında da caridir.
Ama Kur'ân'm ifadesinden anlaşıldığına göre bu tabakalar arasında mutlaka bir mesafe vardır.
Yüce Allah buyurdu ki:
«Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah'tır. Allah'ın buyruğu bunlar arasında iner durur.» (et-Talâk, 12.)
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Bir ara bizler, Rasûlullah (s.a.v.)'m yarımdaydık. Gökten bir bulut geçti. Rasûlullah (s.a.v.) sordu:
— Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
—
— Bu buluttur. Yerin zaviyeleri bunu, kullarından Allah'a şükretmeyen, ona dua etmeyen kimselere taraf sevk ederler. Şu üzerinizdeki şeyin ne olduğunu biliyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
—
— Yüksek bir dalgadır ki, korunmuş ve muhafaza altına alınmış bir tavandır. Sizinle onun arasında ne kadarlık mesafe olduğunu biliyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
—
— 500 senelik yoldur. Onunla üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
—
— Onun üzerinde 500 senelik yol vardır. (Böyle diyerek Rasûlullah (s.a.v.) yedi kat göğü saydı.) Sonra şöyle buyurdu:
—
— Onunla üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler
—
— Onun üzerinde Arş vardır. Onunla yedinci kat arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
—
— Aradaki mesafe 500 senelik yoldur. Altınızda ne bulunduğunu bi
liyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
—
— Altınızda yer vardır. Onun altında ne bulunduğunu biliyor musunuz?
—
— Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
—
- Onun altında başka bir yer tabakası vardır. Bu iki tabaka arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
- Bu iki tabaka arasındaki mesafe 700 senelik yoldur.
(Böyle diyerek Rasûlullah (s.a.v.) yedi kat yer tabakasını saydı.) Sonra şöyle buyurdu: «Allah'a yemin ederim ki sizden biri ayağını yedinci kat yere sarkıtacak olursa düşer. (Böyle dedikten sonra Rasûlullah (s.a.v.) şu ayet-i kerimeyi okudu.): «O evvel, âhir, zahir ve bâtın olandır ve O, her şeyi bilendir.»
Koçlarla ilgili hadiste de geçtiği gibi Arş-ı A'la tavsif edilirken yedinci kat gökten itibaren yüksekliğinin miktarı burada verilen mesafeden farklı verilmişti. O hadiste anlatıldığına göre her gök tabakası arasındaki mesafe, 500 senelik yoldur. Her gök tabakasının genişliği de 500 senelik yoldur. Bazı kelamcılarm, "Yedi kat yerin çevresinden onu kuşatır." mealindeki hadisten kasdettikleri mana, yedi kat yerin yedi iklim olduğudur. Ancak bu, ayetin ve sahih hadisin zahirine muhalif bir kavildir. Sonra bu, hadis ve ayeti zahirlerinin hilanna delilsiz ve dayanıksız olarak yorumlamaktadır. Doğrusunu Allah bilir. Ehl-i kitabtan çoğunun anlattıklarına ve âlimlerimizden de bazılarının onlardan yaptıkları nakillere göre altımızda bulunan ve topraktan oluşan yer tabakasının altındaki yer tabakası demirden, onun altındaki taştan, onun altındaki kibritten oluşmuştur. Bütün bunlar hadiste ve sahih senetli haberlerde Rasûlullah (s.a.v.)'a isnad edilmedikçe, söyleyicisine reddedilen sözlerdir. İbn Abbas'tan gelen bir rivayette anlatıldığına göre o şöyle demiştir: «Her yer tabakasında, şu üzerinde bulunduğumuz yer tabakasının yaratıkları gibi yaratıklar ve mahluklar vardır. Hatta Adem'iniz ve İbrahim'iniz gibi Adem ve İbrahim de oralarda vardır.» Eğer bu rivayetin nakli sahih ise, İbn Abbas bunu israiliyattan almış demektir. Doğrusunu Allah bilir.
İmam Ahmed b. Hanbel, Enes b. Malik (r.a.)'den rivayet etti ki; Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Cenâb-ı Allah, yeri yarattığı zaman yer kaymaya başladı. Allah da dağları yaratıp yerin üzerine bıraktı. Böylece yer sabitleşti. Melekler dağların yaratılışına şaşıp şöyle dediler:
- Ya Rab! Yaratıkların arasında dağlardan daha kuvvetli birşey var
mıdır?
- Evet, demir vardır.
- Ya Rab, yaratıkların arasında demirden daha kuvvetli birşey var mıdır?
- Evet, ateş vardır.
- Ya Rab, yaratıkların arasında ateşten daha kuvvetli birşey var mıdır?
- Evet, rüzgar vardır.
- Ya Rab, yaratıkların arasında rüzgardan daha kuvvetli birşey var mıdır?
- Evet, ademoğlu vardır. O, sağ eliyle sadaka verir ve o sadakayı sol elinden gizler.»
Jeoloji bilginleri, doğusundan batısına kadar yeryüzünün her tarafındaki dağları sayıp anlatmışlar, bunların uzunluk, genişlik ve yüksekliklerini kaydetmişler, bu konuda teferruatlı açıklamalar yapmışlardır. Yüce Allah, dağlarla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır:
«Dağlarda da beyaz, kırmızı, siyah ve türlü renkte yollar var etmişizdir.» (el-Fâtır, 27.)
Cenâb-ı Allah, kutsal kitabında isim vererek Cudi dağından söz etmiştir. Bu, îbn Ömer'in ceziresinin doğusunda ve Dicle'nin yan tarafında bulunan Musul'a yakın bir dağdır. Kuzeyden güneye uzunluğu, üç günlük yoldur, yüksekliği de yarım günlük yoldur. Üzerinde palamut ağaçları bulunduğundan yeşil bir renge bürünmüştür. Yanında Semânîn adlı bir köy vardır. Semânın, seksen demektir. Nuh peygamberle birlikte boğulmaktan kurtulan gemideki seksen kişi orada yaşadıklarından, oraya bu ad verilmiştir. Tefsircilerin bir çoğu böyle demişlerdir. Doğrusunu Allah bilir.