islamgezginleri
hos geldiniz lütfen üye olunuz

islamgezginleri
hos geldiniz lütfen üye olunuz

islamgezginleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

islamgezginleri


 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
En son konular
» EN ESKİ VE EN GUVENİLİR
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimeCuma Şub. 10, 2017 9:51 am tarafından furkan54

» EN ESKİ VE EN GUVENİLİR
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimeCuma Şub. 10, 2017 9:49 am tarafından furkan54

» Allah Kötülüğü De İyiliği De Murad Eder
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimePaz Ocak 20, 2013 8:10 pm tarafından Selsebil

» Allah Her Şeyi Önceden Yazı İle Yaratır
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimePaz Ocak 20, 2013 8:09 pm tarafından Selsebil

» Nefsin mertebeleri
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimePaz Ocak 20, 2013 8:05 pm tarafından Selsebil

» İnsanda bir kemik hariç hepsi çürür
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimeÇarş. Ara. 26, 2012 8:41 pm tarafından Selsebil

» ----İnsan----
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimeÇarş. Ara. 26, 2012 8:21 pm tarafından Selsebil

» Kalbin Manevi Halleri
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimeÇarş. Ara. 26, 2012 7:58 pm tarafından Selsebil

Similar topics
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Kasım 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
    123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 
TakvimTakvim
ONLİNE HAC REHBERİ
3D MEKANLAR

 

 01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Muhamed Dolaku
Destekleyen Üye
Destekleyen Üye
Muhamed Dolaku


Lakap : Dolaku
Rep Gücü : 2475

01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Empty
MesajKonu: 01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası   01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası Icon_minitimePerş. Nis. 26, 2012 10:51 pm

Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası


Yüce Allah buyurdu ki:

«O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır. Cinleri de yalın bîr alevden yaratmıştır. Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?» (cr-Rahmân,u-i6.)

«Andolsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık, cinleri de, daha önce dumansız ateşten yarattık.» (ei-Hîcr,26-27.)

Hz. Aişe'den rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Melekler nurdan yaratıldılar, cinler ateşten yaratıldılar, Adem de anlatılan şeyden yaratıldı.»

Tefsircilerin çoğu dedi ki: Cinler, Adem peygamberden önce yaratılmışlardır. Onlardan önce yeryüzünde hin ve bin denen (cin ile insan arasında) yaratıklar vardı. Cenâb-ı Allah, cinleri bunlara musallat kıldı. Cinler bunları öldürdüler, bir kısmını da yeryüzünden sürgün ettiler, sonra da yeryüzüne kendileri yerleştiler.

Süddî,İbn Mesud'dan ve bazı sahabelerden rivayet etti ki, Cenâb-ı Allah, dilediği yaratıkları yarattıktan sonra Arş'a yöneldi. İblis'i Dünya'daki meleklerin üzerine amir yaptı. İblis, cin denen bir melek ka-bilesindendi, onlara cin denmesinin sebebi, Cennet bekçileri olmalarından dolayıdır. İblis, Cennet bekçisi iken kalbinden şöyle bir düşünce geçti; «Allah, diğer meleklere üstün olduğum için beni onlara amir yaptı. Bunu bendeki bir meziyetten dolayı yaptı.»

Dahhak, İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmiştir; «Cinler, yeryüzünde fesat çıkarıp kan akıttıktan sonra Cenâb-ı Allah, melek ordusuyla birlikte üzerlerine İblis'i gönderdi. İblis ve ordusu, onları öldürüp. yeryüzünden denizdeki adalara sürgün ettiler.»

Muhammed b. İshak, İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Günah işlemeden önce İblis'in adı Azazil'di. Yeryüzünde yaşardı. Meleklerin en çok ibadet edeni ve en fazla bilgili olanı idi. Cin denen bir melek kabilesin dendi.»

İbn Ebi Hatim, Said b. Cübeyr'in şöyle dediğini rivayet etmiştir; «İblis'in adı Azazil'di, meleklerin dört kanatlılarından ve en şereflilerin-dendi.»

Haccac, îbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: «İblis, meleklerin en şereflilerinden ve en soylu kabilelerindendi. Cennetlerin bekçi-siydi, dünya semasının idaresi ve kontrolü, ona verilmişti. Yeryüzünün amiriydi.»

Tev'eme'nin azadlısı Salih, îbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: «İblis, yer ile gök arasındaki işleri idare ederdi.»

Katade, Said b. Müseyyeb'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «İblis, dünya semasındaki meleklerin reisi idi.»

Hasan-ı Basrî dedi ki: «İblis, bir an dahi meleklerden olmadı, o cin asıllıdır, tıpkı Adem'in beşeriyetin aslı oluşu gibi o da cinlerin aslı ve atasıdır.»

Şehr b. Havşeb ile diğerleri dediler ki: «İblis, melekler tarafından kovulan cinlerdendir. Melekler onları kovdular, bazılarını esir alıp semaya götürdüler.»

Dediler ki: Cenâb-ı Allah, yeryüzünde yaşasın diye Adem'i ve ondan sonra da yaşasınlar diye zürriyetini yaratmak istediği zaman, cesedini şekillendirdi, o esnada cinlerin reisi ve en çok ibadet edeni olan İblis (Azazil) gelip Adem'in cesedinin etrafında dolaştı, içinin boş olduğunu görünce onun herhangi bir şeye muktedir olamayacağını, bir yaratık olduğunu sandı ve Adem'in cesedine hitaben şöyle dedi: «Eğer sana musallat kılınırsam seni helak ederim, eğer sen bana musallat kılmırsan sana karşı gelir, asi olurum.» Cenâb-ı Allah, Adem'e kendi ruhundan üflediği zaman meleklere, ona secde etmelerini emretti. O esnada İblis'in içine büyük bir haset duygusu girdi ve Adem'e secde etmeye yanaşma-yıp; «Ben ondan daha hayırlıyım, sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.» dedi. Emre muhalefet edip Aziz ve Celil olan Allah'a itiraz etti. Yanlış konuştu. Rabbinin rahmetinden uzaklaştı. Yaptığı ibadetlerle yükselmiş olduğu mertebesinden düştü. İblis, meleklere benzerdi, ama onların cinsinden değildi. Çünkü o ateşten yaratılmış, melekler ise nurdan yaratılmışlardı. Çok muhtaç olduğu bir demde tabiatı (yaratılışı) kendisine ihanet etti, aslı olan ateşe döndü. «İblis'ten başka bütün melekler secde etmişlerdi. O, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu» (Sâd,73-74.)

Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik. İblis'ten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerdendi. Rabbinin buyruğunun dışına çıktı.

Ey İnsanoğulları! Siz, beni bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar, size düşmandır. Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü değişmedir!» (ci-Kehf, 50.)

Bunun üzerine İblis, yüce âlemlerden aşağılara düştü. Oralarda yaşamasını Allah yasakladı. Bu yüzden horlanmış, alçalmış, kovulmuş, kendisi ve kendisine uyan cinlerle insanlar, Cehennemle tehdit edilmiş olarak yeryüzüne indi. O, ademoğullarını her çeşit yol ve her çeşit vesileyle, her yol başında ve her gözetim yerinde saptırmaya, yoldan çıkarmaya gayret edecektir. Nitekim Yüce Allah buyurmuş ki:

«Benden üstün kıldığım görüyor musun? Kıyamet gününe kadar beni ertelersen, andolsun ki, azı bir yana, onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım.» demişti.

Allah: «Haydi git! Onlardan sana kim uyarsa bil ki, Cehennem hepinizin cezası olur, hem de tam bir ceza.» dedi.

«Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla hay kırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara va-adlerde bulun.» Ama şeytan, sadece onlân aldatmak için vadeder.. Doğrusu, benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.» (ci-lsrâ,62-65.)

Bu kıssayı, Adem peygamberin yaratılışı bahsinde genişçe anlatacağız. Kısaca demek istediğimiz şudur ki, cinler ateşten yaratılmışlardır, ama tıpkı insan gibi yeyip içer ve ürerler, bir kısmı mü'min, bir kısmı da kafirdir. Nitekim Yüce Allah, onlardan bahsederken bunu bize bildiriyor:

«Ey Muhammedi Kur'ân'ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar, Kur'ân'ı dinlemeye hazır olunca birbirlerine: "Susun" dediler. Kur'ân'm okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler. Şöyle dediler,«Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendisinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitab dinledik. Ey Milletimiz! Allah'a çağıran Muhammed'e uyun ve ona inanın da Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azabtan korusun. Allah'a çağıran Muhammed'e uymayan kimse bilsin ki, Allah'ı yeryüzünde aciz bırakamaz, onların ondan başka dostları da bulunmaz. İşte onlar apaçık sapıklıktadırlar.» (el-Ahkâf,29-32.)

«Ey Muhammed! De ki: «Cinlerden bir topluluğun Kur’ân'ı dinlediği bana vahyolundu, onlar şöyle demişlerdir: «Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur'ân dinledik de ona inandık. Biz, Rabbi-mize hiç bir şeyi ortak koşmayacağız. Doğrusu Rabbimizin yüceliği, her yücelikten üstündür. O, zevce ve çocuk edinmemiştir. Doğrusu, aramızdaki beyinsiz, Allah'a karşı yalanlar uyduruyordu. Doğrusu, insanların ve cinlerin Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık. Gerçekten bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sağınırlardı da onların azgınlıklarını arttırırlardı. Doğrusu, onlar da sizin, Allah'ın kimseyi yeniden diriltmeyeceğini sandığınız gibi sanı da bulunmuşlardı. Doğrusu, biz göğü yokladık, onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle doldurulmuş bulduk. Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk ama şimdi kim dinleyecek olsa,kendisini gözleyen bir ateş buluyor. Yeryüzünde olanlara kötülük mü murad edildi, yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz. Doğrusu, aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık. Yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımızı, başka yere kaçsak da, O'nu aciz bırakamayacağımız gerçeğini şüphesiz anladık. Şüphesiz, doğruluk rehberi olan Kur'ân'ı dinlediğimizde O'na inandık. Kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine haksızlık edileceğinden korkmaz. İçimizde kendini Allah'a vermiş olanlar da, yazık edenler de vardır. Kendini Allah'a veren kimseler, işte onlar doğru yolu arayanlar, O'na layık olanlardır. Kendilerine yazık edenlere gelince, onlar Cehennem'in odunları oldular. Ama doğru yola girmiş olsalardı, onları bu hususta denememiz için onlara bol su içirirdik. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır,» (el-Cinn,l-17.)

Bu sûrenin tefsirini yaptık. Bu kıssanın tamamı, el-Ahkâf sûresinin sonundadır. Konuyla ilgili hadisleri de orada zikrettik. Peygamber (s.a.v.)'in yanma gelip onun sohbetini ve okuduğu Kur'an'ı dinleyen cin topluluğu, Nusaybin cinlerindendir. Bazı rivayetlerde anlatıldığına göre bunlar Basra cinlerin denmiş. Rasûlullah (s.a.v.), Mekke semtlerinden Batn-ı Nahle'de ashabına namaz kıldırırken bunlar onun yanına gitmişler, okuduğu Kur'ân-ı Kerîm'i dinlemişlerdi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), gece boyunca onlarla sohbet etmiş, onlar da kendisine bazı sorular yöneltmiş ve bazı isteklerde bulunmuşlardı. Rasûlullah (s.a.v.), onlara bazı şeyleri yapmalarını emretmiş, bazı şeylerden uzak durmalarını tenbihlemişti. Kendisinden azık istediklerinde onlara şöyle demişti:

«Üzerine Allah adının anıldığı her kemik parçasını etten daha çok bulacaksınız ve her hayvan tersi de sizin binekleriniz için yemdir.» Rasûlullah (s.a.v.), insanların kemik parçaları ve hayvan tersleri ile is-tinca yapmalarım yasaklamış ve «Bunlar sizin kardeşleriniz cin (cinlerin) azığıdır.» demişti. Ayrıca cinlerin meskeni olduğu için yollarda idrar yapmaktan da insanları menetmiş idi.

Rasûlullah (s.a.v.), yanına gelen cinlere Rahman sûresini okumuş ve:

«Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?» ayet-i kerimesine geldiğinde onlar şu karşılığı vermişlerdi: «Hayır, Ey Rabbimiz, senin nimetlerinden hiç birşeyi yalanlamıyoruz. Hamd, sanadır.»

Rasûlullah (s.a.v.), insanlara Rahman sûresini okuyupta onlar cevap vermediği zaman cinleri onlara karşı överek şöyle demişti: «Cinler daha güzel karşılık veriyorlardı, onlara; «Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?» ayetini okuduğum zaman mutlaka şu cevabı veriyorlardı: «Hayır, Ey Rabbimiz, senin nimetlerinden hiç birini yalanlamıyoruz. Hamd, sanadır.»

Cinlerden mü'min olanlarının Cennet'e girip girmeyecekleri veya onlardan Allah'a itaat edenlerin mükafatlarının sadece Cehennem azabı görmeyecekleri hususunda ihtilafa düşülmüştür. Sahih kavle göre onlar, Cennet'e gireceklerdir. Kur'ân'm şu ayetleri bu hususta genel, bir bilgi vermektedirler.

«Rabbine karşı durmaktan korkan kimseye iki Cennet vardır. Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?» (cr-Rahmân,46-47.)

Allah, bununla onlara lütufta bulunduğunu beyan buyurmuştur. Eğer cinlerin mü'min olanları Cennet'e girmeyecek olsalardı, Cenâb-ı Allah, bahşetmiş olduğu nimetleri onlara hatırlatmaz ve buna gerek duymazdı. Bu da bu konuda bizim için müstakil ve yeterli bir delildir. Doğrusunu Allah bilir.

Buharî, Ebu Sa'saa'dan rivayet etti ki, Ebu Said el-Hudrî kendisine şöyle demiştir:

«- Görüyorum ki sen, koyunları ve çölü çok seviyorsun. Eğer çölde ve koyunlarının arasında bulunup ta ezan okursan sesini yükselt, çünkü müezzinin sesini duyan cinler, insanlar ve her şey, kıyamet gününde onun lehinde şahitlik yapacaktır.»

Ebu Said dedi ki: «Ben bu sözü, bizzat Rasûlullah (s.a.v.)'dan işittim.» Cinlerin kafir olanlarına gelince, şeytanlar bunlardandır. Şeytanların lideri de insanlığın atası Adem (a.s.) peygambere düşman olan îb-lis'tir. İblis'in hem kendisi, hem de zürriyeti, Adem (a.s.) peygambere ve onun zürriyyetine musallat olmuştur. Cenâb-ı Allah, kendisine iman edip peygamberlerini tasdik eden ve onların şeriatlerine uyan kimseleri, İblis'e ve zürriyetine karşı korumayı tekeffül etmiştir. Nitekim Allah buyurmuş ki:

«Doğrusu, benim mü'min kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin, vekil olarak yeter.»
«Andolsun ki İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış, inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı. Oysa İblisin onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu. Ama biz, ahirete inanan kimselerle, ondan şüphede olanları işte böylece ortaya koyarız. Rabbin, her şeyi gözetip koruyandır.» (Scbe',20-21.)

«Ey İnsanoğullarıî Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ananızı, babanızı Cennet'ten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. Sizin onları görmediğiniz yerlerden, o ve taraftarları sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanlara dost kılarız.» (el-A'râf,27.)

«Rabbin meleklere: «Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. O'nü yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın.» demişti. Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.

Allah: «Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?» dedi.

O: «Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem.» dedi.

«Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu, hesab gününe kadar lanet sanadır.» dedi.

«Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele.» dedi.

Allah: «Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılandansın.» dedi.

«Rabbim! Beni saptırdığın için, andolsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim. Halis kaldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım.» dedi.

Allah şöyle dedi: «Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur. Kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar, bunun dışındadır. Ve Cehennem, onların tamamının toplanacağı yerdir. O Cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.» (el-Hicr,28-45.)

Cenâb-ı Allah, bu kıssayı, Bakara, A'râf, Hicr, İsrâ, Tâhâ ve Sâd sûrelerinde anlatmıştır. Bu sûreleri tefsir ederken gerekli açıklamaları yaptık. Allah'a hamd olsun. Bu konuyu Adem peygamberin kıssasında da inşaallah anlatacağız. Kısaca demek istediğimiz şudur ki Cenâb-ı Allah, İblisi -kullarını imtihan edip denemek için- kıyamet gününe kadar yaşatacaktır. Nitekim bir ayet-i kerimede yüce £Hah şöyle buyuruyor:

«Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu. Ama biz ahirete inanan kimselerle ondan şüphede olanları, işte böylece ortaya koyarız. Rabbin, her şeyi gözetip koruyandır.» (Sebe',21.)

«İş olup bitince, şeytan: «Doğrusu, Allah size gerçeği va'd etmişti. Ben de size söz verdim, ama sonra caydım, esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum yoktu. Sadece çağırdım. Siz de geldiniz. O halde beni değil, kendinizi kınayın. Artık ben, sizi kurtaramam. Siz de beni kurtaramazsınız. Ben, Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim. Doğrusu, zalimlere can yakan bir azap vardır.» der.

İnanan ve yararlı işleri yapanlar, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere konulurlar. Rablerinin izni ile orada temelli kalırlar. Oradaki dirlik temennileri: «Selâm» dır.» (lbrâhîm,22-23.)

Kur'ân nassmdan da anlaşılacağı gibi lanetli İblis, şu anda diridir ve kıyamet gününe kadar yaşayacaktır. Onun deniz üzerinde tahtı vardır. Tahtının üzerinde oturur. Çetelerini de -insanlar arasına şer ve fitne bırakmaları için- etrafa gönderir. Yüce Allah buyurmuştur ki:

«Esasen şeytanın hilesi zayıftır.» (en-Nisâ,76.)

Ma'siyet işlemeden önce İblis'in adı Azazil idi. Nakkaş in ifadesine göre onun künyesi Ebu Kerdüş imiş. Bu sebeple Peygamber (s.a.v.), îbn Sayyad'a: «Ne görüyorsun?» diye sorup İbn Sayyad: «Su üzerinde bir taht görüyorum.» dediğinde şu cevabı vermişti: «Alçal! Sen haddini ve sınırını aşamazsın.» Peygamber (s.a.v.), İbn Sayyad'm yaptığı mükaşefenin, İblis'in takviyesi ile yapılan şeytani bir mükaşefe olduğunu ve bu yüzden İblis'in deniz üzerindeîd tahtım gördüğünü anlamış ve ona şöyle demişti: «Alçal! Sen haddini ve sınırım aşamazsın.» Yani hakir, hasis ve alçak değerinden öteye gidemezsin.

İblis'in tahtının deniz üzerinde olduğunun delili şu hadistir:

İmam Ahmed b. Hanbel, Cabir b. Abdullah'tan rivayet etti ki, Rasû-lullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«İblisin tahtı deniz üzerindedir. Her gün çetelerini gönderir. Bu çeteler, insanlar arasında fitne çıkarırlar, bunlardan İblis yanında en yüksek makam sahibi olanlar, insanları fitneye düşürmede eri büyük olanlardır.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu işittim:

«İblis'in tahtı deniz üzerindedir. Çetelerini gönderir, bunlar, insan-,ları fitneye düşürürler. Onun yanında bu çetelerden en büyük olan, insanları fitneye düşürme hususunda en büyük olandır.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Cabir b. Abdullah'tan rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.), İbn Said'e şöyle sormuştur:

- Ne görüyorsun?

- Su üzerinde bir taht görüyorum (veya ibn Said şu cevabı vermişti: deniz üzerinde, çevresinde yılanlar bulunan bir taht görüyorum.)

- İşte bu taht, İblis'in tahtıdır.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Cabir b. Abdullah'tan rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Doğrusu şeytan, namaz kılan kimselerin kendisine ibadet etmelerinden ümidini kesmiştir. Ancak onların arasında fesat çıkarmak için çabalar.»

Müslim, Cabir b. Abdullah'tan rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Şeytan, tahtını su üzerine kurar, sonra çetelerini insanlara gönderir. Çetelerinden onun yanında en yakın mertebede bulunanlar, insanlar arasında en çok fitne çakaranlardır. Bunlardan biri, Şeytanın yanına gelir ve: «Falanla o kadar uğraştım, nihayet onu şu ve şu halde bırakıp geldim» der. İblis te ona, «Vallahi bir şey yapmış değilsin.» diye karşılık verir. Bir başkası gelir, o da: «Ben falan adamla uğraştım, nihayet onunla ailesini birbirinden ayırdım.» der, İblis onu yanına yaklaştırır ve ona: «Sen ne iyi yapmışsın.» diye cevap verir.

Biz bu hadisi, «Halbuki bu ikisinden, koca ile karısının arasını ayıracak şeyler Öğreniyorlardı.» (cl-Bakara,ıo2.) ayet-i kerimesinin tefsirini yaparken nakletmiştik. Yani insi ve cirmi şeytanlardan elde edilen büyü yoluyla dostlar ve sevgilileri birbirlerinden ayırabilirler. Bunun için İblis, insanları ve dostları birbirinden aynan ve bu uğurda çaba sarfeden çetelerine teşekkür ediyor, Allah'ın kınadığı ve yerdiği işi yapan kimseyi Övüyor, Allah'ın hoşlanmadığı şeyden hoşlanıyor. Allah in laneti onun üzerine olsun, Her türlü şerre, kötülüğe, şer ve kötülüğün sebep ve gayelerine karşı koruyucu birer kalkan olarak Cenâb-ı Allah, Muavvizeteyn sûrelerini inzal buyurmuştur. Özellikle şu sûre, yüceliğiyle kötülüklere ve şerre karşı koruyucu bir kalkandır:

«Ey Muhammed! De İd: İnsanlardan, cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların tanrısı, insanların hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım.»

Buhari ve Müslim'in sahihlerinde Safiye binti Hüyey'den rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Doğrusu şeytan, ademoğlunun kanının dolaştığı yerlerde dolaşır.» Hafız Ebu Ya'lâ el-Musılî, Enes'ten rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Şeytan burnunu ademoğlunun kalbinin üzerine koyar. Ademoğlu, Allah'ı zikrederse, şeytan geri çekilir. Eğer ademoğlu Allah'ı anmayı unutursa, şeytan onun kalbini yıkar; İşte vesveseci ve sinsi şeytan budur.»

Cenâb-ı Allah'ı anmak, şeytanı kalbten uzaklaştıran bir iksir olduğuna göre bunda insanlar için bir ibret vardır. Nitekim Allah Teâlâ buyurmuş ki: «Unuttuğun zaman Rabbini an.» (oi-Kehf,24.)

Musa peygamber'in arkadaşı da şöyle demişti. «Bana O'nu hatırlamamı unutturan ancak şeytandır.» (el-Kehf,63.)

Yüce Allah buyurdu ki: «Ama şeytan, efendisine onu hatırlatmayı unutturdu.» (Yûsuf,42.)

Yani saki, Yusuf peygamberin kendisine, «Beni hükümdarının yanında an.» diye yaptığı tenbihatı unuttu. Bunu ona şeytan unutturdu. Bu yüzden Yusuf peygamber bir kaç sene daha bekledi. Bu sebepledir ki daha sonraki ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

«Hapisteki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra Yusuf u hatırladı.» (Yûsuf,45.)

Bu ayet-i kerimedeki "ümmet" kelimesini, "emmet" şeklinde okuyanlar da olmuştur. Emmet kelimesi, unutmak anlamındadır. Yani "Hapisteki iki kişiden kurtulan, unuttuktan sonra Yusuf u hatırladı." Tefsirimizde de açıkladığımız gibi "O iki kişiden Yusuf u anmayı unutan kişi sakidir." deyişimiz bundandır. Doğrusunu Allah bilir.

İmam Ahmed b. Hanbel, Redifin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Peygamber (s.a.v.)'in merkebinin ayağı sürçtü. Ben de; «Şeytanın nefsine...» dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) bana şöyle dedi: «Şeytanan nefsine deme. Çünkü sen, şeytanın nefsine dediğin zaman o büyük-lenir ve: «Ben gücümle onu yıktım.» der. Ama sen, Allah'ın adıyla dediğin zaman o küçülür. Öyleki, kara sinek kadar ufalır.»

İmam Ahnıed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Rasûlul-lah (s.a.v,) şöyle buyurmuştur:

«Sizden biri mescidte bulunupta şeytan onun yanma gelirse, şeytan, kişinin (kaçıp giden) bineğinden ümidim kestiği gibi ondan ümidini keser. Bineği durduğu zaman kişi bineğini sıkıştırır ve gemler.»

Ebu Hüreyre dedi İd: Siz de bunu görüyorsunuz, sıkıştırılan kimse-. nin sağa sola şöyle veya böyle eğildiğini, Allah'ı zikretmediğini görürsün. Zorlanan kimse ise ağzı açıktır, Aziz ve Celil olan Allah'ı anmaz.

İmanı Alımed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'den rivayet etti İd, Rasûlul-lah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Nazar değmesi gerçektir. Bunu şeytan ve ademoğlünun kıskançlığı getirir.»

İmam Ahmed b. Hanbel, İbn Abbas'm şöyle dediğim rivayet etmiştir:

«Adamın biri, Peygamber (s.a.v.)'e gelip şöyle dedi:

«Ya Rasûlalîah, içimden öyle bir şey geçiyor ki onu başkasına açıkla-maktansa gökten yere düşmeyi yeğlerim.» Peygamber (s.a.v.), bunun üzerine şöyle buyurdu: «Allahu Ekber, şeytanın hilesini vesveseye dönüştüren Allah'a hamdolsun.»

Buharî, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Şeytan, sizden birinize gelir ve şunu kim yarattı, şunu kim yarattı?», «Rabbini kim yarattı?» diye sorar, iş bu noktaya geldiği zaman kişi,. «Allah'a sığınırım.» desin ve onunla konuşmasına son versin.»

Yüce Allah buyurdu ki:

«Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayanca Allah'ı anarlar ve hemen gerçeği görürler.» (e!-A'râf,2oı.)

«De ki: «Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım. Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığınır:m» (ei-Mü'mînûn.97-98.)

«Şeytan seni dürtecek olursa Allah'a sığın. Doğrusu O, işitir ve bilir.» (el-A’âf,200.)

«Kur'ân okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur. Onun nüfuzu sadece, onu dost edinenler ve Allah'a ortak koşanlar üzerindedir.» (en-Nahi, 98-ıoo.)

İmam Ahmed b. Hanbel ile sünen sahihleri, Ebu Sai-d'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle derdi:

«Kovulmuş şeytandan, onun dürtmesinden, üflemesinden ve kibrinden, işiten ve bilen Allah'a sığınırım.»Buharî ve Müslim'in sahihlerinde Enes'ten rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.) helaya girerken:

«Pisliklerden ve kötülüklerden Allah'a sığınırım.» derdi.

Âlimlerden bir çoğu dedi İd: Peygamber (s.a.v), helaya girerken şeytanların erkeklerinden ve dişilerinden Allah'a sığınırdı.

İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'den rivayet etti İd: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «Biriniz abdest bozmaya gittiği zaman örtünsün. Örtünecek bir şey bulamadığı zaman bir kum yığını meydana getirsin ve bu yığının arkasında def-i hacette bulunsun. Çünkü şeytan, ademoğullannın arkaları iîe oynar. Örtünmek için tedbir alan kimse iyi yapar. Ama imkan bulamayan kimse için sorumluluk yoktur.»

Buharî, Süleyman b. Sard'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: İki kişi Peygamber (s.a.v.)in yanında birbirlerine küfrettiler. Biz de orada oturmakta idik. Bunlardan biri, yüzü kızarmış ve öfkelenmiş olarak diğerine küfretti. Peygamber (s.a.v.) bunun üzerine şöyle buyurdu:

«Öyle bir kelime biliyorum ki, eğer bu adam o kelimeyi söyleyecek olursa öfkesi gider. Eğer; "Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım." derse, Öfkesi gider.»

Küfreden adama mecliste bulunan kimseler: «Peygamber (s.a.v.)'in dediğini işitmiyor musun?» dediklerinde o adam: «Ben deli değilim.» dedi.

İmam Ahmed b. Hanbel, İbn Ömer'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Sol elinizle yemeyin ve içmeyin, çünkü şeytan sol eliyle yeyip içer.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Hz. Aişe'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Bir kimse sol eliyle yemek yerse şeytan da onunla beraber yer, bir kimse sol eliyle içerse şeytan da onunla beraber içer.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Peygamber (s.a.v.), ayakta su içen bir adamı görünce ona şöyle dedi:

- Kus!

- Niçin?

- Kedi'nin seninle beraber içmesinden hoşlanır mısın?

- Hayır.

- Kedi1 den daha kötü bir varlık, yani şeytan seninle beraber içti.» İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Ayakta su içen kişi, karnına ne girdiğini bilseydi mutlaka kusardı.» İmam Ahmed b. Hanbel, îbn Zübeyrin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Cabir b. Abdullah'a şu hadisi sordum: «Kişi evine girerken ve yemek yerken Allah'ın adını anarsa, şeytan kendi yardımcılarına: «Burada geceleme yeriniz ve yiyeceğiniz yoktur.» der. Kişi eve girerken Allah'ın adını anmazsa, şeytan yardımcılarına: «Geceleyecek yer buldunuz.» der. Yemek yerken Allah'ın adını anmazsa, o zaman şeytan yardımcılarına: «Hem geceleme yerini, hem de akşam yemeğini elde ettiniz.» der.» Sen bu hadisi Rasûlullah'tan işittin mi?

Cabir de, «Evet, işittim.» dedi.

Buharî, İbn Ömer'den rivayet etti İd, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Güneş kursunun ucu göründüğünde namazı bırakın. Tam olarak doğmasını ve ortaya çıkmasını bekleyin, Güneş kursunun ucu ufukta battığında namazı bırakın. Tam olarak batıp kaybolmasını bekleyin. Namazınızı, Güneş'in doğuşu ve batışı vaktine bırakmayın. Çünkü Güneş, şeytanın (veya şeytanların) iki boynuzu arasından doğar.»

Buharî, İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.)'m doğu tarafını göstererek şöyle buyurduğunu gördüm: «İşte fitne, şu taraftadır. Fitne, şeytanın boynuzunun çıktığı taraftadır.»

Sünen'de rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), insanların gölgelik ve güneşlik yerler arasında oturmalarını menetmiş ve: «Burası şeytanın oturduğu yerdir.» demiştir. Alimler bu hadisin çeşitli manalarının olduğunu söylemişlerse de bu manalar arasında en güzeli şudur: İnsan, gölge ve güneşlik yerin kesiştiği noktada oturunca yaratılışı bozulur. Şeytan da bunu ister. Çünkü kendisinin yaratılışı bozuktur. Zihinlere yerleşen mana budur. Bu sebeple yüce Allah buyurmuş ki:

«Tomurcukları, şeytan başı gibidir.» (es-SâflM,65.)

Sahih kavle göre burada sözü edilen şey, yılanlar değil de şeytanlardır. Çünkü nefislere şeytanların çirkinliği ile - kendileri istemeseler bile- meleklerin güzel yaratılışı yerleştirilmiştir. Bu yüzden Cenâb-ı Allah; «Tomurcukları, şeytan başı gibidir.» demiştir.

Yusuf peygamberin güzelliğini gördükleri zaman kadınlar şöyle demişlerdi:

«Allah'ı tenzih ederiz ama, bu insan değil ancak çok güzel bir melektir.» (Yûsuf,31.)

Buharî, Cabir'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«(Güneş batıp) gece karanlığı, yahut gecenin bir kısmı hasıl olduğu zaman, (çocuklarınızı dışarı çıkarmaktan) menediniz. Çünkü şeytanlar o sırada dağılır (faaliyete geçer)ler. Yatsıdan sonra bir saat geçince de (dışarıdaki) çocuklarınızı (meskeninize) koyunuz. Ey mü'min, o zaman Allah'ın ismini anarak (Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek) kapını kapa, Besmele ile kandilini söndür, su kırbanın ağzını Besmele ile bağla, yine Besmele ile kapkacağını kapat. Velevki o kap üzerine enine (tahta parçası gibi) bir şey konsun.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Cabir'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«(Güneş battığı zaman gece karanlığı çökünce) kapılarınızı kapatın, kapkacağjnızı Örtün, kırbanızın ağzını bağlayın, kandilinizi söndürün. Çünkü şeytan, kilitli kapıyı açmaz, kapalı kapları ve ağzı bağlı kırbaları kırmaz, küçücük fasıklar yani (fareler) sahiplerine karşı evi tutuşturmaya gayret ederler.»

Buharî, İbn Abbas'tan rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Sizden biri uykusundan uyanıp ta abdest alırsa, üç kez burnuna su alıp sümkürsün. Çünkü şeytan, geceyi onun genzinde geçirir.»

Buharî, Ebu Vail'den rivayet etti ki, Abdullah şöyle demiştir: «Geceyi uykuyla geçirip sabahlayan (namaz kılmayan) bir adamdan Hz. Pey-gamber'e söz edildi. Hz. Peygamber de o adam için, «O öyle bir adamdır ki, şeytan onun kulaklarına idrarını yapmıştır.» dedi.

Buharî, Ebû Hüreyre'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Namaz için ezan okunduğunda şeytan yellenerek arkasını dönüp gider, ezan tamamlandığında geri gelir, namaza yöneiindiğinde tekrar arkasını dönüp gider, namaz tamamlandığında dönüp gelir, nihayet insan ile kalbi arasına girer ve: "Şunu hatırla, şunu hatırla" der. Kişi de bu yüzden üç rekat mı, dört rekat mı kıldığını bilemez. Bu durumda kişi, sehiv secdesi yapar.»

İmam Ahmed.b. Hanbel, Enes'ten rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Safları sık ve düzgün tutun. Çünkü şeytan, boşluklara girer.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Enes b. Malik'ten rivayet etti ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Safları sık ve düzgün tutun. Birbirinize yaklaşın. Boyunlarınız aynı hizada olsun. Muhammed'in nefsi kudret elinde bulunan Zat'a yemin ederim ki ben, şeytanın saf boşluklarına küçük kuşlar gibi girdiğini görmekteyim..»

Buharî, Ebu Said'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«(Namaz kılarken) sizden birinizin önünden bir şey geçerse onu me-netsin. Eğer yine geçmek isterse yine onu menetsin, eğer yine geçmek isterse onu öldürsün. Önünden geçmek isteyen o şey, şeytandan başkası değildir.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Ubeyd Hacip Süleyman'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ata b. Yezid el-Leysî'nin namazda kıyam halinde olduğunu gördüm. Önünden geçeyim, dedim, ama beni geri çevirdi.»

İmam Alımed b. Hanbel, Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir.

Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazına durdu. Ben de arkasında durup ona tabi oldum. Okumaya başladı. Okurken yanlışlık yaptı. Namazını tamamladıktan sonra bize şöyle dedi:

«Benimle îblis'i görmeliydiniz. Elimle boğazını tuttum. Boğmaya çalıştım. Öyle ki salyasının soğukluğunu şu iki (başparmakla işaret) parmağım arasında hissettim, eğer kardeşim Süleyman peygamberin duası olmasaydı o İblis, mescidin direklerinden birine bağlı olarak sabahlayacak ve Medine çocukları onunla oynayacaklardı. Sizden biriniz, kendisi ile kıble arasına bir mani girmesini önleyebilir se bunu önlesin.»

Buharî, Ebu Hüreyre'nin şöyle dediğim rivayet etmiştir: Peygamber (s.a.v.) bir valdt namazını laldı. Namazdan sonra şöyle dedi: «Şeytan karşıma çıktı. Namazımı bozmak istedi, ama Cenâb-ı Allah, onun hakkından gelmem için bana güç verdi.»

«Rabbim! Beni bağışla, bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Sen, şüphesiz daima bağışta bulunansın.»(Sâd,35.)

Evet, Süleyman peygamber böyle demişti.

Bu ayet-i kerimenin açıklamasını tefsirimizde yaparken Buharî nin şu rivayetini de nakletmiştik: Ebu Hüreyre'den rivayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Cin taifesinden bir ifrit, dün gece namazımı bozdurmak için bana ansızın hücum etti, ama Allah Teâlâ beni galip getirip ona istediğimi yapmaya fırsat verdi. Sabah olunca hepiniz onu görüp seyredersiniz diye mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleyman (peygamberin): «Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Sen, şüphesiz daima bağışta bulunansın.» demiş olduğu hatırıma geldi (ve ifriti köpek gibi kovdum).»

Müslim, Ebu Derda'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) kalkıp namaza durdu. Namaz esnasında,

«Senden Allah'a sığınırım.» dediğim işittik. Sonra üç kez:

«Seni Allah'ın laneti ile lanetliyorum.» dedi ve bir şey tutacakmış gibi elini uzattı. Namazını tamamladıktan sonra kendisine dedik İd:

«Ya Rasûlallah, daha Önce namazda söylemediğin bir şeyi söylediğini duyduk ve elini bir şeye uzattığını gördük.»

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle dedi:

«Allah'ın düşmanı İblis, yüzüme atmak için bir ateş koru getirdi. Ben de ona üç kez;

«Senden Allah'a sığınırım.» dedim. Sonra ona:

«Allah'ın tam laneti ile seni lanetliyorum.» dedim. Ama yine de geri çekilmedi. Onu yakalamak istedim. Allah'a yemin ederim ki kardeşimiz (peygamber) Süleyman'ın duası olmasaydı İblis, bağlanmış olarak sabahlayacak ve Medinelilerin çocukları onunla oynayacaklardı.»

Yüce Allah buyurdu ki:

«Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.» (Lokman,33.)

«Şeytan şüphesiz sizin düşmanınız dır, siz de onu düşman tutun; o, kendi taraftarlarını, çılgın alevli Cehennem yaranı olmaya çağırır.» (el-Fâtır,6.)

Şeytan, olanca gücünü sarfederek bütün hallerinde, hareketlerinde, durgunluklarında insanı ayartmaktan geri durmaz. Nitekim Hafız Ebu Bekir b. Ebuddünya bu konuda «Şeytanın Tuzakları» adlı bir kitap yazmıştır. Bu kitapta çok faydalar vardır.

Ebu Davud'un Sünen'inde rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.) dua ederken şöyle demiştir:

«Allah'ım, ölüm esnasında şeytanın bana kötülük dokundurmasından sana sığınıyorum.» Bazı haberlerde rivayet ettiğimize göre şeytan şöyle demiştir: «Ya Rab! İzzetine ve Celaline andolsun ki insanları, ruhları bedenlerinde bulunduğu sürece ayartmaya çalışacağım.» Ona cevaben de yüce Allah şöyle buyurmuştur:

«İzzet ve Celalime andolsun ki onlar da benden mağfiret diledikleri sürece onları bağışlayacağım.»

Yüce Allah, bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

«Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği ve hayasızlığı emreder. Allah ise kendisinden mağfiret ve bol nimet vadeder. Allah'ın lutfu boldur. O, her şeyi bilir,» {el-Bakara,2G8.)

Allah'ın vaadi, gerçek ve doğrudur. Şeytanın vaadi ise, asılsız ve batıldır.

Tircnizî, Neseî ve İbn Hıbban'm rivayetlerine göre İbn Mesud, Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiş tir:

«Doğrusu şeytan da melek te insanoğlunu dürterler. Şeytanın dürtmesi, ona kötülük yaptırmak ve hakkı yalanlatmak içindir. Meleğin dürtmesi ise, hayır yaptırmak ve hakkı tatbik etmek içindir. Meleğin dürtmesini hisseden kimse, bilsin ki bu Allah'tandır ve Allah'a hanıdet-sin. Diğer dürtmeyi hisseden kimse de şeytandan Allah'a sığınsın.» Peygamber (s.a.v.) böyle dedikten sonra şu ayet-i kerimeyi okudu:

«Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği ve hayasızlığı emreder. Allah ise kendisinden mağfiret ve bol nim$. vadeder. Allah'ın lütfü boldur, O, her Şeyi bilir.» (el-Bakara,268.)

el-Bakara sûresinin faziletim anlatırken demiştik ki, bu sûrenin okunduğu evden şeytan kaçıp gider. Ayet-el Kürsi'nin faziletinden de bahsederken demiştik ki, bir kimse bu ayeti bir gecede okursa, şeytan o gece sabaha dek o adama yaklaşmaz.

Buharî, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Bir kimse, Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, Ö'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur, O, her şeye kadirdir.» sözünü yüz kez tekrarlarsa, on köle azat etmişçesine sevap kazanır. Ayrıca kendisine yüz sevap yazılır, yüz günahı da silinir ve o gün akşama dek şeytana karşı korunmuş olur. Hiç kimse, o adamdan daha faziletli bir iş yapmış olamaz. Ancak ondan daha fazla sayıda bu duayı okuyan kimse, daha faziletli bir amel işlemiş olur.»

Buharî, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Şeytan, insanın doğumu esnasında iki yanma vurur, ancak Meryem oğlu İsa bundan hariçtir. O'na vurmaya gittiği zaman perdeye vurdu.»

Buharî, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Esnemek, şeytandandır. Sizden biriniz esneyecek olursa elden geldiğince esnemesini geri çevirsin. Çünkü biriniz (esnerken (hâ) derse şeytan güler.»

Başka bir rivayette anlatıldığına göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Sizden biriniz esneyecek olursa elden geldiğince esnemesini yutsun. Çünkü şeytan (esnediği zaman onun açık ağzından içeriye) girer.»İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Rasûlul-lah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Doğrusu, Allah aksırmayı sever, esnemekten hoşlanmaz, sizden biriniz (esnerken) hâ hâ dediğinde şeytan onun içinden gülüyordun»

Buharî, Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Peygamber (s.a.v.)'e, adaman namaz kılarken.sağa sola dönüp bakmasının hükmünü sordum. O da bana şöyle cevap verdi: «Bu hırsızlıktır. Bunu şeytan sizin birinizin namazından çalar.»

Buharî, Ebu Katade'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Salih rüya Allah'tandır, kötü rüya şeytandandır. Sizden biriniz korkulu bir rüya gördüğü zaman (uyandığında) sol tarafına tükürsün ve onun şerrinden Allah'a sığınsın. Bu durumda o kimseye zarar veremez.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Sizden biriniz (mü'min) kardeşine silah çekmesin. Çünkü bilemez belki de şeytan onun elinden silahı çeker ve bu yüzden o ateş çukuruna düşer.»

Yüce Allah buyurdu ki:

«Andolsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.» (el-Mülk,5.)

«Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik. Onu, inatçı

her türlü şeytandan koruduk. Onlar yüce âlemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır. Hele bir tek söz kapan olsun, delici bir alev onun peşine düşüverir.» (es-Sâffât, 6-10.)

«Andolsun ki, gökte burçlar meydana getirdik. Onları bakanlar için donattık. Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk. Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar.» (el-Hicr,i6-ı 8.)

«Kur'ân'ı şeytanlar indirmemiştir. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez. Doğrusu, onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.» (eş-Şuarâ,2lO-212.)

Yüce Allah, cinlerin şöyle dediklerini bize naklediyor: «Doğrusu, biz göğü yokladık, onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle doldurulmuş bulduk. Doğrusu biz, göğü, dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş buluyor.» (el-Cinn,8-9.)

Buharî, Hz. Aişe'den rivayet etti ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Yeryüzünde olacak şeyleri, bulutlarda bulunan melekler kendi aralarında anlatırlar. Şeytanlar bunlardan bazı sözleri duyunca kahinlerin kulaklarına şişenin tıkırdaması gibi tıkırdatırlar. Bununla birlikte yüz sözü daha eklerler.»

Peygamber (s.a.v.), İblis'in sıfatlarından bahsederken böyle demiştir. Meleklerin evsafından, da bahsetmiştir. Nitekim bu hususta da Hz. Aişe'nin bir rivayeti vardır. Buharî, Urve'nin babası Zübeyr'den rivayet etti ki, Hz. Aişe şöyle demiştir: Bazı kimseler, kahinlerin durumunu Peygamber (s.a.v.)'e sorduklarında O: «Kahinler hiç bir temele dayalı değildirler. Onlara itibar edilmez.» dedi. Soranlar: «Ya Rasûlallah, kahinler bazen öyle şeyler söylüyorlar ki bu gerçekten meydana geliyor.» deyince Rasûlullah (s.a.v.) şöyle karşılık verdi: «O gerçek söz, kahinin cinden çaldığı bir sözdür. O sözü tavuğun gagalaması gibi gagalayıp kulağına bırakır ama bunun yanında o bir gerçek söze yüz yalan sözü de katar.»

Buharî, Ebu Hüreyre'den rivayet etti ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Cenâb-ı Allah, semada bir işin yapılmasına hükmedince melekler onun buyruğuna teslimiyet göstererek kanatlarım kaya üzerindeki zincir gibi çırparlar. Kalplerindeki korku giderilince, «Rabbiniz ne dedi?» diye sorarlar. Cevap veren de: «Hakkı söyledi. O yüce ve üstündür.» diye karşılık verir. Bunu haber hırsızlığı yapan cinler ve şeytanlar işitirler. Haber hırsızlığı yapan cinler ve şaytanlar şöyle der (Ravi Süfyan, ellerini üst üste koyup parmaklarının arasını açarak gösterdi): Üst üstedirler. Bu sözleri işitirler ve bir altlarındaki haber hırsızlarına intikal ettirirler. Altlarındaki de bir altına intikal ettirir. Böylece ulaştırılmış olur. Bazen haberi ulaştırmadan önce ateş koru, haber hırsızını yakalar. Bazen de ateş koru yetişmeden haberi alttaki hırsıza intikal ettirir, o da bu gerçek habere yüz yalan haber katar, falan günde şöyle ve şöyle demedi mi? denilir. Haber hırsızı da gökten duyduğu gerçek haberi tasdik eder.»

Yüce Allah buyurdu İd:

«Rahman olan Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı veririz, şüphesiz onlar bunları yoldan alıkorlar, onlarda doğru yola eriştiklerini sanırlar, sonunda bize gelince arkadaşına: «Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaşmış sın.» der.» (ez-Zuhruf,36-38.)

«Onların yanına bir takım yardakçılar koyarız da geçmişlerini, geleceklerini onlara güzel gösterirler.» (Fussiiet,25.)

«Yanındaki şeytan: «Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklıktaydı.» der.

Allah: «Benim kapımda çekişmeyin, size bunu önceden bildirmiştim. Benim katımda söz değişmez, ben kullara asla zulmetmem.» der.»(el-Kâf,27-29.)

«Aldatmak için birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar, ahirete inanmayanların kalplerinin o söze yönelmesi, ondan hoşnud olması ve kendilerinin işledikleri suçlan işlemeleri için böyle yaparlar. Rabbin dile-seydi bunu yapamazlardı. Sen onları iftiralarıyla başbaşa bırak.» (el-En'âm,H2-113.)

Önceki kısımlarda meleklerin evsafından bahsederken İmam Ah-med b. Hanbel ile Müslim'in İbn Mesud'dan yaptığı şu rivayeti nakletmiştik: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:

«Sizden her birinize mutlaka cinlerden ve meleklerden birer arkadaş verilmiştir.»

Dediler ki:

- Sana da mı verilmiştir ya Resûlallah?

- Bana da verilmiştir. Ancak ona karşı, Allah bana yardım etmiştir. Cinlerden olan arkadaşım bana hayırdan başka bir tavsiyede bulunamaz.»

İmam Ahmed b. Hanbel, İbn Abbas'tan rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Sizden her birinize mutlaka şeytanlardan bir arkadaş verilmiştir.» Dediler ki:

- Sanada mı verilmiştir ya Rasûlallah?

- Evet bana da verilmiştir, ancak ona karşı, Allah bana yardım etti ve o Müslüman oldu.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Hz. Aişe'nin şöyle dediğim rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir gece yanımdan çıkıp gitti. Ben onu kıskandım, dönüp geldiğinde benim davranışlarımı gördü, bana şöyle sordu:

- Neyin var ey Aişe, yoksa beni kıskandın mı?

- Benim gibi bir kadın, senin gibi bir kocayı kıskanmaz mı?

- Şeytanın mı seni yakaladı?

- Ya Rasûlallah, benim yanımda şeytan var mıdır?

- Evet.

- Her insanın beraberinde şeytan var mıdır?

- Evet.

- Senin yanında da şeytan var mıdır?

- Evet, ama ona karşı, Rabbim bana yardım etti, nihayet o Müslüman oldu.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'den rivayet etti İd. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Mü'min kimse şeytanını, sizden birinizin yolculuk halinde devesini itaat altına alıp gidişi gibi itaat altına alıp gider.»

Yüce Allah, İblis'in şöyle dediğini nakletmiştir: «Beni azdırdığın için, andolsun ki, senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım. Sonra önlerinden, arkalarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım. Çoğunu sana şükreder bulamayacaksın.» (el-AVâf,i6-i7.)

İmam Ahmed b. Hanbel, Sebre b. Ebi Sakif ten rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Doğrusu şeytan, ademoğlunu ayartmak için çeşitli yollarda oturmuştur. Önce İslâm yolunda oturarak ona: «Müslüman olup kendi dinini ve atalarının dinini bırakıyor musun?» demiş, fakat ademoğlu ona uymayarak Müslüman olmuştur. Sonra şeytan, hicret yolunda oturarak âdemoğluna: «Hicret edip kendi toprağını ve semanı mı bırakacaksın? Aslında muhacirin durumu ipe bağlı atın durumu gibidir.» demiş, ancak ademoğlu ona uymayıp hicret etmiştir. Sonra şeytan cihad yolunda oturarak -ki bu can ve malla yapılan cihaddır -âdemoğluna: «Savaşacak, öldürüleceksin. Ve karın başkası tarafından m'kahlanacak, malın da başkaları arasında paylaştırılacaktır.» demiş, ancak ademoğlu ona uymayıp cihad etmiştir. Kim (şeytana uymayıp) böyle yaparsa, Allah'ın o kimseyi Cennet'e koyması hak olur. Her kim bu uğurda öldürülürse, Allah'ın o kimseyi Cennet'e koyması haktır. Bu uğurda boğulursa, Allah'ın onu Cennet'e koyması haktır. Bu uğurda bineği onun boynunu kırıp Öldürürse, Allah'ın o kimseyi Cennet'e koyması hak olur.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), her sabah ve her akşam mutlaka şu, duaları okurdu:

«Allah'ım, dünyada ve ahirette senden afiyet diliyorum. Allah'ım, dinimde, dünyamda, ailemde ve malımda senden af ve afiyet diliyorum. Allah'ım, gizliliklerimi ört ve korkulardan beni emin kıl. Allah'ım beni önden, arkadan, sağdan, soldan, üstten gelecek kötülüklere karşı koru ve alt taraftan bana bir kötülük gelmesinden senin azametine sığınıyorum.» Ravilerden Veki, alt taraftan gelecek olan kötülüğün, yere batmak olduğunu söylemiştir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
01 - 012 - Cinlerin Yaratılması Ve Şeytanın Kıssası
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Karanlığın Yaratılması ...
» Adem'in iki oğlu (Habil-Kabil) kıssası ne anlatıyor?
» Şeytanın en çok üzüldüğü gün!..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
islamgezginleri :: (¯`·.(¯`·.Dini ilimleR.·´¯).·´¯) :: "El-Bidaye ve'n-Nihaye - Ibni Kesir"-
Buraya geçin: