Şiddetli soğuklar - Ağaç dikme zamanı - Filozof Aristo'nun vefâtı (322)
[/center]
[Gündüzün uzaması 2 dak. - Ezânî sâat 1 dakika geri alınır.]
Allahü teâlâ, dünyaya emretti ki: "Ey dünya, bana hizmet edene, sen de hizmetçi ol! Senin peşinden koşana da zahmet, sıkıntı ver!" Câfer-i Sâdık Rahmetullahi Aleyh
ÂYET Bakara Sûresi
Medine'de inmiştir. 286 ayettir. Kur'an'ın en uzun süresidir. Adını, 67-71. ayetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sığırdan alır. Yalnız 281.ayeti Veda Haccında Mekke'de inmiştir. İnanca, ahlaka, ve hayat nizamına dair hükümlerin önemli bir kısmı bu sürede yer almıştır.
121- Kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu, tilavetinin hakkını vererek okurlar. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler. 122- Ey İsrailoğulları! Sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve sizi vaktiyle âlemdeki ümmetlere üstün tuttuğumu hatırlayın! 123- Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler. 124- Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, "Ben seni bütün insanlara imam yapacağım." buyurdu. İbrahim, "Zürriyetimden de yap!" dedi. Rabbi ona "zâlimler benim ahdime nail olamaz!" buyurdu. 125- Biz ta o zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: "Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!"
Günün Hadisi
ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِيهِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası
İbn Mâce, Dua, 11
Günün Sözü
Güzel gören güzel düsünür, güzel düsünen hayatindan lezzet alir. (Bediüzzaman)
Günün Duası
Cuma Namazından Sonra Duâ İmam-ı Suyûtî el-Câmi'u's-sağîr'inde rivâyet eder ki: Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Kim cum'a namazından sonra -konuşmadan ve kalkmadan- ihlâs sûresini, Felâk sûresini ve Nâs sûresini yedişer defa okursa Allah Teâlâ onu gelecek cum'aya kadar, zarar verici şeylerden muhafaza buyurur," (18) Her namazdan sonra: Li-îlâfi Kureyş Sûresi sabah ve akşam veya beş vakit namazın akabinde en az onbir kerre okunmağa devam edilirse bi-iznillahi Teâlâ kişinin hayat tehlikesinden emin kalacağını İmam Rabbânî Mektûbat'ında haber veriyor. (18) el-Câmiu's-Sağir.
BİR NASİHAT
Davut aleyhisselam,oğluna buyurdu ki : ''Oğlum sana üç öğüt vereyim ! 1- Elde edemediğin şeye üzülme,(Kısmet böyle imiş.) diyerek Allah'a tevekkül et ! 2- Eline geçene razı ol !(Kısmetim bu imiş) diyerek Allahu Tealanın taksimine razı ol ! 3- Elinden çıkana ve kaybettiğine sabret !(Mukadderat böyle imiş.) de ! ''
GÜNÜN KISASI
Bu Kadın Defnedilemez
[size=16]Ebu Hanife’nin meclisine gelen biri şöyle bir suâl sordu: – Hamile bir kadın doğum sırasında vefat etti. Onu yıkamak üzere tahtanın üzerine koyduklarında karnındaki çocuğun yaşadığı anlaşıldı. Bu kadın böylece defnedilecek mi, yoksa bekletilecek mi? Kadın şu anda yıkama tahtası üzerinde beklemektedir. Mecliste hazır bulunanlar birbirlerine bakıştılar. Bazıları: – Bu kadın defnedilemez. Ancak bekletilir. Ola ki bekleme sırasında çocuk dünyaya gele, dediler. Bazıları da: – Cenaze bekletilmez. Efendimizin hadisi vardır, cenazenizi bir an önce toprağa verin, buyurdu, dediler. Böyle söylenmesine rağmen yine de gözler Ebu Hanife Hazretleri’ndeydi. O, söylenenleri dikkatle dinledikten sonra fikrini açıkladı: – Bu cenaze, ne defnedilir, ne de çocuğun doğması için bekletilir? Dinleyenler şaşırdılar. – Ne yapılır öyleyse? Geride başka ihtimal mi var sanki? Evet, Hazret-i İmam’a göre asıl ihtimal geridedir ve olması gerekeni şöyle dile getirmiştir: – Bu hamile kadının karnı ameliyatla açılır, çocuğu alınır, sonra defnedilir! Dinleyenler hep birden bu görüşe iştirak ettiler. Doktor geldi. Hamile kadının karnı yarılıp çocuk sağ olarak çıkarıldı. Sonra defnedildi, çocuk bakıma alındı. Daha sonra ne oldu biliyor musunuz? Bu çocuk büyüdü, sıhhatli ve akıllı bir çocuk olup, Ebu Hanife’nin ilminden, irşadından istifade etti. Ebu Hanife’nin gösterdiği fıkhî çare ile hayata gelişinden dolayı halk ona Ebu Hanife’nin oğlu adını takmıştı. Kaynak: Yeni aile İlmihali, Ahmed Şahin, Cihan Yayınları[/size]
REHBERSİZ OLMAZ
Hikmet ehli bir zat buyuruyor ki: Eğer bir insanın terbiye edicisi olmazsa, terbiye nedir bilmez. Bir hayvan evcilleştirilmezse evcil hayvan olmaz. İnsan kendi kendine güzel ahlâklı olamaz. Güzel ahlâkın ne olduğunu bilmez ki, olabilsin. Meselâ Araplar vahşet içerisinde yaşıyorlardı. O vahşet içerisinde yaşayan insanlara Hazret-i Peygamber geldi, onlara güzel ahlâkın ne olduğunu anlattı, aynı insanlar, dünyanın en mümtaz insanları oldu. Şimdi biz birisini örnek almazsak ahlâkımızı nasıl değiştirebiliriz? “Ben böyleyim” demek doğru olmaz; çünkü Rabbimizin rızası, öyle değildir. Onun için Peygamber efendimiz; “Ben güzel huyları anlatmak, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyuruyor. Güzel ahlâklı olmak, kızmamak, kalb kırmamak, insanları mutlu etmek, memnun etmek, sevindirmektir. Yine Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse insanlara kolaylık, yumuşaklık gösterendir.” “Söz veriyorum ki, münakaşa etmeyen, haklı olsa da, diliyle kimseyi incitmeyen, şakayla veya yanındakileri güldürmek için, yalan söylemeyen, iyi huylu olan Müslüman Cennete girecektir.” Onun için, güzel ahlâklı insan, az ibâdet etse de, çok sevap kazanır. İnsanları kıran döken, çok ibâdet etse de sıkıntısını çeker. Peygamber efendimize demişler ki; “Bir kadın var, sabahlara kadar ibâdet ediyor, akşamlara kadar oruç tutuyor; ama komşuları ondan illallah diyor.” Peygamberimiz; “Onun yeri Cehennemdir.” buyuruyor. Başka bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyuruyor: “Bir Müslümanı incitmek, kalbini kırmak, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır.” İmam-ı Rabbanî hazretleri de buyuruyor ki: “Kalb Allahü teâlâya komşudur. Eğer komşu kırılırsa sahibi de kırılır. Onun için, ister Müslüman olsun, ister kâfir olsun, ister fâcir olsun, ister fâsık olsun, ister evliyâ olsun, hiç kimsenin kalbini kırmamaya özen göstermelidir.” Kimseye iyilik yapmak mecburiyetinde değiliz, ister yaparız ister yapmayız; ama kötülük yapmamaya mecburuz. “Neden bu iyiliği yapmadın?” demezler; ama, “Neden bu kötülüğü yaptın?” diye hesap sorarlar.