Ekmeğin vesîkaya bağlanması (1942) - İstanbul Üniversitesinin yeniden açılışı (1863)
[Gündüzün uzaması 2 dak. - Ezânî sâat 1 dakika geri alınır.]
HATIRLARTMA: 2010 YILINDA GÜNEŞ TUTULMALARI 15 Ocak Başlangıcı: 06.05 Ortası: 09.06 Bitişi: 12.07 Türkiyeden izlenebilecektir. 11 Temmuz (Tam Tutulma) Türkiye'den izlenemiyecektir.
AYET
El-BAKARA
Medine'de inmistir. 286 (ikiyüzseksenalti) âyettir. Kur'an'in en uzun sûresidir. Adini, 67-71. âyetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sigirdan alir. Yalniz 281. âyeti Veda Haccinda Mekke'de inmistir. Inanca, ahlâka ve hayat nizamina dair hükümlerin önemli bir kismi bu sûrede yer almistir.Hicretten sonra nazil olmustur. 286 ayettir.
6. Gerçek su ki, kâfir olanlari (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler. 7. Allah onlarin kalplerini ve kulaklarini mühürlemistir. Onlarin gözlerine de bir çesit perde gerilmistir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardir. 8. Insanlardan bazilari da vardir ki, inanmadiklari halde "Allah'a ve ahiret gününe inandik" derler. 9. Onlar (kendi akillarinca) güya Allah'i ve müminleri aldatirlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatirlar ve bunun farkinda degillerdir. 10. Onlarin kalblerinde bir hastalik vardir. Allah da onlarin hastaligini çogaltmistir. Söylemekte olduklari yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardir.
BİR HADİS
Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Ben kulumun zannına göreyim... O halde, Benim için hayır zannında bulunsun ve Ben Beni andığı zaman kulumun yanındayım." Hz. Muhammed (s.a.v.)
DUA
Teheccüde Kalkınca Okunacak Duâ
İbn-i Abbas -radıyallahu anhüma-dan rivâyet olunduğuna göre Nebiyy-i Ekrem, gece teheccüd için kalktığında şöyle derlerdi; "Hamd olsun sana ya Rabb! Sen bütün semâları, arzı ve onlardakileri ayakda tutansın. Hamd sana mahsûsdur ey Rabbim! Sen semâlarda, arzda ve onlarda ne varsa hepsinin nûrusun. Hamd Sana mahsusdur ey Rabbim! Sen semâların, arzın ve onlardakilerin mâlikisin. Ve Sana yine hamd olsun ki, sen Hakk'sın. Senin va'din de hakk, sana kavuşmak da hakk, sözün de hakk, cennet de hakk, ateş de hak, nebîler de hak, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-de hak, kıyamet saati de hak. Sana teslîm oldum ey Rabbim! Sana îmân etdim, sana tevekkül etdim ve sana yöneldim, inanmayanlara karşı, sana dayanarak mücâdele etdim ve neticede ancak seni hakem olarak kabul etdim, benim evvelki yapdıklarımı da, sonradan yapacaklarımı da, gizli yaptıklarımı da açık yapdıklarımı da mağfiret et. Öne alan da sensin, geriye bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur. Kuvvet ve kudret ancak, Allah'a dayanmakladır. " (1)
(1) Buhârî, Teheccüd, I.
BİR SÖZ
Ayrılığın ne olduğunu bilmek mi istiyorsun. Bil ki, ayrılık, âşıkların yoludur. Balık olanın canı, denizdir. Bu yüzdendir ki, denizden ayrı düşen balık, daima denizi özler. İnsanlar bazan gölge isterler, bazan güneş; ama gölge istemeyen bir zerre varsa, o da candır Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
GÜNÜN NASİHATİ
Ey gönül, sakın gama kendinde yol verme, kendini kedere kaptırma. Cihanda, ruhen sana yakın olmıyanların, nâ mahremlerin sohbetine katılma. Madem ki, kuru ekmekte, tereyi yeter buluyor; bunlarla kanaat ediyorsun, el âlemin mağrur bakışlarına, bıyık bükmelerine zerre kadar değer verme. Hz. Pir
KISSADAN HİSSE
Çılgın
Genç mühendis, işe yeni başladığı şirketteki bir toplantıya katıldığında, masa üzerindeki gazeteye göz atıp âniden yerinden fırladı ve ‘eyvah mahvoldum’ gibilerden bir şeyler söyleyip koşar adımlarla odasına girdikten sonra, kapısını da arkadan kilitledi. Bir anda buz gibi bir hava esti içeride.
Şirket sahibi, çok babacan insandı. Toplantıyı bir bıçak gibi kesip:
-Bu işte bir bit yeniği var, dedi. Mühendise kötü birşeyler oldu. Dikkat edin, canına kıyabilir.
Şirket çalışanları, müdürün ne kadar tecrübeli olduğunu bildiklerinden, hep birlikte yerlerinden fırladı. Sekreterlerden biri, mühendisin okuduğu gazeteye bakarak:
-Biliyorsunuz ki bugün borsa tepetaklak geldi, dedi. Mutlaka çok sayıda hissesi vardı.
Bir başkası:
-Faiz veya repo da olabilir, diye araya girdi. Yüzde ikiyüz sınırı aşıldı.
Diğeri, kendinden emin bir tarzda:
-Dün dolar bozduracağını söylemişti, dedi. Bugün döviz âniden yükseldiği için, milyarlarca lira zarar etmiş olmalı.
Şirketin muhasebe müdürü:
-Kesinlikle yanılıyorsunuz, diye lafa karıştı. Daha üç gün önce avans çekmişti. Paralı insan böyle bir şeyler yapmaz. Olsa olsa karısıyla kavga etmiştir.
Kadın sekreterlerden biri:
-Öyledir öyledir, diye atıldı. Hanımına geçen gün rastlamıştım, çok suratsız biriydi.
Bütün ihtimaller tek tek sıralanırken, şirket müdürü,:
-Konuşmakla vakit kaybetmeyelim, diye gürledi. Her an bir tabanca sesi gelebilir içerden..
Müdürün sözleri, ortalığı tekrar karıştırdı. Şirkette ne kadar çalışan varsa, mühendisin kapısına yığıldı. Müdür bey, etrafındakileri bir el işaretiyle susturduktan sonra, yumuşak bir sesle:
-Mühendis beyyy!.. diye seslendi. Benim canım kardeşim, sakın bir çılgınlık yapma. Biliyorsun ki bu dünya fânidir. Bir gün zaten öleceğiz, değil mi?
Mühendisin bulunduğu oda müstakil olduğu için başka bir mekana bağlanmıyordu. Bu yüzden de herkes, onun içeride olduğundan emindi. Oda kapısı da özel olarak izole edildiği ve iki adet çelik levhadan yapıldığı için bütün çabalara rağmen kırılmıyordu. Buna rağmen içeriden çıt çıkmıyordu. Bu arada itfaiyeye haber verildi, altıncı katta bulunan odanın pencereleri altına brandalar gerildi ve televizyon kameramanları, yüzlerce meraklı eşliğinde canlı yayına geçerek, adamın aşağı atlaması için duaya başladılar. Mühendis bey, on beş dakika sonra kapıyı açtı. Yüzü ışıl ışıldı ve neler olup bittiğinden habersiz görünüyordu. Kapı önündeki kalabalığın şaşkın bakışları arasında:
-Az kalsın ikindi namazını kaçırıyordum, diye gülümsedi. Dünya fâni olduğundan, bu iş ihmale gelmez.
Cüneyt Suavi
HAÇLILARIN KUDÜS KATLİAMI
15 Temmuz 1099’da Haçlılar Kudüs'e girerek, 70 000 Müslüman'ı kılıçtan geçirdiler. Gödofroi de Buyyon, Papa II. Urban’a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: “Kudüs’te bulunan bütün Müslümanları katlettik. Malûmunuz olsun ki, Süleyman Mâbedi'nde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz...” Rene G. Rousset adındaki tarihçi yukarıdaki fikri doğruladıktan başka, şunları da ilâve ediyor: “Haçlılar Kudüs’te o kadar çok Müslüman kestiler ki, atların ayakları kan deryasına battıkça insan etleri duvarlara sıçrıyordu...” Şövalye Gesta’nın ifadesi de şöyledir: “Böyle bir katliamı o güne kadar hiç kimse ne duymuş, ne de görmüştü. Ölüler piramitler şeklinde yığınlar hâline konarak yakıldı. Sayılarının ne olduğunu ancak Allah bilir. Müslüman ve Musevî hiç kimse bu katliamdan sağ kurtulamadı...”
ÇOCUKLARINIZA İSİMLER
Erkek : Fazlı - Kız : Fazilet
YEMEK - AŞÛRE
MALZEME: 2 bardak aşûrelik buğday, yarımşar bardak pirinç, nohut, kuru fasulye, kuru üzüm, 3 kaşık kuş üzümü, 3 kaşık çam fıstığı, 3 bardak şeker, 15 bardak su, 3-4 incir, 5-6 kayısı, antep fıstığı, badem, ceviz, kestane, nar. YAPILIŞI: Aşûre yapmak için akşamdan buğday, fasulye, nohut, kuru üzüm ve kuş üzümleri yıkanıp, ayrı kaplarda ıslanmaya bırakılır. Ertesi gün buğday oldukça büyük bir tencerede 15 bardak su ile ağır ateşte taneleri iyice ezik bir hâl alıncaya kadar kapalı olarak 5-6 saat kaynatılır. Kaynamaya başlarken, üstünde oluşan köpükler delikli kepçe ile alınıp atılır. Buğday kaynarken, ayrı kaplarda nohut ve fasulye yumuşayıncaya kadar pişirilir. Buğdayın suyu özleşip, suluca bir koyuluğa erişince 3 bardak şeker, suyu süzülen nohut ve fasulye ilâve edilir. Birkaç taşım kaynatıldıktan sonra ıslanmış kuru üzüm, kuş üzümü ve leblebi büyüklüğünde doğranmış kuru incir ve kayısılarla çam fıstığı tencereye konup, birkaç defa karıştırıldıktan sonra ateşten indirilir. Servis kaplarına konup soğutulduktan sonra üstü ceviz, badem, antep fıstığı, kestane, fındık, nar ile süslenir.
Hakikat Damlaları
Rabbim! Bilinen bir insan olmayı değil, bilinmesem de Sen’i çok iyi bilen bir insan olmayı arzu ediyorum.
Bediüzzaman'dan 2001 VECİZE SÖZ.
İnsanlar; ticaretlerini yapıp, vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmam ettikten sonra, yine onları gönderen Hâlık-ı Zülcelaline dönecekler. Mektubat - 228